Selma ERDAL
AÇLIK, AÇLIK
Ülkedeki fiyat artışlarını zavallı Narin’in acı ama akıl almaz kaybıyla bir süreliğine ötelersiniz, bir süre için gündem dışı bırakıp ört bas edersiniz, yoksul halkı bir süreliğine susturabilirsiniz de…
Acaba karınlar açlıktan guruldarken, yakın bir gelecekte sağlıksız beslenme nedeniyle hastalıklar ve dahası ölümler yaşanırsa; acaba o günler geldiğinde halkı nasıl susturacaksınız ?
Nasıl ki kalem kılıçtan keskinse, bir kilo şeftali ya da bir kilo domates gereğinde bir kilo altından bile değerlidir. Çünkü insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için öncelikle havaya, bir başka deyişle oksijeni bol havaya, suya ve doğaldır ki besinlere gereksinim duyarlar. Bu temel gereksinimlerinden birinin yokluğunda, insanlar yaşamlarını yitirmek tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Onları yaşama geri döndürmek için ne kasalarındaki altınları, ne en gelişmiş teknolojiyle ürettikleri sanayi ürünleri, ne de son model arabaları yeterli olmaz. Yalnızca ve yalnızca yılın on iki ayında güneşle dans eden Türkiye’nin topraklarında, doğal koşullarda üretilmiş tarım ürünleri kurtarabilir. İşte bu nedenlerdi ki bizler bu güzel ülke Türkiye’nin, özellikle de bolluk, bereket kenti Bursa’nın, Aydın’ın, Manisa’nın, Mersin’in, Adana’nın, Konya’nın tarım toprakları besleyebilir.
Ama ne yazık ki bu topraklar Anayasamıza göre korunması gerekirken; yapılaşmaya açılıyor, tarım topraklarımız kirletiliyor.
90’lı yılardan beri yazıyorum; tarım alanları yapılaşmaya açılmasın, tarım toprakları kirletilmesin, tarım topraklarına tohum yerine beton atılmasın diye…
Pek çokları soruyordu ki neden yazıyorsun, bunları niye?
Yanıtlıyordum ben de “Aç kaldığınızda beton duvarları mı yiyeceksiniz, susuz kaldığınızda petrol mü içeceksiniz?” diye…
Ayrıca diyordum ki;
Nasreddin Hoca gibi ben de testi kırılmadan uyarıyorum halkımızı; ne var bunda?
Ben ve benim gibi düşünenleri, yazanları, söyleyenleri umursamayanlar ve eleştirenler; sözüm sizlere…
İşte açlık çalıyor kapıları…
Az kaldı, az kaldı o kara günlere
Evet çalıyor kapıları AÇLIK… Ne yazık ki analar, babalar okula giderken koyamıyor çocuklarının cebine harçlık…
Dönüp bakın bir TARİH’e; göreceksiniz ki nice saltanatlar yıkılmış, AÇLIK nedeniyle…
KASALAR, KASALAR
Önüne yazar kasa atılınca ECEVİT’in; hükümeti devrildi.
Köylüler kasa, kasa domatesleri yollara atıyor; kimsecikler aldırmıyor.
TÜSİAD da gazetede yayınlattığı bir sayfalık duyuruyla, hükümetleri devirirdi; şimdilerde secde etmek için hükümetin ayaklarının altına kendisi devriliyor.
Nerede baskı gurupları?
Nerede bağımsız STK’lar?
Nerede demokrasi?
Dünlerin güç odaklarının, son yıllarda soluğu acaba neden kesildi?
Oysa dünlerde onlar; Devlet’in sahibi biziz havalarında değiller miydi?
GÜZELLİK KRALİÇEMİZ(MİŞ)
Ey son güzellik mabudesi
Çok mu rahatsız etti seni; halkın eleştirileri?
Taa Amerikanya gibi yerlerde yaşamışsın da
Öğrenemedin mi oralarda kocaman BAŞKAN adamların bile yüzüne, yüzüne
Her türlü eleştirinin yapıldığını?
Kamusal alana çıkan eleştirilir.
İster siyasetçi olsun ister sanatçı, ister fenomen, isterse güzellik yarışmasını kazanan “Türkiye’nin en güzel kızı” ünvanlı birisi…
Eleştirilir!
İster demokratik, ister anti-demokratik ülkede yaşıyor olunursa olsun; insanlar olumlu-olumsuz düşüncelerini açığa vurur.
Son Şabaniyemiz, tescilli güzellik kraliçemiz; alınan duyumlara göre kendisini eleştirenleri dava edecekmiş.
Neden?
Sen; Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen uluslararası bir yarışmaya katılıyorsan, tüm ulusun seni eleştirme hakkı doğar. Çünkü bir yarışmacı olarak sen; Türk halkını, Türk ulusunu temsilen orada olacaksın. Onda kusur aramak; Türk halkının en doğal hakkıdır.
Bu arada…
Ne çabuk unuttunuz “güzel” bayan; Paris Olimpiyatları’na katılan ulusal takımın pijamalarını ulusça eleştirdiğimizi…
Ve anlaşılan şudur ki mültecilerle birlikte değişen toplumsal yapıda, birkaç yıl sonra Trakya kızçeleri gibi pembe, beyaz tenliler, sarı ayva tüylüler değil, sakal tıraşı olan güzeller dolaşacak sokaklarımızda ve onlar çıkacaklar yarışmalarda podyumlara…
BİR TÜRK ATASÖZÜ DERK
Kendi başını bağlayamaz, gelin başı bağlamaya kalkar.
Ülkede her alanda yokluk, yoksunluk, ilgisizlik, ihmal ve bakımsızlık nedeniyle;
Ölüm kol geziyor ülkenin her köşesinde
Amma ve lakin
Suriye’de rejim değiştirmek…
Libya’ya muhaliflere karşı destek vermek…
Ukrayna’nın Kırım topraklarını ilhak edenlere kafa tutmak…
Doğu Akdeniz’de doğal gaz arıyormuş gibi yapmak…
Yıllardır uğraşılan bunca işin arasında, sıra gelmiyor ki memleket sorunlarına…
Hani terzi söküğünü dikemezmiş, marangozun da evinin kapısı olmazmış.
Bu nedenle 6 Şubat 2023’den bugüne neredeyse 2 yıl dolmak üzere süre ama Hataylılar henüz barınacak ev bulamamış.
OSMANLICILIK
*Basından öğrendiğimize göre “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin son iki asırdır çeşitli saldırılara maruz kaldığını belirtmiş. ‘Milletin iman kalesi çökertilmeye çalışılıyor’ diyen Erdoğan, insanların en güzel örneği olan efendimizin rehberliğinde şahsiyetin yeniden inşa edileceğini vurgulamış.
Son 100 değil
Son 200 yıl
Demek ki Osmanlı’da Şerri Mahkemelerin yanında geçerli olunca Mecelle…
Kanun o günlerden başlamış aman KADINLARA ELLEŞME; saygı duy, hakkını koru…
Değil mi o günlerden atılmış çağdaşlığın, aydınlığın tohumu
Belli ki
Osmanlıcılık oynayanları da fazlaca rahatsız etmiş bu konu…
Osmanlıcılık, Osmanlıcılık derken
Ansızın birden Osmanlı’nın beylik, kuruluş günlerine dönelim derse birileri… Orta Asya geleneğinden gelen Türklerin “hatun”lara duyduğu saygının peşine düşerse Osmanlı’yı kuran Yörüklerin günümüzdeki ardılları.
Osmanlıcılık öyle olmaz, böyle olur diye çıkarsalar ortaya…
Değil mi ki Cumhuriyet’in fabrika ayarlarına dönmek istemiyorsunuz
Bu denli Osmanlıcılık yapıyorsanız; Osmanlıcılık böyle olmaz
Haydin bre yiğitler; tezden dönelim Osmanlı’nın fabrika ayarlarına diyerek
Bozulanları düzeltmeye kalkışırsalar…
Acaba siyasi otorite ne anlatır; Tarihi geçmişi silinmiş, kimlik bilinci dumura uğramış, kafasının içi boşaltılmış bir güruha?
*Son bir ekleme:
1215’de Magna Charta ile İngiltere’de kilisenin gücü azaltılmış.
Yıl olmuş 2024 ve Türkiye’de Laik T.C. Anayasası’nı değiştirip, bizleri karanlıklara gömmek için gerici güçler atakta…
Hiç kuşkusuz tersine evrim geçirmek denir buna…
YORUMLAR