Ömer ALPDOĞAN
Yeni Türkiye’de siyaset çok kolaylaştı..
Eski Türkiye’de öyle miydi?..
Politikacıların, siyaset üreteceğim, halka söyleyecek birkaç sözüm, bir iki projem olsun diye göbeği çatlıyordu..
Siyasetçiler ve partiler, proje ve siyaset yarışıma giriyorlardı..
Yeni Türkiye ile hepsi geride kaldı.
Siyaset yapmak çocuk oyuncağı oldu..
Siyasetçilerin siyaset üretme, halka söyleyecek sözü, yurttaşa sunacak projelere kafa yormasına gerek yok..
Takılırsın bir başka siyasetçinin söylediği sözün ardına..
Somut hiçbir öneri getirmeden, özellikle oy almak istediğiniz tabanın takın olduğu bir partinin liderinin ya da yöneticilerinin sözlerini eleştirip laf ebeliği yapınca İYİ siyaset yapmış oluyorsunuz..
Doğal olarak, bağıra çağıra söylenen sözler içi boş gazdan teyyare gibi oluyor..
Bir önce söylenen sözle çelişirlermiş ne gam..
Yeter ki siyaset üretme de, ne söylersen söyle, nasıl söylersen söyle..
Örneğin, İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı gibi..
Tabanından oy tırtıklamaya çalıştığınız MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti ile ilgili, MHP’den beklenmeyecek bir açıklama geldiğinde, yeri göğü inletip, hem DEM Parti’yi PKK’nın partisi, hem MHP’yi Türk milliyetçiliğinden uzaklaşma suçlayabilir, en milliyetçi parti benim mesajı verilir, ondan sonra eller ovuşturularak oyların gelmesini bekleyebilişiniz..
Halbuki, daha önce aynı DEM Parti’nin öncül HDP ile ne söylediğinizi anımsamazsınız bile..
Siz anımsamadığınız için başkalarının da anımsamadığınız düşünürsünüz..
Örnek, 21 Eylül 2021 tarihinde, “HDP meşrudur. HFP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayri meşru mu en iyi cevaptır” demiş olabilirsiniz..
Kürt seçmeni kendi hanesine kimsenin yazmaya hakkı olmadığını, sorunların çözüm yerinin de gayrı meşru yerler dışında TBMM olduğunun da altını çizerek söyleyebilirsiniz.
Hiç önemi yok.
O zaman HDP’yi muhatap alan Kemal Kılıçdaroğlu idi, şimdi DEM Parti’yi muhatap alan Devlet Bahçeli..
Söyleyene yakınlığınıza göre söyleminizi değiştirebilirsiniz..
Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın ya da onunla işbirliği yapıyorsanız yukarıdaki gibi tümceler kurarsınız..
Yok, Devlet Bahçeli gibi rakip gördüğünüz ya da tabanından oy çalmak istediğiniz bir siyasetçi söylemiş ise örneğin 23 Ekim 2024’te “Sen bizi ne zannediyorsun. Biz saray muhafızı değil, Türk milliyetçileriyiz! akıllarını ve izanlarını öyle yitirmişlerdir ki 50 bin insanımızın katilini, on binlerce Türk ve Kürt anasının dinmeyen gözyaşlarının asli failini, Türk devletini bölme planlarının baş taşeronunu yani İmralı canisi, bölücü başını, Gazi Meclis’e davet edecek kadar delirmişlerdir. Delilik, dün izlediğimiz kalkışmayı anlatabilecek en hafif tabirdir. Çünkü ağızlarından eksik etmedikleri Türk milliyetçiliğini Türklüğe ihanet ile bu kadar yakınlaştırabilmenin, bunu göze alabilmenin ve kulaklarına ezanla okunmuş o büyük isimlerini böylesine kirletebilmelerinin başka bir izahı olamaz. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin yani Türk milliyetçiliğinin düşürülmek istendiği bu durumun başka bir izahı olamaz. Bebek katili ve teröristbaşı Meclis’e gelip DEM’in grup toplantısında konuşsunmuş. Terörün bittiğini ilan etsinmiş. Hadi oradan, burası Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclis’i, burası Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yer, burası milli egemenliğin yegane tecelligahı, bizim cesetlerimizi çiğnemeden bu cani başı bu Meclis’e giremez.”
Ya da 6 Kasım 2024’te “Abdullah Öcalan denilen teröristbaşının Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip konuşmasını mı istiyorsun yoksa onun serbest bırakılmasını mı istiyorsun? Sen istersen gidip İmralı’da grup toplantısı yapabilirsin. Ama binlerce şehidin katili bizlerin cesedini çiğnemeden bu Meclis’e giremez, giremeyecektir!” biçiminde konuşmalar yapar milliyetçilik oynayabilirsiniz..
Nasıl olsa 2023’de söylenenleri kimse anımsamaz..
Siz de İYİ bir siyaset yapmış bir siyasetçi olursunuz..
İklim değişikliğinin doğal süreç olduğunu anlatıyor musunuz?
Adana Büyükşehir Belediyesi’nce AB fonuyla “İklim Krizi Mücadelesi Eğitici Eğitimleri” verilmiş..
“İklim Krizi Mücadelesinde Biz de Varız” adlı projenin amacı temel ereği, Adana ve ilçelerinde, iklim krizi ve bu kriz ile ilgili mücadele konusunda eğitim verecek kadroların oluşturulması ve şehrin tamamında söz konusu eğitimin verilerek, farkındalığın artırılmasıymış!..
Proje, Türkiye ve AB arasında “Yeşil bir gelecek için şehir eşleştirme” hibe programı kapsamında; İzmir Buca Belediyesi tarafından hazırlanan ve Adana Büyükşehir Belediyesi, Stuttgart Belediyesi, Pülümür Belediyesi ile Yuva Derneğinin ortak yürüttüğü ve 21 ilçe belediyesinin de iştirakçi belediye olarak bulunduğu bir projeymiş..
Biliyorsunuz küresel iklim değişikliği ve karbon ayak izi olayı, küresel emperyalizmin sahte pandemiden sonra ortaya attığı yeni sahte gündem..
Aslında, küresel iklim değişikliği ve karbon ayak izi sahte gündemiyle dünyayı egemenlik alına almak, kendilerinin belirledi ama uymadığı kimi düzenlemelere uyulmadığı gerekçesiyle vergi ve cezalarla şirketlerin karlarının hortumlamayı planlıyorlar..
Planlarının yaşama geçirmek için de, küresel ısınmanın gece gündüz gibi, mevsimler gibi evrenin yaşadığı doğal bir süreç..
Dünya, 4,54 milyar yıllık ömründe sayısız kez iklim değişikliği yaşamış, kezlerce karbonla kaplanmıştı.
İnsan vücudunun yüzde on sekizi karbondan oluşur..
Karbon bir yaşam kaynağıdır.
Karbon kardeşliği diye bir kavram vardır ve bu kavram insan vücudundaki karbon bulunduğunu anlatır..
Yani küresel emperyalizmin yaygara kopardığı gibi karbon insana ve doğaya düşman değil..
Karbon hem insan hem doğa için yaşam kaynağıdır.
Karbon döngüsü diye bir gerçek var.
Bu döngü yaşamı sağlamaktadır..
Karbon döngüsü; karbon elementinin atmosfer, toprak yüzeyi ve akuatik ekosistemler arasında kimyasal, fiziksel, jeolojik ve biyolojik süreçler aracılığıyla transferidir. Tüm canlılar karbona bağımlıdır çünkü karbon hem hayatın yapı taşlarından biridir hem de yaşamın devamı için gerekli olan enerjidir. Dünya’daki tüm canlıların büyümesi, yenilenmesi, çoğalması, beslenmesi ve hayatta kalması için karbon kilit rol oynar.
Karbonun bir diğer hayati önemi ise karbondioksit gazı olarak Güneş ışınlarından gelen ısı enerjisinin bir kısmını atmosferde tutarak yerkürenin donmasını (aksi takdirde Dünya’da ortalama sıcaklık -18 ºC olacaktı) önleyerek canlılara (ve elbette bizlere) yaşanabilir bir Dünya sağlamasıdır.1
Havada karbondioksit olarak bulunan karbon, bitkilerin gerçekleştirdiği fotosentez yolu ile “karbon döngüsü” içerisine girer. Bitkiler aldıkları karbonun bir kısmını atmosfere geri salarken geri kalan karbonla da gelişimlerini sürdürürler. Otçul hayvanlar da bitkilerle beslenerek karbonu bünyelerine alır ve sonunda, karbon, solunum ve dışkılama yolu ile tekrar atmosfere salımı gerçekleştirirken genel bir karbon döngüsü de tamamlanmış olur.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile karbon ayak isi oyunun planlayıcılarından olan AB tarafından fonlanan projede, eğiticilere karbonla ve iklim değişikliğiyle ilgili bu gerçeklerin anlatıp anlatılmadığını merak ediyorum..
Ama, küresel ısınma be iklim değişikliğinin evreni yaşamak zorunda olduğu bir süreç olduğunu, düşman ilan edilen karbonun yaşam kaynağı olduğunu anlatmadıklarından adım gibi eminim..
Adamlar parayı gerçekleri anlatın diye vermiyorlar..
Aksine, kendi uydurdukları yalanları yamaları için fonluyorlar…
EKONOMİ
13 saat önceYAZARLAR
13 saat önceYAZARLAR
14 saat önceYAZARLAR
14 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce