Habip Hamza ERDEM
Marx kapitalist üretim incelemesine, belirli toplumsal ilişkileri bağrında taşıyan meta üretimi, onların değişim ve dolanımı çözümlemesiyle başlıyor.
Para, ilk bakışta kapitalist belirlenmenin dışında tutuluyormuş gibi görünmektedir.
Oysa klasik ekonomistler ve özellikle Ricardo çözümlemesine, mal üretiminin toplumsal koşullarından hareketle, belli bir ölçü (étalon) malla başlıyordu.
Tam da bu nedenle, Schumpeter, Marx’ın para kuramının Ricardo’nun gerisinde kalacağını söyleyecektir (*).
Kaldı ki, kimi marksistler bile, Marx’ta paranın ‘bilimsel’ bir tanımından çok, onun toplumsal ilişkiler ile özel üreticiler arasındaki ‘şeyleştirme’nin sembolü olduğunu ileri süreceklerdir.
Oysa Marx, ‘tarihsel’ değil ama ‘mantıksal’ bir öncelikle, paranın parasal özellikleriyle üretim biçiminin belirlenmesini biribirlerinden ayırarak ele almayı yeğlemiştir.
Aksi taktirde, o da Ricardo gibi, emek ve sermayenin toplumsal oranlarının, para seçimini yönlendireceğini ve paranın da böylece, malların üretimini belirleyen bir ‘ölçü’ (étalon marchandise) olacağını kabul etmiş olacaktı.
Oysa, kapitalist üretimin finansmanını ele alan çözümlemelerin temel yönlendiricisi olarak (fil de conducteur) paranın parasallığını ‘kaba bir soyutlama’ ile koymak, bugün bile dudaklarını bükerek Edım Simit diyen tüm simitçi ekonomistlerin çalışma tarzını oluşturmaktadır.
O nedenle, bu tip ekonomistlerin ‘üretim üretim’ diye çığırtkanlık yapmalarının gerçekten ‘üretim’e zerre katkısı olmadığı gibi, değil ABD’den Mars’tan bile Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı getirseler üretimi artıramayacaklarının altını çizelim.
“Klasik ekonomi politikçiler, diyor Marx, çözümlemelerini asla, mal ve özellikle değişim-değeri biçimi alan malların değerinden tümdengelim yoluyla çıkarsamayı başaramamışlardır. Tam da bu nedenle, tümü birden, değerin miktarını harcanan emek zamanla ölçmek ve sabit bir eşdeğer olarak da, paranın biribiriyle çelişkili binbir tipi üzerinde tamamen uzlaşabilmişlerdirler”.
“Bununla birlikte, örneğin banka paraları sözkonusu olduğunda ise, tanım ve ortak akıl (lieux communs) konusunda bitip tükenmez tartışmalar yapılabilecektir” (1).
Tıpkı günümüzde olduğu gibi…
Gören de ‘üretim’ ve ‘gönenç’ konusunda bir şeyler söylendiğini sanır.
Peki ama bırakınız Marx’ın yaşadığı dönemi, son yüzyılda ve hatta son yirmi yılda ‘parasal yapı’larda (structures monétaires– ki parasal sistemler de denilebilir) görülen onca değişikliğe karşın, Marx’ın ‘para kuramı’ ne işe yarayacak denilebilir.
Bu sorunun yanıtı, değişik para tiplerine (genre) bağlı olmaksızın, bir ‘para kuramı’nın, paranın sadece değer ölçüsü, dolanım aracı ya da özgül bir talep nesnesi olarak değil ama hangi ekonomik koşullarda varolacağını da açıklamak durumunda olduğunda yatmaktadır.
Marksist para kuramının, demek ki, öncelikle kapitalist ‘üretim biçimi kuramı’yla nasıl eklemlendiğine bakılacaktır.
Ki böylece kapitalizmi devindiren dişli düzeneklerinden birini oluşturup oluşturamayacağı görülebilsin.
Kapitalist üretim ilişkilerini oluşturan bir öge olarak para, reel ve parasal arasında, birikimin finansmanı ve onun konjoktürel değişimlerine müdahale ederek ayarlayıcı ya da ayar-bozucu ilişkileri de açıklamaya yarayacaktır.
Ne var ki, bütün bunlar paranın ‘özgül bir biçim’ olarak kuramını kurmaya yetmemektedir.
Yani, diğer ekonomik olgulardan (phénomène) ayrı bir olgu olarak kendisini koruyan ya da yeniden üreten ‘parasal olgu’lardan sözetmek yeterli değildir.
Öyleyse, genel olarak her parasal ekonomi için geçereli bir ‘paranın genel kuramı’nı kurmak gerekmektedir.
İşte bu nedenle, Marx, paranın kapitalist üretim biçimine ait, ama özgül olmayan bir ‘genel biçim’inden hareket etmiştir.
(Sürecek)
(*) Bundan böyle aksi belirtilmedikçe, tüm göndermeler Suzanne de Brunhoff, La monnaie chez Marx, Edition Sociale , Paris, 1967’ye yapılacaktır.
(1) Le Capital, Editions sociales, Paris 1962, livre premier, tome I, p. 83, note 1
YEREL HABER
2 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce