2002 yılının alım gücü mü dediniz?

2002 yılının alım gücü mü dediniz?

ABONE OL
14 Eylül 2022 10:14
2002 yılının alım gücü mü dediniz?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Olaylara nereden baktığın önemli” denildi!

“Bardağa bir de dolu yanından bak” denildi!

Söz karmaşasına gerek var gibi, “içinden” çok başka anlam çıkarmak gerekli gibi, yokluğun/ yoksulluğun/ haksızlığın gerekçesi olabilmeli gibi…

Bir yanda açlık içinde sürünen, diğer yanda “bilinerek” bollukla şıkıdım/ şıkıdım oynatılan katman…

Hangi araladığınız pencereden, hangi devirdiğiniz duvarın kıyısından, hangi büyüklükteki bardağın içinden bakarsanız/ bakın; her şey net, her şey ortada!

Gözleriniz görmüyor olsa “sokağı” bilmediğinize inanacağım!

Bu ülkede yaşamıyor, yaşananları anlamıyor olsanız “bilmediğinize” inanacağım!

Burada, bu yurdun insanları arasında yaşadığınızı haykırıyorsunuz zaman zaman, üstelik sokakları, pazarları, belediye ekmek büfelerinin önünü, İş-Kur’un kapısında yığılanları gördüğünüzü söylüyorsunuz ya…

Onu da bıraktım: bakanlığın/ yoksulluğun her yıl daha da arttığını, her yeni yıl daha çok yardıma gereksinenin olduğunu, yurttaşın eskisi gibi beslenemediğini, temel gereksinimlerini karşılayamadığını söylediği bilinmemiş olabilir mi?

Bunun tersini ileri sürmek umursamazlıktan başka bir şey olmamalı…

***

İnsanların yaşamlarını sürdürmesi için, temel gereksinmelerini karşılayacak kadar kazandıracak “emek” harcamasına, sözüm ona “işe” gerektiğine inanmayan yoktur sanırım!

Aklınıza hangi ürün gelirse/ gelsin, onların “ederleri” değildir asıl üzerinde durulması gereken; asıl sorun, kazanılanla temel gereksinmeleri alabilmektir!

Ekmek isterse yüz lira olsun, son model bir aracın ederi de isterse elli lira olsun; önemli olan, gereksinildiğinde ondan kazandığınla yararlanabilmek, onu kullanabilmektir…

“Alım gücü” olmadıktan sonra, bir araç elli lira olsa ne anlam taşır ki?

***

İnsanların akılları alt/ üst olsun diye midir bilmiyorum, zaman zaman “iktidar” sözcülerinin konuşmalarını o denli “sinir bozucu” buluyorum ki!

Baktığı/ değerlendirmelerine ışık olan yeri de önemsemiyorum artık!

En son konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki oldu, dedi ki:

“2002’deki asgari ücretle ne alınabiliyordu, bugün ne alınabiliyor? Kaç kilo et alınıyordu, kaç kilo süt alınıyordu, kaç yumurta alınıyordu, kaç litre benzin alınıyordu, şimdi ne kadar alınabiliyor. Bugün üç misli, dört misli daha fazla alınabilir hale geldi.”

AKP’li Özhaseki’ye göre, 2020 yılının asgari ücretiyle ne alınıyorsa, bugün daha da çok alınabiliyormuş!

Sanki bugünün sorunu o! Ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan dar gelirlinin, emeklinin yokluktan sokağa çıkamadığı değil de…

Bu söze bir asgari ücretli, ya da bir emekli aylığıyla geçinen neler demezdi acaba?

Bu yaz yiyemediklerini, bu yıl göremediklerini, gezemediklerini, alamadıklarını bir bir sıralardı kanımca…

***

2002 ile günümüzü kabaca karşılaştırayım…

2002 yılının asgari ücretiyle yurttaşlar çocuklarını kolayca okula gönderiyordu örneğin; şimdiki gibi ücretsiz kitap verilmemesine karşın, öğrencisinin kırtasiye harcamasını yaptığında “bittim, tükendim, ay sonuna dek ne yapacağım” demiyordu!

2002 yılında asgari ücret alan bir yurttaş emekli olduğunda ya bir araç, ya da bir konut almakta zorlanmıyordu örneğin; ya aracıyla dinlenceye çıkabiliyor, yakınlarını gezebiliyordu. Ya da evinin içini yeni mobilya ile döşüyordu!

2002 yılında emeğinin karşılığı asgari ücret alan bir yurttaş, çocuğunun ortaöğretimi tamamlamasını, Adana dışındaki bir kentte üniversite eğitimi görmesini, onun barınma/ okul/ yiyecek masraflarını karşıladığında sızlanmıyordu!

2002 yılında asgari ücret alan bir yurttaş daha iyi doyuyordu, daha iyi sosyalleşiyordu, daha içten konuk ağırlıyordu…

2002 yılında asgari ücretle yaşamını sürdüren bir emekçi daha özgürdü…

***

“Özgürlük” demişken…

Ekonomik özgürlük olmadan, “özgür” olunamadığını herkes biliyor artık!

Tersini savunan “şükret, biraz daha dayan, bugün açsak yarın doyarız” saçmalıklarını savunanların, ülkeyi parsel parsel soyanlara nasıl kol kanat gerdiklerini gördükçe/ koruduklarına tanık oldukça…

Bir de 2002 yılının alım gücü konuşulunca…

Bardağın, ya da pencerenin, ya da bakış alanının “neresi” olduğu değil; yaşananların umursanmıyor görünmesi, alaysılığı yurttaşı çileden çıkarmaya yetiyor!

120922

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP