Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selma Erdal

Alnında Haç Simgesiyle ABD Dışişleri Bakanı…

Verirken Hamas’a gözdağı…

İnsanın aklına düşüyor Huntington’ın “medeniyetler çatışması” kuramı…

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından, dünya bir dönüm noktasına geldi. Artık “tarihin sonu”na mı yaklaşılmakta yoksa yeni bir çatışma dönemi mi başlamaktadır?

Samuel Huntington, 1996 yılında bu soruya çarpıcı bir yanıt verdi: “Medeniyetler çatışacak.” Ancak Donald Trump’ın birinci başkanlık dönemi, bu kehaneti ne kadar doğruladı? Ya da Huntington’ın teorisi, küresel gerilimleri açıklamada yetersiz mi kaldı?

Trump, 2017 yılında imzaladığı “Müslüman ülkelere seyahat yasağı” ile Huntington’ın medeniyetler çatışması tezinin somut bir yansımasını oluşturmuş gibi göründü. İran, Suriye, Yemen gibi ülkelerden gelenlerin Amerika’ya girişine engel koyan bu adım, Batı ile İslam dünyası arasındaki derinleşen ayrımları bir kez daha gözler önüne serdi. Huntington’ın “İslam’ın kanlı sınırları” tabirini hatırlatan bu uygulama, kültürel önyargıların siyasete nasıl yansıdığını gösterdi. Trump’ın aynı dönemde Suudi Arabistan’a silah satışını artırması, bu “medeniyet çatışması”nın ne kadar geçerli ya da gerçekçi olduğunu sorgulamaya açtı. Çünkü Suudi Arabistan da bir İslam ülkesi ama petrol ve jeopolitik çıkarlar, çatışma teorisinin önüne geçiyordu.

Huntington, Batı ile Konfüçyüs medeniyeti arasında kaçınılmaz bir gerilim de öngörmüştü. Trump’ın Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşı ve “Çin virüsü” gibi nefret söylemleri, bu öngörüyle örtüşen bir hava yaratmış olsa da, gerçek çok başkaydı. Huawei’ye uygulanan yaptırımlar ve TikTok’un yasaklanması, aslında bir teknoloji üstünlüğü savaşımının parçasıydı. Trump’ın Çin’in Uygur politikalarına karşı sessiz kalması ise medeniyetler arası bir çatışma değil, ekonomik pragmatizmin etkisini ortaya koyuyordu.

Huntington’a göre, Batı medeniyeti bir bütün olarak hareket etmeliydi. Ancak Trump, NATO’yu “modası geçmiş” ilan ederek ve kuruluştan çekileceğini açıklayarak; Avrupa’yı savunma harcamalarını artırmaya zorladı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO beyin ölümü yaşıyor” açıklaması, Batı’daki çatlağı gözler önüne serdi. Bu, medeniyetler arası bir çatışma değil, ulusal çıkarlar ve lider egolarının bir sonucu olarak kendini gösterdi.

Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Arap ülkeleriyle anlaşmalar imzalaması, onun en radikal girişimlerinden biriydi. Huntington, İsrail’i Batı medeniyetinin içine alırken, Arap dünyasını İslam medeniyeti olarak sınıflandırmıştı. Fakat Trump, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeleri İsrail’e yakınlaştırarak, medeniyetler içindeki ittifakların mümkün olabileceğini gösterdi. Bu adım, teorinin homojen medeniyet blokları varsayımını çürüttü.
Trump dönemi, Huntington’ın medeniyetler çatışması tezini doğrulamadı; tersine, teorisinin sınırlarını gösterdi.

Medeniyet içi çatışmalar; Batı’da popülizm ile liberal demokrasi arasındaki kavga, İslam dünyasında ise Şii-Sünni gerilimi, çatışmanın yalnızca medeniyetler arasında değil, içsel olarak da var olduğunu gösterdi.

Bununla birlikte Suudi Arabistan ile silah anlaşmaları, Çin ile ticaret müzakereleri ve Putin ile diyaloglar, medeniyet değil, daha çok real-politik odaklıydı. Dahası ulusal çıkarlar neyi gerektiriyorsa; ona göre adımlar atılıyordu.

Sonuç olarak Trump’ın politikaları, Huntington’ın teorisini pratiğe dökmedi. Ancak Trump’ın retoriği /hitabeti; medeniyetler arasındaki önyargıları pekiştirdi. Örneğin, “Meksika duvarı” inşası ve göçmen karşıtı söylemler, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi. Fakat bu, bir medeniyet savaşı değil, siyasi manipülasyondu.

Günümüzün gerçek çatışmaları, medeniyetler arasında değil; iklim krizi, yapay zeka rekabeti ve ekonomik eşitsizlik gibi insanlığın ortak sorunları çevresinde biçimleniyor. Trump dönemi bize şunu öğretiyor ki kültürel farklılıkları çatışma nedeni olarak görmek yerine, diyalog ve işbirliği için bir zenginlik olarak benimsemeliyiz.

Çünkü insanlık tarihi; medeniyetlerin çatışmasıyla değil, insanların dayanışmasıyla ilerleyecektir.

Didim, 7 Mart 2025

 

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER