Kışın dondurucu soğuğunda yaşamda kalmaya çalışan kirpiler, birbirlerine sokulmak ister ama her seferinde dikenleriyle birbirlerini yaralarlar. Çok yaklaşırlarsa acı çekerler, çok uzaklaşınca da donma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Çözüm ne tam yakın ne de tam uzak bir mesafede kalmaktır.
Alman filozof Arthur Schopenhauer’un 19. yüzyılda ortaya attığı bu metafor, aslında insan ilişkilerinin kadim bir gerçeğini anlatır: Yakınlık ile bireysel alan arasındaki hassas denge…
İnsan olarak; sıcak bir dostluğa, sevgiye ve dayanışmaya gereksinimimiz var. Ama aynı anda, kendimize ait bir alanın da var olması gerekiyor. Bu koşullarda günümüz dünyasında bu dengeyi nasıl koruyabiliriz?
Günümüzde insan ilişkileri, artık yalnızca fiziksel mesafelerle değil, dijital sınırlarla da biçimleniyor. Sosyal medya sayesinde birbiriyle sürekli iletişim durumunda olan insanlar, aslında hiç olmadığı kadar yalnız hissedebiliyor.
Aşırı yakınlık: Telefon bildirimleri, anlık mesajlaşmalar, günün her anında ulaşıyor olmanın getirdiği baskı… Bazen kendimizi sürekli iletişim durumunda olma zorunluluğu içinde sıkışmış hissediyoruz. Her paylaşımımızın beğenilip beğenilmediğini görmek, dijital dünyanın dikenleriyle örülü bir döngüye dönüşebiliyor.
Aşırı uzaklık: Öte yandan, oldukça mesafeli durmak da ilişkilerimizi güçsüzleştiriyor. Gerçekten önemli insanlarla iletişim kurmamak, dostlukların yavaş yavaş silinmesine, bağların kopmasına neden olabiliyor.
Günümüz dünyasında kirpi ikilemi; artık yalnızca fiziksel ilişkilerde değil, dijital çağın sosyal dinamiklerinde de karşımıza çıkıyor. Paylaşımlarımızın sınırlarını belirlemekte, özel yaşamımızla kamusal alanımız arasındaki dengeyi kurmakta zorlanıyoruz.
İnsanlar arasındaki ilişkilerde, yakınlık ile bireysel sınırlar arasındaki dengeyi koruyabilmek önemli bir beceri durumuna geldi.
Bu dengeyi nasıl sağlayabiliriz?
Sağlıklı sınırlar koymak: Hem fiziksel hem de duygusal sınırlar, sağlıklı bir ilişki için gereklidir. Her an ulaşılabilir olmanın, her şeye yanıt vermek zorunda olmanın sağlıklı olmadığını bilmek gerek…
Empati ile mesafeyi dengelemek: Karşımızdaki kişinin gereksinimlerini anlamaya çalışırken kendi gereksinimlerimizi de göz ardı etmemeliyiz.
Yalnızlık korkusunu yenmek: Bazen kendimizle baş başa kalmak, içsel yolculuğumuzu yapmak, başkalarından bağımsız olabilmek de önemlidir.
İlişkileri beslemek: Çok uzak durmak da bir çözüm değildir. Önem verdiğimiz insanlara değer gösterip onlarla güzel anlar paylaşmalıyız.
Oldukça zor değil mi? İlişkilerde dengeyi bulabilmek, kendimizi yaralamadan, sıkmadan, üzmeden, yıpratmadan sağlıklı ilişkileri sürdürebilmek hiç kolay olmasa gerek… Bu durumda ne yapmalıyız? Ne donmak… Ne de yaralanmak
Kirpiler gibi, biz de ilişkilerimizde bazen çok yakınlaşmanın bazen de çok uzaklaşmanın zararını görüyoruz. Bize düşen ne donacak kadar uzak ne de yaralanacak kadar yakın olmak. Üstelik yaşam; doğru insanlarla doğru ilişkiler kurabilmenin yanı sıra, doğru mesafede de durmayı öğrenme sanatı değil midir?
Dijital dünyanın sanal yurttaşları olan her birimizin; donmadan, ama batabilecek oklarla da canımızı acıtmalarına izin vermeden yaşamanın tadına varabilmemiz dileğiyle…
Didim, 16 Mart 2025