Sıcaklık son 20-25 yılın sorunu mu?…

Sıcaklık son 20-25 yılın sorunu mu?…

ABONE OL
15 Ağustos 2023 16:40
Sıcaklık son 20-25 yılın sorunu mu?…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ömer ALPDOĞAN

Lisansı elektrik mühendisliği, yüksek lisansı nükleer mühendislik doktorası makine mühendisi, doçentliği yenilenebilir enerji olan, yenilebilir enerji profesörü Tanay Sıdkı Uyar, Seyhan Belediyesi’nde, “Enerjide Geçiş: Yenilenebilir Enerji Entegrasyonu; Avrupa Yeşil Mutabakatı İklim Nötr Avrupa 2050 ve Avrupa Birliği 2030 Misyonları” konulu panelde konuşmacı olarak değerli bilgiler paylaşmış..

AB mevzuatının Türkiye’yi de bağladığını belirtmiş, ilkim değişikliği ile enerji sorunun çözümünün aynı olduğu ifade ederek yenilebilir enerjiyi işaret etmiş..

Prof. Dr. Uyar’ın verdiği bilgiler değerli ve özellikle yenilenebilir enerji; bireylerin, belediyelerin, kooperatiflerin, kentlerin kendi enerji ihtiyaçlarını kendilerinin sahip olduğu tesislerle sağlamaları önerisi dikkate alınması gereken öneriler..

Takıldığım konu, Seyhan Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürü  Çevre Mühendisi Dr. Zeki Bozkurt’un açılış konuşmasındaki sözleri…

Seyhan Belediyesi’nin basın bülteninde, Bozkurt’un hava sıcaklığındaki artışların son 20-25 yıllık dönemde yaşanan iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu ifade etmiş..

Gerçekten böyle mi acaba?..

Araştırmalar, dünyanın dört mevsimin son dört milyar yılda hemen hiç değişmediğinin ortaya koyuyor..

Milankoviç Döngüsü diye bir şey duydunuz mu bilmem; işte bu döngü buzul çağı, ısınma ve mevsimlerle ilgili bir çok şeyi açıklar.

Dünyanın ortalama sıcaklığı fosil yakıtlardan kaynaklanan insan eseri “küresel ısınma” nedeniyle 1880 yılından bu yana 0,98 derece arttı ve fosil yakıt kullanımının devam etmesi durumunda 2100 yılına değin ortalama sıcaklık 3 derece daha artacak.

Son 140 yılda 10 yıllık sıcaklık artışı 0,07 derece, 1981’den bu yana 10 yılda 0,18 derece oldu.

Yani, İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürü  Çevre Mühendisi Dr. Zeki Bozkurt’un dediği  gibi sıcaklık artışı son 20- 25 yılın değil 140 yılın eseri.

İfade ettiği gibi, son 20 – 25 yılda görülen iklim değişikliği sonucu değil..

Bir sürü etmenin etkilediği 140 yıl önce başlayan bir süreç..

Dünya’daki tektonik plaka etkinliğine bağlı olarak kıtalar sürekli kayıyor ve yer değiştiriyor. Yeryüzüne 50 milyon yıl sonra baksanız kıtaların şeklini tanıyamazsınız.

Antarktika eskiden tropik bölgelerde yer alan, ekvatora yakın sıcak bir kıtaydı ama Güney Kutbuna kayınca buzlarla kaplandı. Antarktika 65 milyon yıl öncesine kadar Avustralya’ya bağlıydı ve o zamanlar tropik altı iklime sahip olan kıtada (günümüzde kanguruları da içine alan bir alt sınıf) keseliler yaşıyordu..

Sahra Bölgesi de Dünya son buzul çağından çıkınca, iklim kuşaklarının yer değiştirmesine bağlı olarak kurak bir çöle dönüştü.

Eosen–Oligosen Devri olarak adlandırılan jeolojik çağda, 34 milyon yıl önce Dünya’da bir toplu soy tükeniş olayı yaşandı. Dünya’nın uzun yıllar içinde soğuması birçok deniz canlısının ve tatlı su canlılarının soyunun tükenmesiyle sonuçlandı. Doğal olarak atmosferdeki karbondioksit oranı da azaldı (Antarktika’nın kutuplarda bile sıcak kalmasını sağlayan sera gazı). Karbondioksit oranı milyonda birkaç bin birimden milyonda 760 birime düştüğünde, kıtanın tümüyle buzlarla kaplanmasının önü açılmış oldu.

Küresel ısınma bugün de iklimlerin hızla değişmesine yol açıyor. Eskiden ormanlık olan bölgeler kurak arazilere dönüşüyor. 30 yıl içinde, çocuklarımız Türkiye’yi özellikle kesilen ormanlar yüzünden, Arap Yarımadası gibi bir çöl ülkesi olarak tanıyabilirler. Dünya’da görülen eski iklim değişiklikleri Türkiye gibi ülkelerin çölleşme sürecine ışık tutabilir ve bunu önlemek için gerekli önlemleri almamızı sağlayabilir.

MIT, Columbia Üniversitesi ve diğer öğretim kurumlarındaki araştırmacılar, ani iklim değişikliğinin Kuzey Afrika’nın tamamında, aynı anda yaşandığını buldular. Bu da bize okullarda anlatılan erozyon ve aşamalı çölleşmeden çok daha farklı bir gerçek:

Sahra Bölgesi çayırlarla kaplıyken, Kuzey Afrika’nın kum fırtınaları günümüzdeki kadar şiddetli değildi. Çölleşme arttıkça kum fırtınalarının şiddeti de arttı. Bugün Sahra Çölü’nde 5 kat daha güçlü kum fırtınaları görülüyor. MIT Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. David McGee’ye göre kum fırtınaları Sahra’nın 5000 yıl önce hızla çölleşmesine yol açtı.

Bugün okullarda son buzul çağının yaklaşık 10 bin yıl önce sona erdiği öğretiliyor. Ancak, bilim adamlarının elindeki iklim modelleri ve bilgisayar simülasyonları, yakın zamana kadar, Kuzey Afrika’nın 6000 yıl önce neden sulak bir bölge olduğunu açıklayamıyordu.

McGee ve ekibi, toz fırtınalarının çölleşmeyi nasıl hızlandırdığını göstererek, Türkiye gibi ülkelerin beklenmedik bir hızda çöllerle kaplanabileceğini ortaya koymuş oldu. Çölleşmede sadece toprağın kuruması ve çatlaması etkili olmuyor. Toz fırtınalarıyla taşınan kumlar, verimli toprakları kaplayarak tarlaları öldürüyor.

Antarktika’yı 2010 yılında ziyaret eden Avustralyalı araştırmacı Kevin Welsh, kıtadan alınan buz örneklerini masaya yatırdı. Buzun içinde yer alan ve sıcaklık değişikliklerine duyarlı olan molekülleri inceleyen Welsh; 52 milyon yıl önce, kıtanın ortalama sıcaklığının 20 derece santigrat olduğunu açığa çıkardı.

Antarktika’nın o zamanlar sıcak olmasının tek nedeni kıtanın konumu değildi. Özellikle Dünya atmosferinde yüksek oranda karbondioksit bulunması, Antarktika’nın sıcak bir kıta olmasında rol oynamıştı (milyonda 990 ila birkaç bin birim).

Sonuçta karbondioksit küresel ısınmaya yol açan bir sera gazı. Milyonlarca yıl önce Dünya’da karbondioksit değerleri bugünkünden fazlaydı ve bu da Dünya’nın normalden daha sıcak olmasına yol açıyordu.

Günümüzde de atmosferdeki karbondioksit değerleri milyonda 400 birim ile tehlike sınırını aştı. Havadaki karbondioksit gazı biraz daha artarsa, sistem kendi kendini beslemeye başlayacak..

Karbondioksit gazı, geçmiş dönemlerde de bugünkünde daha fazla havada bulunuyordu..

Karbondioksit salınımının teknolojiyle mutlaka ilgisi var ama, tek etkin teknoloji değil..

Teknolojinin olmadığı dönemlerde yerkürenin saldığı yüksek karbondioksit gazı bulunuyordu..

Aslında, volkanik etkinlikler dediğimiz doğal bir klima dünyada sıcakların aşırı artmasını engelliyor..

Kıtaların kayması, örneğin Pasifik Plakası’nın Los Angeles’ın altında erimiş kayalardan oluşan magma tabakasına batması Dünya kabuğundaki volkanik etkinlikleri tetikliyor. Yanardağlar lav püskürtüyor, depremler oluyor. Dünyanın derinliklerindeki madenler ve kayalara sıkışmış gazlar volkanik etkinlikler sayesinde lav akıntıları, kaplıcalar ve gayzerlerle birlikte yeryüzüne çıkıyor.

Bütün bu süreç, insanoğlunun atmosfere saldığı karbondioksit gazını  derin kaya tabakalarına hapsediyor (okyanus tabanının magmaya batması). Kısacası Dünya kabuğu atmosferdeki fazla karbondioksiti sünger gibi emerek küresel ısınmayı yavaşlatıyor. Volkanik etkinlikler olmasaydı, gezegenimizin atmosferi aşırı ısınırdı ve oksijenin tükenmesiyle zehirli karbondioksit gazının artmasına bağlı olarak Yeryüzündeki hayat sona ererdi. Volkanik faaliyetler, Dünya’nın atmosferini klimanın odadaki rutubeti alması gibi sürekli olarak temizliyor, geri dönüştürüyor ve yeniliyor.

Bugün Dünya’nın ortalama sıcaklığı 15 derece ama yüz milyonlarca yıl önce ortalama sıcaklık tam 23 dereceydi Hidrojen yakıt hücreli arabalar bile egzoz olarak atmosfere su baharı salıyor. Nükleer enerji santralleri de havaya su buharı püskürtüyor. Oysa su buharı karbondioksitten daha etkili bir sera gazı…

Küresel Isınma deyişi doğru bir tabir değil.

Küresel iklim değişikliği demek daha doğru bir yaklaşım.

Küresel iklim değişikliği aslında hep olan, olmuş ve olacak bir olaydır. İnsanlık sadece 20 bin yaşında. Ve buna rağmen 3 farklı küresel iklim gördü.

Küresel ısınma kavramının yanında tartışılan bir başka kavram mini buzul çağı kavramı..

Min buzul çağı ile ilgili olarak dünya geneli için 3 olasılık bulunmakta:

Olasılık 1: Küresel ısınma, mini buzul çağına baskın gelecek ve dünyanın ortalama sıcaklığı giderek artacaktır. Bunun sonucunda dünya üzerindeki doğal afetler de günden güne çoğalacaktır.

Olasılık 2: Mini buzul çağı, küresel ısınmaya baskın gelecek ve dünyanın ortalama sıcaklığı düşecektir. Bunun sonucunda dünyanın belirli kesimleri (özellikle her iki yarım kürenin orta kuşağı) soğuyacak ve küresel ısınma yavaşlayacak hatta duracaktır.

Olasılık 3: Küresel ısınma ile mini buzul çağı birbirine eşit gelecektir. Bunun sonucunda soğuklar görülmese dahi dünyanın artan ortalama sıcaklığı normallere dönecektir.

Bu olasılıklardan ağır basanı olasılık 2’dir. Buna göre mini buzul çağı gelecek ve küresel ısınma azalma eğilimine girecektir. Halihazırda güneş lekeleri ciddi manada azaldı ve azalmaya da devam ediyor. Ulusal Havacılık Ve Uzay Dairesi de (NASA) güneşin bu zamana kadar çekilmiş en lekesiz fotoğrafını yayınladı. Küresel tahmin endekslerinin de bizlere sunduğu tahmin çıktılarında önümüzdeki iki yıl içerisinde mini buzul çağının başlayabileceğini görmekteyiz. Basında ve halk arasında mini buzul çağının ne zaman başlayacağı hakkında bir tarih karmaşası da yaşanıyor. 2020 -2030-2050. Bilim insanlarının çoğunluğunun düşüncesine göre 2020 yılında mini buzul çağı başladı, 2030 yılında mini buzul çağının etkileri en fazla olacak ve 2050 yılında da mini buzul çağın yavaş yavaş etkisini kaybedecek.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP