Ali Rıza Özkan

Ali Rıza Özkan

02 Temmuz 2023 Pazar

Siyasete yaş sınırı gelmeli

Siyasete yaş sınırı gelmeli
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ali Rıza ÖZKAN

Ölümlü dünya.

İnsanın doğumdan ölüme giden yol macerasında fiziksel ve zihinsel kondisyonu varlığının anlamını da belirliyor.

45 yaşında bir insan, maraton koşusuna katılamaz, örneğin.

Katılırsa, katıldığı yarışın zorladığı fiziksel yıpranmanın sonucunda belki de hayatını kaybedecektir.

6 yaşında bir çocuktan da felsefi katkılar bekleyemeyiz.

Çünkü felsefe; yani düşünsel üretim uzun yıllarla edinilebilecek zorlu bir donanım ve birikimi şart koşar.

Dolayısıyla, “her şey zamanında güzel” deyimi, aslında bir bakıma zihinsel ve fiziksel zorunluluğu kabul etmeyi de ifade ediyor.

EMEKLİLİK SADECE BİR HAK DEĞİLDİR

Emeklilik denilince, aklımıza çalışanların belirli bir süre iş hayatının sonunda edindikleri kazanım geliyor.

Halbuki, emeklilik sadece iş hayatından elde edilen bir hak değildir.

Emeklilik, aslında bireyin toplumsal hayatın her alanındaki paylaşımlarından büyük ölçüde feragat etmesi ve yerini kendisinden sonrakilere; yani gençlere bırakarak toplumsal hayattaki enerjinin kaybolmasını önlemektir.

Bunu biraz açalım:

Bir fabrikada, çalışanların büyük kısmının 40 yaş üstü olması durumunda, üretim zorunlu olarak düşecektir.

Hastalık ve sair nedenlerle izin günleri uzayacaktır.

Fabrika verimliliği düştüğü için hem pahalı üretecek ve hem de rekabet edemeyecektir.

Dolayısıyla, üretimi ve çalışılan işgününi artırmak için, fabrikanın çalışanlarının yaş ortalamasının makul seviyelerde tutulması zorunluluktur.

Aynı ilke, bir futbol takımı için de geçerlidir.

Sahaya çıkan 11 sporcunun 30 yaş üstü futbolculardan oluşması durumunda, sürprizler dışında, alınacak sonuç bellidir.

YASAL YAŞ SINIRI DÜZENLEMESİ VAR

Avrupa Temel Haklar Şartnamesinin 21’inci maddesi yaş nedeni ile ayrımcılığı yasaklıyor.

Ayrıca, Medeni Kanun “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergen kişinin fiil ehliyetinin olduğu’’ genel kuralını getiriyor.

Olayın mantıksal açıklaması bir yana, aslında ülkemizde ileri yaşlarda ehliyet almak, gayrı menkul satmak, evlenmek ve diğer durumlarda karar yetkisi uzman doktorlara bırakılmıştır.

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 13’üncü maddesindeki, “Bir şahsın ahvali bedeniye ve akliyesi hakkında rapor tanzimine münhasıran bu kanunla icrai sanata selahiyeti olan tabipler mezundur.’’ hükmü ile doktorlara bu yetki verilmiştir.

Ancak, Noterlik Kanunu Yönetmeliği’nin 91’inci maddesiilginç bir düzenleme getiriyor:

“İlgilinin yaşlılık, hastalık veya dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya bu konuda ihbar ve şikayet bulunması hallerinde temyiz kudretinin varlığı doktor raporu ile saptanır.”

17.08.2013 tarih ve 28738 numaralı Resmi Gazete’de yayımlanan Tapu Sicili Tüzüğü’nün 19’uncu maddesi de, benzer bir düzenleme getirmiş:

“MADDE 19 – (1) İstemde bulunanların fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılır.

(2) Müdürlük, istem sahibinin ifade, tavır ve davranışlarından fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda şüpheye düşerse resmî veya özel sağlık kuruluşundan ilgilinin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı hakkında fotoğraflı sağlık raporu ister. Raporun tarihi ve numarası resmî senet veya istem belgesi içeriğinde belirtilir ve raporun aslı işlem dosyasında saklanır.”

SİYASETTE YAŞ SINIRI NEDEN YOK?

Medeni hukuk alanında ciddi bir sorun olarak ortaya çıkan, yaşlılığa bağlı fiziksel ve zihinsel kayıplara bağlı olarak verilen yanlış kararlar, konu siyaset olunca, ne yazık ki, gündeme gelmiyor.

Halbuki, ülkemizde siyasetin en önemli sorunlarından birisi de, oldukça ileri yaşlara ulaşmış bir ekibin ülkemizin kaderi hakkında söz hakkını tekelinde tutması.

AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan 68, MHP lideri Devlet Bahçeli 74 yaşında. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 73, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ise 81 yaşında. İYİ Parti lideri Merak Akşener 66, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu 63 yaşında. DEVA Partisi lideri Ali Babacan 55, BBP lideri Mustafa Destici 56 yaşında. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ 61, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek ise 80 yaşında!

10 liderin yaş ortalaması ise 67.8!

Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak konuşalım: bu yaş ortalamasının belirlediği bir siyasi hayat ülkemizin geleceğine koyabileceği katkı ile, sadece 10 yaş daha düşük bir yaş ortalamasına sahip siyasi liderliğin katkısı aynı olabilir mi?

Hatta, yaş ortalamasını 20 yaş düşürebilsek; yani, siyaset liderlerinin yaş ortalamasını 47.8’e çeksek, Türkiye’nin siyasi hayatı nasıl olurdu, hayal edebilir misiniz?

Lütfen, bu yorumunuzu, Almanya’nın son 20 yılında parti liderliği, 16 yılında da iktidar koltuğunda oturan Angela Merkel’in 68 yaşında siyasetten çekilmesi kararını da göz önüne alarak yapınız.

Üstelik, Angela Merkel uzun siyasi liderlik hayatı ile Avrupa’nın nadir örneklerindendir.

Ancak, Avrupa’da nadir olan, ülkemizde kurala dönüşmüş gibidir.

GENÇLER NE YAPSIN?

Türkiye siyasi hayatında yaşanan olumsuzlukların önemli bir nedeni de liderlik koltuğunda oturanların aşırı yaşlı olmasıdır.

Bu bakımdan, hem siyasi partilerin ve hem de liderlerin süratle gençleşmesi Türkiye’nin geleceği için hayati derecede önemlidir.

Siyasi partilerin liderlerinin, Kurucu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü kulak arkası ettikleri, ortadadır.

Ancak, bu ilkeyi hatırlatarak, siyasette söz sahibi olmak için hamle yapması gerekenler de yine gençlerdir.

Uzun yıllar önce, benden 20 yaş daha büyük bir siyasi parti liderine, yine aynı konuda yaptığımız bir sohbet esnasında, “benim yaşımdaki köylülerimin artık torunları var” demiştim.

Kendi yaşlılığımı örnek vererek, gençlerin önünü açmak gerektiğini anlatmak istemiştim.

Ancak, “doğal olarak” yaptığım göndermeyi anlamadı!

Yaşlı siyasetçilerin koltuk inatları ile hem kendilerine, hem partilerine ve hem de ülkemize zarar verdikleri konusunu daha çok konuşmalı, gündemde tutmalı ve genel bir kanaat oluşmasına gayret etmeliyiz.

Sözlerimi, Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemsediğim bir konuşmasından alıntı ile bitirmek isterim:

“Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.