Oktay EROL
Toplumda hiç kimse “Kral çıplak” denilmesini hoş bulmuyor!
“İktidar” ne denli övücülüğe alıştırılmışsa, “muhalefet” de aynı biçimde…
Yaşanan ne olursa olsun, ille de övgülü sözler söylenecek, başarısızlıklar görmezden gelinecek, yanlışların üstü kapatılacak, konuşanlar susturulmaya çalışılacak…
Kozan’da CHP’nin durumu son yirmibeş/ otuz yıldır hep böyle!
Örgütün/ örgütlenmenin nasıl olması gerektiği hep “biatle” örtüldü…
Benim adamım olsun, benim sözümden çıkmasın, Kozan’da görev başında olsun; partisel çalışmalardan/ toplumsal etkinliklerden/ halkı bilgilendirmeden uzak olsa da…
Bu yurdun kuruluş öyküsünde en etken yapıların başında gelen CHP, Kozan’da her geçen gün erimesine karşın sessiz kalınsın, umursanmasın, başarısızlık yazgı sayılsın!
Bugün, en ağır ekonomik bungunluk yaşanırken de CHP’nin Kozan’da, içinde bulunduğu durağanlık konuşulmasın, tartışılmasın, “kral çıplak” denilmesin!
Bir de, bu bakışla “iktidara” yüründüğü benimsetilmeye çalışılsın…
Nasıl olabileceğini anlatsınlar bana…
***
Kozan’da bir grup tanıdığım, içinde bulunulan koşulları İl Örgütünde dile getirdiklerini, söylediler…
İl Örgütü, “gereğinin yapılacağı, çalışmaların başlatılacağı” biçiminde düşüncelerini dile getirmişler…
O bir grup, geçmiş günlerde vekillere de aynı kaygılarını anlatmışlar!
Kaplumbağa hızıyla bile ilerlemeyen bir süreç…
En son Kozan İlçe Örgütü’nde milletvekillerine sorulduğunda da “bırakın bunları, muhalefet içinde muhalefet yapmayın, bu bize zarar verir” yanıtı yirmi kişilik kalabalığın olduğu salonda kaynıyor, gidiyor!
“Muhalefete muhalefet yapmak” zarar verici bulunuyor!
Peki, başarıya giden yolda karşılaşılan dikenli/ kesik taşlı/ cam kırıklı engeller nasıl temizlenecek? Susturularak mı, sorun yok sayılarak mı?
***
Bugün yaşananları bir kez daha anımsatayım:
Kozan, sanayisi gelişmiş, işçi sınıfı bilinci olan bir kent olmasa da; halk, içinde bulunduğu azgınlığın etkisiyle her geçen gün yaşam niteliğini yitirdiğini kanıksıyor. Tarımla uğraşan, ticaret yapan kaygılarının geceden sabaha gelen zamlarla büyüdüğünün bilincinde…
Genç nüfus, tam bir dolambaç ortasında; iş bulamıyor, yaşamını kazanamıyor, gelecek hayalleri kuramıyor, günlerin nasıl geçtiği belirsiz, dinamik enerjiler kullanılamıyor, ailenin sırtında yük görünmekten acılı…
Tarımla uğraşan, küçük ölçekli üreticiler girdilerin amansızca yükselmesinden dolayı toprağını ekemiyor, yetişen gençliği köylerde tutamıyor, borç ödeyemiyor, hasat sevinci yaşayamıyor…
Bunlar yaşanırken kendini özgürlükçü sayan, emeği baş tacı yapan, herkesin yaşama/ doyma/ barınma/ öğrenme özgürlüğü olduğunu ileri süren CHP’nin hem teorik/ hem de ideolojik olarak bir şeyler yapması gerekmiyor mu?
“İktidara” karşı tutum için her tür bungunluklar, kaygılar ortadayken bile; “iktidarın” şans sayılıyor olmasının suçlusu başkası değil “muhalefet”!
Yanlışlarda gözlerini kapayan sözcüler, vekiller, örgütler…
***
Şunu söylüyorum:
Hiçbir CHP’li vekilin ne “bırakın bunları, muhalefet içinde muhalefet yapmayın, bu bize zarar verir” demeye, ne de kendini ya da bir başkasını “şeyh” gibi göstermeye hakkı yok!
Parti içerisinde bir yerlere gelmek için “adamı olmak” yetiyorsa, “adamı olana” koltuk veriliyorsa/ korunuyorsa; şeyh/ mürit anlayışı var demektir!
“Muhalefet”, “iktidara” karşı da yapılır, kendi içinde de yapılır oysa!
Biz buna “özeleştiri” diyoruz!
“Muhalefet”, kendi içinde eksiklerini/ yanlışlarını gördüğü, onları onardığı oranda başarıya ulaşır; “iktidar” olma yolunda sağlam adımlar atar!
Eğer yanlışlar umursanmayacaksa, her “yanlışın” yeni “yanlışlara” gebe olduğu biliniyorsa, “yanlışlardan” oluşan bir “iktidarın” yeni “yanlışlara” yol alacağa kaçınılmazdır!
Tersini ileri sürmek bilimsel olmaktan uzak…
***
Atatürk’ün 1925 Kastamonu konuşmasından bir bölüm şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.”
Birileri kendini çokbilmiş sayarak “şeyh”, oyunu/ desteklemesini istediği yurttaşı “mürit” yerine koyarak, kendine verilen ödevi yerine getirmiş sanıyor! Üstelik CHP içerisinde…
“Muhalefet içinde muhalefet yapmayın, bu bize zarar verir” diyebiliyor!
Bir yazı başlığına “sosyal demokrat utangaçlığı” demiştim, o zaman da bana “sosyal demokrat değil misin” diye sormuşlardı, “hayır” demiştim!
Yinelemem gerek:
“Sosyal demokrat utangaçlığı”, yanlışları görmekten kaçınmayı, eleştiriyi zarar olarak değerlendirmeyi, konuşanları susturmayı, örgüt içinde “şeyhleşmeyi”, Kozan konumundaki kentlerdeki duyarsızlığı benimsemiyorum!
“İktidar” yürüyüşü için çıkılan yol “bu yol” değil!
140722
YAZARLAR
10 saat önceYAZARLAR
14 saat önceYAZARLAR
15 saat önceYAZARLAR
3 gün önceEKONOMİ
4 gün önceYAZARLAR
4 gün önceYAZARLAR
4 gün önce