1848… Karl Marx ve Friedrich Engels, tarihin akışını değiştiren bir çığlık attı: Komünist Manifesto. Bu yalnızca bir bildiri değildi; sömürüye, eşitsizliğe, köleliğe karşı bir devrim çağrısıydı. “Tüm ülkelerin işçileri birleşin!” yankısıyla insanlığın kurtuluşunu hedefliyordu.
Peki, bugün?
Bugün de manifestolar yazılıyor. Ancak içerik, amaç, bağlam ve anlam sanki bambaşka bir evrene savruldu. Sınıf mücadelesinin yerini sınıf atlama hayalleri, toplumsal özgürleşmenin yerini kişisel PR çabaları aldı. Yeni çağın “manifestosu” bir “Günaydın güzellerim! 90-60-90 bedenler için sponsorlu işbirlikler” ile başlıyor. Ve bu sözler, silikonlu, ışıltılı, filtre garantili bir “dilberin” dudaklarından dökülüyor.
Marx’ın Manifestosu, insanın emeğiyle özgürleşmesini savunurken, insanı toplumun üretici gücü olarak görüyordu. Geleceği kolektif bir mücadeleyle inşa etme vaadi taşıyordu. Oysa bugünün manifestosu “Gözüm kaşım şişmiş ama enerjim şahane!”, “Aşırı pozitif vibe ile ruh eşimi manifest ediyorum.”, “Story attım, Reels çektim, şimdi evrenden aşk ve para bekliyorum.” gibi sözlerle biçimleniyor.
Marx, üretim araçlarının mülkiyetini tartışıyordu; şimdiki “manifestocular” ise en iyi selfie açısını… Üretim ilişkilerinin yerini, görünüm ilişkileri aldı
Bu yeni akım, Türkiye’de de hızla yayılıyor. Kahve fallarıyla niyet enerjisi yükseltenler, burç yorumlarıyla yatırım tavsiyesi alanlar, story’de “enerjimi koruyorum” yazıp sonra kendini tüketim çılgınlığına atanlar… Okumak, çalışmak, üretmek mi? Artık bunlar “retro” hedefler!
Şimdiki hedefler: Bio’ya ” Dreamer Believer Achiever” yazmak, bir estetik merkezinden check-in yapmak, enerji taşı kolye takıp “bolluk frekansı”na girmek. Silikon destekli özgüven, dolgu katkılı mutluluk, filtreli özgürlük: İşte yeni çağın “parlak” manifestoları!
Karl Marx yazılımlı manifestoda “Dünyayı değiştirelim!” deniyordu. Yeni manifestoda “Instagram algoritmasını kandıralım!” kurnazlığıyla; sınıfsız toplum yerine sponsorlu ürünlerle sınıf atlama hayalleri kuruluyor. İnsanın, insanı sömürmediği bir dünya yerine; yeni çantayla başkalarına “hava” atma arzusu önem kazanıyor. Oysa gökyüzüne gönderilen sayısız mesaj, story’lerde kaybolan nice hayal… Hepsi filtreden, hepsi efektlerden, hepsi boş bir PR evreninden başka bir şey değil…
Marx’ın çağrısı “İşçiler birleşin!” idi. Bugünkü çağrı ise “Filtreler birleşin, silikonlar frekans tutsun!” Çünkü günümüzde manifestolar sınıf bilinci değil, sponsor bilinci yaratıyor. Özgürlük değil, görünürlük satıyor. Evrene fısıldanan o sonsuz sipariş listeleri arasında belki de unuttuğumuz en gerçek şey şu: Gerçek hayaller, gerçek emek ister. Gerçek değişim, story atmakla değil, düşünmekle başlar.
Gökyüzüne mesaj göndermeden önce, bir kez de yere basmayı hatırlayabilenlere selam olsun!
*Marx’tan Bugüne “Manifesto”nun Evrimi
*Marx ve Engels (1848): “Tüm ülkelerin işçileri birleşin!” (Emek, eşitlik ve devrim için birleşim çağrısı.)
*1980’ler Wall Street “Manifestosu”: “Tüm zenginler birleşin, faizler düşsün!” (İşçi değil, borsa kazansın!)
*2000’ler New Age “Manifestosu”: “Tüm kristaller birleşin, enerji yükselsin!” (Çalışmak yok; düşüneceğiz, titreşeceğiz.)
*2010’lar Instagram “Manifestosu”: “Tüm story’ler birleşin, yaşamım kusursuz görünsün!” (Gerçek yaşamla ilgilenmek out, görünürlük in.)
*2020’ler TikTok “Manifestosu”: “Tüm dans figürleri birleşin, evren beni fark etsin!” (15 saniyede şöhret, 5 dakikada “manifest”.)
*2025 Silikonlu Dilber “Manifestosu”: “Tüm dolgu maddeleri birleşin, aura’m parlasın!” (Bilgi yok, bilinç yok; ama pozitif enerji story’si var.)
Dünlerde “Dünyayı değiştirmek için birleşin” diyen bir insanlık vardı. Şimdi “Beni daha çok beğenin!” diyen bir ekran insanlığı var. Ve belki de farkına varılması gereken en önemli gerçek: Dünya story ile kurtulmaz. İnsanlık like’larla özgürleşmez. Belki bir gün, yeniden “gerçek” bir manifestoya gereksinim duyduğumuzda, gökyüzüne değil, birbirimizin gözlerine bakarak bir şeyler söylemeyi anımsarız, düşünürüz.
Bu değişim, dönüşüm sürecinde pek olanaklı değil ama…
Didim, 28 Nisan 2025