Edebiyat-kompozisyon derslerinde, eğer bir yazı yazılacaksa önce yazı yazılır ve sonra ‘başlık’ atılır deniyordu.
Ben biraz ters biri olduğum için, önce yazılarıma bir başlık arıyor, başlığı bulduktan sonra yazılarımı yazıyorum.
Bu yazımda da Trump’la ilgili yazılarıma devam ederken, ‘Biraz Daha Trump’tan sonra ‘Daha Çok Trump’ diyerek başlayacağım.
“Biraz Daha Trump” başlıklı yazımda, “Ancak ‘öğretisel olarak’ bildiğimiz ‘düşük yoğunluklu savaş’ yerine Trump’ın ‘yüksek yoğunluklu savaş’a (guerres de haute instensité) geçeceği söylenmekte” demiştim.
Yani ‘Trump gelecek barış gelecek’ diyen, -isterlerse kusuruma baksınlar, ahmakların son günlerdeki gelişmeler karşısında ne diyeceklerini doğrusu merak ediyor değilim.
Çünkü bunlar gerçekten ahmaktırlar ve çünkü ‘bilmeden’ ahkâm kesmenin bir yolunu bulabilirler.
Şimdi önce, dünya genelinde kapitalizmin geldiği aşama ve çözüm arama girişimlerine bakalım:
NATO Sekreteri Mark Rutte, daha Trump göreve başlamadan (Aralık 2024) ne diyordu;
“Savunmaya daha fazla harcama yapmanın, diğer önceliklere daha az harcama yapmak anlamına geldiğini biliyorum. Ama sadece birazık daha az. Örneğin Avrupa ülkeleri milli gelirlerinin dörtte birine kadarını emeklilik, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerine kolayca harcıyorlar. Oysa ortak savunmamızı güçlendirmek ve yaşam tarzımızı korumak için bu paranın küçük bir kısmına ihtiyacımız var. Dolayısıyla yurttaşlarımıza yarın güvende kalabilmemiz için bugün fedakarlık yapmak zorunda olduğumuzu söylemeliyiz.”
Mark Rutte kim oluyor denilecek olursa, ‘Trump’ın sekreteri’ daha doğrusu ABD’nin dünyayı yöneten ‘müsteşar’larından biridir diyebiliriz.
Ve ABD dahil ‘Dünya kapitalizmi’ zordadır.
ABD ‘korumacılık’a dönüyor diyen, bu kez ahmak değil ama ‘sivri zekâlı’lar, Trump’ın sekreter-müsteşarının sözlerini de bu bağlamda değerlendireceklerdir.
Oysa, kapitalizmin zora düştüğünde ‘zor’ kullanmak zorunda kaldığını biliyoruz.
Ve Trump’ın, bugüne değin yürütülen ‘düşük yoğunluklu savaş’tan ‘yüksek yoğunluklu savaş’a geçmesinin, Trump’ın bir istek ya da dilekten öte, bir ‘zorunluluk’ olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.
O arada Avrupa’nın da sözde ‘kendi silahlanması’nı (Réarmer l’Europe) yapabilmek için 800 Milyar Dolara gereksinmesi olduğu söyleniyor.
ABD’nin ise geçen yüzyıldan buyana ilk kez savunma harcamaları faiz ödemelerinin altında kalmış görünüyor.
ABD’nin gerçekten ‘zorda’ olduğunun bundan daha iyi bir göstergesi olamaz.
O arada, Trump’ın emekçilere vereceği ‘bayram ikramiyesi’ni ‘gülünç’ bir miktarda belirlemesinden de doğal bir şey olamazdı, değil mi ama?
Pardon, burada bir karışıklık oldu sanırım.
Her ne ise. Yine de, zorda olan her kapitalist ülke için bu formülün geçerli olduğunu belirterek geçelim.
Ve devamla, sözde ‘barış süreci’ başlatan kapitalist ülkelerin ‘savunma harcamaları’nı artırmak zorunda oldukları ve ‘yüksek yoğunluklu savaş’lara geçeceklerini söyleyebiliriz.
Efendim, ‘bölgemiz’-mölgemiz gibi ‘edebiyat ve kompozisyon’ kelamlarının bu ‘gerçeklik’in gerisinde kaldığını belirterek bu yazıyı sonlandıracağım.
18 Mart’ın anıldığı şu günde, o dönemde, henüz kapitalizme tam bulaşmamış olan bir ülkenin, gerektiğinde silahla değil ama öz-gücüyle nasıl savunma yaptığını bilmiyor değiliz
Yani emekçinin boğazından keserek yapılacak savunmanın ne akılcı ve ne de ahlakî olacağını belirterek noktalayalım.
Ancak Trump’a devam edeceğiz…