Verilen hasta garantisine ulaşılsın diye uğruna devlet hastaneleri işlevsizleştirilen Adana Şehir Hastanesi açıldığı günden bu yana çeşitli nedenlerle hep gündemde oldu..
Son olarak, özel bir sağlık kurumu olarak ödemesi gereken vergileri yıllardır ödemediği ortaya çıkmıştı..
Ülke ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek, nereden vergi alırım diye kafa yorarken, Adana Şehir Hastanesi’nin vergi yükümlülüğünü yerine getirmemesi tepkilere yol açta doğal olarak..
Vergi ödememeye tepkiler sürerken “Sol Medya” adlı haber portalında çok ilginç ve ciddi suçlamalar içeren bir haber yayımlandı..
Habere göre, Adana Şehir Hastanesi yetkilileri yoğun bakımda tedavi gören bir kanser hastasına insan ve hasta haklarının hiçe sayarak kelepçe vurup adliyeye göndermişler. Adliyeden geri gelen hastası “yer yok” gerekçesiyle yeniden hastaneye almamışlar..
İnsan okuyunca, “eğer gerçekse vay halimize, vay sağlık sistemimize” demekten kendinin alamıyor.
Haber şöyleydi:
“SOLMEDYA – Adana Şehir Hastanesi’nde yaşanan skandal, sağlık sistemindeki ciddi sorunları bir kez daha gözler önüne serdi. Yoğun bakımda yatan kanser hastası Tamer C.’nin eline kelepçe vurulup adliyeye götürüldüğü, ardından “Boş yatak yok” denilerek hastaneden atıldığı iddiaları büyük tepki topladı. Bu olay, hasta hakları ve sağlık hizmetlerinin kalitesi konusunda ciddi soru işaretleri yarattı.
Olayın Detayları
Tamer C., Adana Şehir Hastanesi’nde kanser tedavisi görmekteydi ve durumu kritik olduğu için yoğun bakımda tutuluyordu. Ancak, hastane yetkililerinin aldığı karar doğrultusunda, Tamer C.’nin eline kelepçe vurularak adliyeye götürüldüğü iddia edildi. Bu durum, hasta haklarına ve insan onuruna aykırı bir uygulama olarak değerlendirildi.
Adliyeye götürülen Tamer C., burada kısa bir süre tutulduktan sonra tekrar hastaneye geri getirildi. Ancak, hastane yetkilileri bu kez “Boş yatak yok” diyerek Tamer C.’yi hastaneden çıkardı. Bu durum, hastanın sağlık durumu göz önüne alındığında büyük bir skandal olarak nitelendirildi.
Hasta Hakları ve Sağlık Sistemi
Bu olay, hasta hakları ve sağlık sisteminin işleyişi konusunda ciddi soru işaretleri yarattı. Hastaların sağlık hizmetlerine erişim hakkı ve insan onuruna saygı, sağlık sisteminin temel prensiplerindendir. Ancak, Tamer C.’nin yaşadığı bu olay, bu prensiplerin ihlal edildiğini göstermektedir.
Hasta hakları, hastaların sağlık hizmetlerinden yararlanırken korunması gereken temel hakları içerir. Bu haklar arasında, sağlık hizmetlerine eşit erişim, insan onuruna saygı, mahremiyetin korunması ve tedavi sürecinde bilgilendirilme gibi önemli unsurlar bulunmaktadır. Tamer C.’nin yaşadığı bu olay, bu hakların ihlal edildiğini ve sağlık sisteminde ciddi sorunlar olduğunu göstermektedir.”
Haber 14 Aralık’ta yayınladı. Bugüne değin hastaneden de İl Sağlık Müdürlüğü’nden de bir açıklama, bir yalanlama gelmedi..
Haberdeki iddialar çok vahim..
Sağlık Bakanlığı’nın acilen olayla ilgili soruşturma açması ve hasta ve insan haklarının yok sayan hastane yönetiminden yargı önünde hesap sorulmasının önünü açmalıdır..
Hasta haklarının hiçe sayan, devlete vergisini ödemeyen Adana Şehir Hastanesinin bizzat kendisi kansere dönüşmeden acilen devleştirilmelidir.
Bütün tantana 7 bin 621 kişi içinmiş!
Beşir Esad’ın devrilmesinden sonra, yandaş medya bol bol, Suriyeli sığınmacıların Hatay’daki üç sınır kapısından ülkelerine gittikleri haberleriyle dolu.
Devletin haber ajansı bile günde birkaç defa sınır kapılarından Suriyelilerin ülkelerine gitmesiyle ilgili fotoğraflı, videolu haberler geçiyor..
Göç İdaresi kapılarda izdihamı engellemek için önlemler alıyor, mobil araçlar konuşlandırıyor..
Devletin valisi, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geçiş yaptığı sınır kapılarında incelemelerde bulunuyor..
Haber bombardımanına bakınca insan, Türkiye’deki milyonlarca Suriyeli sığınmacı ülkelerine dönmek için sınır kapılarına hücum etti sanıyorsunuz..
Meğer, iş hiç de öyle değilmiş.
Beş günde sadece yedi bin altı yüz yirmi bir (rakamla 76219 kişi sınırdan geçip ülkelerine gitmişler..
Ortada, gösterilmek istendiği gibi kitlesel bir göç yok.
Üç milyonu aşan Suriye sığınmacı sayısına dikkate alınca, ortada göç de yok..
Eskilerin deyimiyle, gidenlerin sayısı kalanlara göre devede kulak, denizde bir damla değil..
Halbuki, geri dönecek Suriyelilere kolaylık sağlamak için sınırlara mobil araçlar konuşlandıran Göç İdaresi Başkanlığı’nın yapması gereken ilk iş, İdareye ait kamplarda kalan Suriyeli sığınmacıları araçlara bindirip sınır dışına çıkmaları için kapılara götürmek, ardından da devletin hazinesinden milyarlarca lira yiyen o kampları kapatmak olmalıydı.
Sanırım, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri konusunda da Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ haklı çıkacak.
Mamak’ta barınakta vahşet
Mamak Belediyesi Hayvan Barınağında, sokak hayvanlarına işkence yapıldığı, hayvanların aç ve susuz bırakıldıkları, köpeklerin ölmüş köpekleri yiyerek yaşamaya çalıştıkları ortaya çıktı.
Doğal olarak tepkiler de anında yükseldi..
Barınak önüne giden insanlar içeri alınmadı, kapılar kapatıldı ama, hayvanseverler barınağın etrafını gezerek tellere asılı köpek cesetlerini, parçalanmış köpekleri, önlerinde su ve yiyecek bulunmaya hayvanları gördüler, görüntülediler..
Yine her zaman bu tür olaylarda olduğu gibi yetkililer de “soruşturma başlatıldı” haberini servis ederek, insanların gazı almak istediler.
Nasıl olsa birkaç gün sonra olay unutulur, soruşturma da rafa kalkar. Bunu da geçmiş deneyimlerden biliyoruz.
Mamak Belediyesi’nde daha öncede benzer olaylar olmuştu..
Sokaktaki küpeli köpekleri toplayan belediye ekiplerinin köpeklere vahşice davrandıkları hatta ikisini öldürdükleri belgelenmişti.
Olay yerine gelen Ankara Barosu Hayvan Hakları Başkanı Avukat Tuğba Gürsoy darp edilmiş, ekipler hayvanların alınmasını engellemek isteyenlere “Hakim, savcı, avukat kim gelirse gelsin, bize karışamaz. Biz bu köpekleri topladık” gibi küstahça ifadeler kullanılmıştı.
O zaman da, yetkililer vakit geçirmeden soruşturma açıldığını açıklamışlardı..
Bu açılan araştırmalarda herhangi bir sonuç çıkmıyor olmalı ki, Mamak Belediyesi Hayvan Barınağında hayvanlara işkence yapılıyor, aç susuz bırakılıyor, ölmüş diğer köpekleri yiyerek yaşamda kalmaya çalışıyorlar..
Oysa yasalar açık.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 28/a maddesinin dördüncü fıkrası hayvanlara işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişi altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünü içermektedir.
28/a maddesinin altıncı fıkrasına göre, “Maddede düzenlenen suçların birden fazla hayvana karşı aynı anda işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
28/a maddesinin yedinci fıkrası da, “Maddede düzenlenen suçların veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, hayvan koruma derneği üyeleri, hayvan koruma vakfı üyeleri veya hayvanlara bakmak yahut onları korumakla görevlendirilen kişiler tarafından işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılır” hükmünü getirmektedir.
Yani Mamak Belediyesi Hayvan Barınağı’ndaki tüm görevlilerin ve onların üst amiri pozisyonunda olan belediye başkanının, yasaya göre hapis cezası istemiyle yargılanmaları gerekmektedir..
Eğer, yetkililer hayvanlara karşı her işkence ve eziyet olayından sonra soruşturma açıldığı yolundaki gerçek olsaydı, bugün Mamak Belediyesi veterinerinden, sokaktan hayvanları işkenceyle toplayanlara kadar en az on üç buçuk ay, en fazla altı yıl yedi ay on beş gün hapis cezasıyla cezalandırılmaları, yani Mamak Belediyesi Hayvan Barınağı görevlilerinin tümümü cezaevinde olmaları gerekirdi.
Şahsi görüşüm, her fırsatta belirttiğim gibi, hayvanlarında bir canlı olduğu gerçeğiyle, hayvanlara kötü muamele, işkence edenlerin, katledenlerin Türk Ceza Kanununa göre yargılamaları ve ceza almaların gerektiği yolundadır.
Umarım, bir gün Meclis’deki hayvansever milletvekilleri hayvanların da bir canlı olduğunu, hayvanları öldürenin de insan öldürmek gibi cinayet, hayvanlara işkencenin de insana işkence ile aynı suç olduğu gerçeğinin dile getiren ve TCK’ya yargılamanın yapılması için bir yasa teklifi hazırlarlar ve gariban hayvanlara yapılan işkencelere ve katliamlara son vermenin yolunu açarlar.
Unutmadan söyleyelim.
İki yıldır hayvan barınağı işkencelerle, hayvan ölümleriyle gündeme gelen Mamak Belediyesi AK Partili filan değil..
Mamak Belediyesi, ne yazık ki, siyasal iktidarın sokak hayvanlarının katiline izin veren yasaya karşı çıkan ve sokak hayvanlarının koruyacağının iddia eden CHP’li bir belediye.
CHP Genel Merkezi’nin acilen olaya el atmasının, sorumluların işlerine son verilmesi için Belediye nezdinde girişimlerde bulunmasını ve en önemlisi Mamak Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Veli Gündüz Şahin hakkında soruşturma açmasının, hatta partiden ihraç etmesinin bekliyoruz. Aksi tutumda, CHP’nin sokak hayvanları ile ilgili açıklamaları, yetkililerin her olaydan sonra yaptıkları “soruşturma açtık” açıklaması gibi, söyledikleri ile yaptıkları çelişen bir parti konumuna düşeceklerdir.
Bundan sonra bu konuda yapacakları hiçbir açıklamanın değeri olmayacaktır.
Meşhur Adana Valisi şair Ziya Paşa’nın onlarca yıl söylediği gibi:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”
Hayvanlara işkence ve katliamlarla gündeme gelen Mamak Belediyesi, CHP’nin hayvan hakları ile söylemlerinin aynası ve bir samimiyet testi olacaktır…
YORUMLAR