Bugün canım yazı yazmak istemiyor.
Klavye önümden kaçıyor adeta.
Şöyle bir düşünür gibi yapıyorum:
Bu satırları okuyan kişiler, yazacaklarımın hepsini biliyorlar.
İçinde yaşamakta olduğumuz süreçte bu bilgilerin belleklerinde yer almasının acısını yaşıyorlar.
29 Ekim 1923’ten bu güne kaç gün geçtiğini mi yazayım?
Cumhuriyetin temel değerlerinin ne hallerde olduğundan mı yakınayım?
Bu değerlerini yeniden inşa etmesi gereken öncü aydınların, geniş kitlelerle bilinç yüklü gönül köprüleri kurması gerektiğinden söz edip, dizlerimi mi döveyim?
Bildiğiniz şeyleri, ilkeleri, değerleri, içine içtenlik katarak yeniden önünüze mi sereyim?
Yaptık bunları; fazlasıyla konuştuk… Her gün, har akşam konuştuk…
Ama iş, amel, emek… Bunlar eksik, sürekli eksik. Ama işte bütün mesele de burada!
Siyaseti, kişisel çıkar sarmalından ayıklayıp, temizleyebiliyor muyuz?
Aydın sorumluluğunu, “amasız ve fakatsız,” kendi içimizde dürüstlükle yeniden inşa edebiliyor muyuz?
Adaletin terazisi, demokrasi, özgürlükler, aydınlanma gibi uygarlığın temel taşlarını en yüce değerler olarak benimseyip, tam anlamı ile gerçekleşmeleri için [sahiden] mücadele ediyor muyuz?
Bütün bunları, özveri ile, bilinçle, hiçbir kişisel amaç gütmeden yol haritamıza ekleyebiliyor muyuz?
İşte o zaman…
Ancak o zaman…
Ve sadece o zaman…
Cumhuriyeti her 29 Ekim’de yeniden ilan edebiliriz.
28 Ekim 1923’de ne demişti Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
İşte tam da o gündeyiz.
Kendinizi tam da o günde hissediyorsanız;
@farukhaksal42
YEREL HABER
2 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce