Soyutlama

Soyutlama

ABONE OL
28 Aralık 2023 15:42
Soyutlama
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Soyutlama yazı dizimizle uyumlu olsun diye, bu seri dışı yazının başlığını ‘somutlama’ olarak koyuyorum.

Ne de olsa, orada ‘somutun zenginliği’nden söz ediyorduk ve bu ‘zenginlik’ karşısında, düşünme eğitimi almamış insanların doğru dürüst bir tanımlama bile yapamayacağını ileri sürüyorduk.

          Şimdi, son bir hafta içinde Türkiye’de olanları, ancak görünürde olan ve daha doğrusu basına yansıdığı kadarıyla ele almaya çalışalım.

          İlk bakışta, 13ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin üç üyesinin ‘hukuk’ okuyup ‘yargıç’ oldukları kabul edilmektedir, değil mi?

          Türkiye Cumhuriyeti ‘nüfus cüzdanı’ ve ‘pasaport’unu da taşıyorlardır.

          Resmî törenlerde ‘İstiklal Marşı’nı söyledikleri bile görülmüş olabilir.

          Ancak, benzerlerinin bolca olduğunu bildiğimiz bu üç ‘gafil’ ve bu üç ‘onursuz’un, değil yargıç olmaları, azılı bir IŞİD militanı kadar Türkiye düşmanı oldukları söylenebilir.

          Bu üç ‘katil’, sadece Türkiye’deki hukuku katletmekle kalmayıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Devlet Yapısı’nı da parçalamaya yönelik bir adım atmışlardır.

          Bilindiği üzere, anayasaların en temel özelliği ‘Devlet Örgütü’nün biçimini belirlemeleridir.

          Osmanlıcası, teşkîlât-ı esâsiye’dir, yani ‘Temel Örgütleniş’.

          Anayasa Mahkemesi de, 1960’lı yıllardan sonra, yürürlükte olan ve ya da yeni çıkarılacak tüm yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek üzere kurulmuştur.

Ve Anayasa Mahkemesi’nin ‘Anayasaya uygun değil’ biçiminde bir karar vermesi durumunda, bu karara, Cumhurbaşkanı dahil, tüm kişi ve kurumların uyması sadece gerekli değil, aynı zamanda zorunludur.

 Şimdi 13ncü Ağır Ceza Mahkemesi’ni ‘işgal’ etmiş bulunan o üç ‘şebek’ kalkmış o yasanın orası ile bu kararın burası diye ipe un sermişlerdir.

Hem de şeddeli biçimde, çünkü bu ikinci ‘isyan’larıdır.

Burada “değirmen gitmiş biz şakşağısını arıyoruz” denilen bir durumda olduğumuz söylenebilir.

Çünkü, bu üç ‘şebek’e gelinceye kadar, onları oraya atayan HSK üyeleri mi dersiniz, yapılan hemen hemen tüm seçimleri ‘iğfal’ eden YSK üyeleri mi dersiniz, son çıkışlarıyla ‘biz de varız’ diyen Yargıtay üyeleri mi dersiniz, tümünün ‘Anayasaya aykırılık’ları çoktandır sürüp gelmekte değil midir?

Örneğin, Atatürk’ün tapulu arazisine ‘kaçak saray’ inşa etmek, anayasaya aykırı değil miydi?

          Üçüncü kez Cumhurbaşkanı olamayacağı yasaya ve dolayısıyla anayasaya aykırı değil miydi?

          Son yirmi ama özellikle de son on yılda (yani 17/25 Aralık 2013’ten itibaren) bütün bu bakanları, valileri, Diyanet İşleri Başkanı’nı falan atayan, yani tüm ‘Devlet örgütü’nü düzenleyen ‘Şahıs’ın hangi eylemi anayasaya uygundu diye sorulamayacak mıdır?

          Ve bu tür ‘yasadışılık’ ve ‘anayasaya aykırılık’ların tümü göz önünde, apaçık bir ‘somutluk’ olarak yaşanmamış mıdır?

          Şimdi, 13ncü Ağır Ceza Mahkemesi üyelerine, ister istemez sonsuz bir ‘öfke’ duyuyor ve yazılıp yazılamayacak ne kadar ağır söz varsa söylemek istiyoruz.

          Ancak bir başka uzsözümüze göre, yoksa biz sadece ‘..şek orada dururken palana mı saldırıyoruz?’ diye sorulabilir.

          İşte bu duruma uygun olsun diye, ‘somutlama’ diye bir sözcük uydurmak istedim.

          ‘Somutun zenginliği’nde kendini kaybetmek de denilebilir.

          Belki lafı dolandırmadan ‘aptallığın daniskası’dır demek daha doğru olacaktır.

          Ancak ve ne var ki, anayasal ilkelere aykırı bu sonuncu ‘eylem’, bu ‘başkaldırı’, ve bu ‘isyan’ın, diğerlerinden farklı olarak, yeni bir ‘süreç’in işaret fişeği olabileceğini düşünüyorum.

          Devlet Bahçeli gibi bir ‘meczup’un son çıkışlarıyla birlikte, Türkiye’nin gerçekten bir ‘bilinmezlik tüneli’ne çekilmeye çalışıldığı zaten anlaşılıyordu.

          Ki, çok uzun süreden beri, ‘Türkiye Suriye’den beter olacak’ diye bir öngörüde bulunuyordum.

          Şimdi, ne olacaksa oraya bir adım daha yaklaştığımızı düşünüyorum.

Oysa, ‘somut’un doğrudan görünümü olan ‘Manzar-i umumiye’ ise, ‘Milliyetçi/Muhafazakâr Cephe’nin ‘ülke yararına’ çalıştığı ‘sanı’sı verebilmektedir.

Bitirirken, ‘somut’tan hareket etmenin, insanı nasıl bir ‘sanal dünya’ya yönlendirdiğini yani ‘entelekt’imize ilgili değil ama ‘entéléchie’ ile ilgili olduğunu gelecek yazımızda ele alacağımızı belirtelim.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP