Partilere devlet yardımı yasası kaldırılsın!

Partilere devlet yardımı yasası kaldırılsın!

ABONE OL
25 Ekim 2024 10:01
Partilere devlet yardımı yasası kaldırılsın!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 Ömer ALPDOĞAN

AK Parti’ye göre “eski Türkiye” geride kaldı, AK Parti ile “yeni Türkiye” dönemi başladı..

Siyasal iktidar, 1980 darbe döneminde yapılan yıllar içinde bir çok değişiklik yapılan mevcut anayasayı “eski Türkiye”nin anayasası görüp yeni ve sivil bir anaya yapmak için tün kapıları zorluyor..

Lakin, eski Türkiye’nin Meclis’e giren siyasal partilere maddi kaynak aktarılmasına olanak tanıyan ve yasayı hiç gündeme getirmiyorlar.

Ne de olsa yasa, siyasal partilerin kasasına milyonlarca liranın aktarılmasının sağlıyor..

Yasa, sözcüğün tam anlamıyla “eski Türkiye’nin bir uygulamasıdır.”

Eski Türkiye’de ilk olarak 1965 yılında 648 Sayılı Siyasi Partiler Yasasının on dördüncü maddesiyle siyasal partilere devlet tarafından maddi yardım yapılması uygulamaya geçirilmişti.

Zaman içinde, 1968’de 1017 Sayılı yasayla söz konusu yasaya ek yapılmıştı.

1970’de 1219 Sayılı yasayla maddi yardım yeniden düzenlenmişti.

1971’de 1219 Sayılı yasayla yardım Anayasa hükmü haline getirilmişti.

1965’deki ilk kanun bu düzenlemelerin ardından 1971’de 1802 Sayılı yasayla yeniden bir düzenlemeye tabii tutulmuştu.

1984’de 3032 Sayılı yasayla Siyasi Partiler Yasasına siyasal partilere devlet yardımı yapılması 12 Eylül darbe sonrasında yeniden eklenmişti.

1987’de 3349 Sayılı, 1989’da 3470 Sayılı, 1990’da 3673 Sayılı ve1992’de 3789 Sayılı yasalarla devlet yardımı konusunda düzenlemeler yapılmıştı

1995’te 4121 Sayılı Yasayla 1982 Anayasasında değişiklik yapılmış, Anayasa’nın 68. maddesinin son fıkrası, “Siyasi partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir” çeklinde düzenlenmişti.

Günümüzde de 2820 Sayılı Siyasi Partiler Yasasının Ek 1. Maddesi ile 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Yasasının 33. Maddesine göre yapılmakta, her yıl siyasal partilerin kasasına halkın kaynaklarından milyarlarca lira aktarılmaktadır..

Ancak, “yeni Türkiye’ye yaraşır” anayasa  için ısrar edenler, eski Türkiye’nin eskide kalması için anayasanın mutlaka sivil bir anayasa ile değiştirilmesi gerektiğinin söyleyenler, her nedense eski Türkiye’nin yürürlükteki en eski yasasının hiç gündeme getirmiyorlar, kaldırılması iöin yasa teklifi hazırlamıyorlar..

Varsa yoksa Anayasa değişikliği..

Elbette, siyasal partilere devlet yarımım düzenleyen anayasa maddesi ve yasayı gündeme getirmezler.

Çünkü çıkarlarına dokunuyor..

Her yıl devletin hazinesinde aktarılan milyarca liradan olmak istemiyorlar..

Buyurun size eski Türkiye’den kurtulma fırsat..

Eğer samimiyseniz, siyasal partilere devlet yardımım getiren anayasa ve yasaların iptalinin içeren bir yasa teklifi hazırlayın ve Meclisten geçirin..

Eğer bunu yapabilirseniz, eski Türkiye’yi” gerçekten geride bırakmak istediğinize inanacağız ve anayasa değişikliği çalışmalarının samimi bulacağız..

 

Siyasal partilere yapılacak emeklilere aktarılsın

AK Parti 2024’ü “Emekliler Yılı” ilan etti ama, 2024 emekliler için açlığa mahkum olma yılı oldu.

Kentlerin kenar mahallelerinde bile aylık kiraların on bin, on beş bil liradan başladığı Türkiye’de emekliler büyük çoğunluğu on iki bin ile on dört bin lira arasında maaş alıyorlar.

Sadece emekliler değil asgari ücretle çalışan işçiler de yaşam pahalılığına karşı yaşama savaşı veriyorlar..

Halkın büyük çoğunluğu yaşam pahalılığına direnmeye çalışırken siyasal partilerimiz devletin desteği, halkın paralarıyla adeta “Lale Devri” yaşıyorlar..

En düşük emekli maaşı on bin liradan on iki bin beşyüz liraya çıkarılmasını emeklilere rahatlatan zam diye algı yaratmaya çalışan, verdikleri iki bin beş yüz lirayı ulufe niyetine dağıtan siyasetçiler, aynı dönemlerde partilerini kasasına milyarlarca lira koydular..

Yurttaş geçim sıkıntısıyla inim inim inlerken vekiller halkın kaynakları ile “asr-ı saadet” yaşadılar..

Emekliye bir asgari ücreti bile çok gören gösteren Hazine ve Makiye Bakanı Mehmet Şimşek gibi siyasetçilerin gerekçe olarak da devletin kaynaklarının kısıtlı olmasını gösterirken, aynı dönemde siyasal partilere milyarlar aktarılırken kaynakların kısıtlılığı hiç gerekçe olmadı.

2023 seçimlerinin olduğu yıl Meclisteki siyasal partilere tam dört milyar beş yüz milyon lira; yerel seçimlerin olduğu bu yıl ise tamı tamına altı milyar yedi yüz milyon lirayı kasalarına aktardılar.

Meclis’teki beş siyasal parti 2025’de toplam beş milyar altmış sekiz milyon lirayı Hazine’den alıp kasalarına koyacaklar. Bu pastadan en büyük payı da, emekliye ve asgari ücretliye devletin kaynağı yok diyen AK Parti alacak.

Dediğimiz gibi, en büyük payı 2 milyar 16 milyon TL ile AK Parti alırken, CHP 1 milyar 435 milyon TL, MHP 570 milyon TL, İyi Parti 548 milyon TL ve DEM Parti ise 499 milyon TL Hazine yardımı alacak.

Bu paralar da 31 Aralık 2024’e kadar partilerin hesaplarına yatırılacak, onlarda bir yıl boyunca ekonomik sıkıntılardan, yaşam pahalılığından etkilenmeden keyfilerine göre harcayacaklar, asr-ı saadette lale devrinin yaşamaya devam edecekler.

2025 yılıyla birlikte, üç yıllık dönemde siyasi partilere yapılan toplam Hazine yardımı 16 milyar üç yüz milyon TL’ye ulaşacak..

Türkiye’deki yaşam pahalılığı, enflasyon altında ezilen başta emekliler ve asgari ücretle çalışanlar olmak üzere dar gelirli yurttaşların yaşamının biraz iyileştirmek isteyen siyasal iktidar için siyasal partilere aktarılan devlet yardımı mükemmel bir kaynak olur..

Her fırsatta halkın cebindeki paraya el atmayı alışkanlık haline getiren siyasal iktidar, bir zahmet bir kez de olsa kendi kasasına el atsın ve devletten aldığı aslında halka ait olan parasal kaynağı halka iade etsinler.

Bunun için gerekecek yasal düzenlemeye de Mecliste bulunup devlet desteğini kasasına koyan tüm siyasal partiler hep birlikte çıkarsınlar. Tıpkı, milletvekili maaşlarına yapılacak zamları oy birliğiyle çıkarıp, milletin vekili olduklarını, milleti partilerinden ve kendilerinden daha çok düşündüklerini kanıtlasınlar..

Madem ülkede ekonomi kötü, yaşam pahalı o zaman sıkıntılarda eşit çekilmeli.

Bunun gerçekleşmesi için ilk yapılması gereken de siyasal partilere devlet yardımı yapılmasının düzenleyen yasa ve anayasa maddesini iptal edecek yeni bir yasa çıkarılmasıdır.

 

Genel Affın ayak sesleri

MHP Lideri Devlet Bahçeli, bir kez daha beklenmeyen bir hamle yaparak gündemi belirledi.

Kimileri Bahçeli’nin Abdullah Öcalan ile ilgili çıkışına şaşırıyorlar..

Ben de şaşıranlara şaşırıyorum..

Çünkü, Bahçeli MHP Genel Başkanlığına geldiği günden bu yana bir çok kez kamuoyunda şok yaratan bir çok açıklaması ve pratiği olmuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlendiğinde Meclis’e gelme kararıyla sorunu çözmüştü.. O Meclis’e gelme ve oylamaya katılma kararı da, tıpkı bugünkü gibi özellikle muhalefet kanadında şok etkisi yaratmıştı.

2002’de Kemal Derviş eliyle DSP’ye operasyon çekilmesi üzerinde, bazı çevrelerin merhum Bülent Ecevit’ten başbakanlığı alarak yeni bir hükümet kurma tekliflerinin elinin tersiyle itmiş, DSP’deki oyunun bir benzeri MHP üzerinde de oynanma hazırlığını fark edince erken seçime zorlamış, Türkiye’de yeni bir dönemin başlamasına yol açmıştı..  Ecevit’ten başbakanlığı alması teklifini reddetmesi de şaşkınlıkla karşılanmıştı.

1 Kasım seçimlerinden sonra muhalefet bloğunun AK Parti’yi devirmek için başbakanlığı önermesi, HDP dahil tüm muhalefet partilerinin hükümetine destek vereceği teklifini reddetmesi de şok etkisi yaratmıştı..

O nedenle, Bahçeli’nin Abdullah Öcalan ile ilgili açıklamasını ne bende şok etkisi yarattı, ne de şaşkınlık yaşamama neden oldu..

Ben, Bahçeli’nin, “Terörist başı  işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın” sözleri, siyaseten DEM Parti’nin Abdullah Öcalan’ın adres göstermesinin önünü kesme hamlesidir..

Konuşmanın asıl önemi, genel affın işaret fişeği olmasıdır.

Bahçeli’nin “şayet tecridi kaldırılırsa” ifadesiyle, Öcalan’ın örgütün lağvedildiğinin açıklaması karşılı umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önünün de açılsın” sözleri çıkarılacak bir genel affın ayak sesleridir.

Öncelikle “umut hakkı”nın ne anlama geldiğini açıklamak gerekiyor.

Umut hakkı, hapis cezasına mahkum edilenlerin kanunla belirlenen sürelerde iyi halinden dolayı koşullu salıverilmesinin olası olup olmadığının değerlendirilmesi anlamına gelmektedir..

Bu ifade, genel af sözcüğünün toplumda yaratacağı tepkiyi nötralize etmek için ortaya atıldığı ayan beyan ortada..

Kısıtlı mahkumun yararlanabileceği yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’nden döneceği kesin..

Umut hakkı diye başlayan söylem giderek genel affa dönüşecektir..

Cezaevlerinin tıka basa dolduğu, siyasal iktidarın çareyi denetimli serbestlikle bulduğu soruna kalıcı çözüm olarak genel af, Bahçeli’nin bu açıklamasının ardından DEM Parti ve Abdullah Öcalan’dan gelecek adımlar ve iktidar ile DEM Parti arasındaki görüşmelerden sonra genel af teklifine dönüşeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın..

Toplumdaki genel af beklentisi, siyasal iktidarın elinin kolaylaştıracaktır..

 

Türkçü- Turancı yapıların tepkisi

Bahçeli’nin Abdullah Öcalan ile ilgili açıklamasından sonra Müsavat Dervişoğlu, Ayyüce Taş gibi İyi Partili siyasetçiler, her zaman olduğu gibi, jet hızıyla açıklama üzerinden Bahçeli ve MHP’ye yüklenerek MHP tabanına selam göndermeleri tebessümle izledim..

Önceki benzer durumlarda olduğu gibi bu açıklamalar üzerinden MHP tabanına gönderdikleri selam yine havada kalacak, süratle  yüzde birlere doğru inişine devam eden oy kaybına çare olmayacaktır.

Yapılan açıklamalara bakınca, tüm siyasal partilerin Bahçeli’nin açıklaması üzerine yaptıkları açıklamaların amacı İyi Parti’den farklı değil.

Tek erekleri, Bahçeli’nin açıklamaları üzerinden MHP’ye saldırmak ve MHP tabanından oy tırtıklamak..

Milliyetçi mahalleden, Bahçeli’nin açıklamalarına oy kaygısı olmadan tepki gösterenler Türkçü- Turancı dernekler ve yapılar oldu.

On üç Türkçü dernek ve yapı, Bahçeli’nin konuşmasından sonra yaptıkları ortak açıklamada kısa ve öz, net bir mesaj verdiler:

“Atatürk’ün seslendiği kürsüye terörist başı çıkarılırsa her türlü eylem hakkımızı kullanacağız.”

Bildiriyi, Turancı Dernekler Federasyonu, Avrupa Turancılar Topluluğu

Bursalı Türkçüler, Börü Budun Derneği, Çumra Türkçüler Teşkilatı, Hedef Kızılelma Derneği, Göktürk Budun Derneği, Konyalı Türkçüler, Konya Ötüken Derneği, Mersin Turancılar Derneği, Niğde Turancılar Derneği, Orhun Derneği imzaladı.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP