Kimse bunları bilmeyecek denli “nankörlük” yapamaz!

Kimse bunları bilmeyecek denli “nankörlük” yapamaz!

ABONE OL
31 Temmuz 2022 13:18
Kimse bunları bilmeyecek denli “nankörlük” yapamaz!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Yağa, şekere, et, süte, tüpe soluk alınmadan zam yapılmasına izleyici kalan “iktidarın”, emekçinin emeğinin karşılığına” nasıl gözlerini yumduğunu/ kulaklarını tıkadığını/ umursamazlığını “görmüyorum” diyenlere sözümüz olmalı…

Aklı başındaki herkes Şeker Bayramı’ndan bu yana asgari ücretin alım gücünü yitirdiğinden, yeni bir “zam” yapılmasının zorunluluğundan, dar gelirlinin doymadığından emeklinin durumunun daha da “acınası” durumda olduğundan söz ediyor.

Nasıl etmesin ki; yaşadıklarını yadsıtamazsınız ki insana, ya zorluk çekiyordur/ ya da çekmiyordur, raftaki ürünü canı çektiğinde saatlerce düşünmesinin nedeni de o değil mi?

Şu, “sizin için yaşama yaşanılırlık kazandıracağız” diyenlerin yaptıkları, koşuşturmaları ne öyleyse?

Eti alsanız yağı, sütü alsanız şekeri, tüpü alsanız salçayı alamıyorsunuz; hep bir yerleriniz açık, hep bir yerleriniz salpa…

Aylardır dar gelirlilerin yaşadığı “açlık” beton yapıları/ köprüleri/ sarayları/ özel korumaları/ külhanbeyi bağırtıları/ şatafatlı yaşamları kadar önemli olmadı; “şükretmeleri/ daha da dayanmaları salık verildi!

Neden çözümü her gün “iki gün” sonraya atıyorlar söylesenize…

***

“İktidar”, z kuşağının “neden” kendilerinden uzak olduğunu sorguluyormuş; sanki gençliğin önündeki engelleri kaldırmak istiyorlar, ailelerinin geçimlerini iyileştiriyorlar, kaygılarına çözüm arıyor gibi…

Ülkenin üç kişiden ikisinin asgari ücret ya da daha düşük aylıkla yaşamlarını sürdürdüğünü, özellikle bu ailelerde daha çok z kuşağı olduğunu düşündüğünüzde sonuç ne olmalı ki başka?

Günümüzün z kuşağı mahallesinin, kentinin, ülkesinin dışından haberleri, gelişmeleri izlediğini, üstelik gereksindiği için de yabancı dilini geliştirdiğini biliyorsunuz sanırım.

Ortaokul sıralarında bir öğrencinin, Japonya’dan arkadaşı varmış, karşılıklı birbirlerine kendi dillerini öğretiyorlarmış; duyduğumda, son zamanlarda unuttuğum “şaşkınlığı” yaşadım!

Bu çocuklar, ya da bunların küçükleri/ büyükleri dışarıda neler yaşandığını, bir akıllı telefon almak için kaç gün çalışmak gerektiğini, bir gençlik şöleninde yönetimlerin nasıl bir eylem gösterdiklerimi, yarım gün çalışan z kuşağının aylık ne kadar kazandığını soruyor/ öğreniyor!

Sonra da tutuyor, yaşamı boyunca gördüğü “tek iktidarın” ülkede yaşattıkları ile karşılaştırıyor; haydi sevin bu “iktidarı” nasıl severseniz!

Son beş/ altı ay içinde neler yaşandığını bilmiyorlar sanki…

***

Şunu iri harflerle yazmak gerek:

Aylık yirmibin liranın altında aylık kazancı olan her aile “yoksul”…

Biliyorum, bazıları bu “iktidarın” arkasına takılıp, bir de olanlar yalan/ yanlış gibi sözü dolayıp “hiç mi bir şey yapmadı yirmi yıl boyunca bu iktidar” diye soruyor!

Sanki “iktidarın” döviz karşılığı yurttaşları borçlandırarak, üç/ beş yandaşa yaptırdığı yollar/ köprüler/ hastaneler yadsınacak!

Hepsi yerlerinde duruyor; gözleri görmeyen yok!

Burada bazen nitelik/ nicelik kavramları üzerinde duruyorum; yolu/ köprüyü/ hastaneyi yaparsınız, ancak bu yapılanlar yurttaşların gelecek konusunda kaygılarını ne ölçüde yanıtlıyor ona bakmak zorundasınız! Yapılar işin “nicel” olan yanı, asıl yapıların içi/ donanımı/ yararlanma kolaylığı gibi “nitelik” yönü yurttaşın yaşamındaki izdir!

Her şey yaptığınızı söylüyorsunuz, yeri geldiğinde kükrüyorsunuz, yurdun birçok yerinde ortaya çıkarılan varsıllıklardan söz ediyorsunuz, bölgenin belirleyici gücü olma yönünde büyük ivme kazanıldığını anlatıyorsunuz…

Yurttaş yılın başında aldığı şekerin, akaryakıtın, yağın, ocak tüpün ederini soruyor; unutmayın!

***

Şurada bayrama ne kaldı?

Sabah markette karşılaştığım bir kadın, “şu an ürün etiketlerini görünce, yılın başına dek beleş yaşadığımızı anladım” dedi!

Yine yağı da alıyordu, şekeri de alıyordu, ocak tüpünü de alıyordu, ama bu denli zorlanmıyordu!

Dile kolay, aradan altı ay geçti! “İktidar” her toplantısında yurttaşı enflasyonun/ pahalılığın altında ezdirmeyeceği yalanını anlattı! Her konuşma sonrasında bir zam haberi geldi! Her zam haberinin ardından “fahiş fiyatla mücadelemiz sürecek” denildi!

Yaklaşan bayram nedeniyle “herkesi sevindirecek haber” geldi; en düşük emekli maaşının üçbinbeşyüz lira olacağı söylendi!

“İktidarın bir şey yapmadığını söylemek nankörlük” diyorlar ya; yurttaşın yaşadığı yoksulluk, yönetenlerin saray saltanatı, hastane kapısında altı ay sonrasına gün alan hasta, günlerdir sözünü etmelerine karşın asgari ücretin/ emeklinin aylığının belirlenmemesi, sığınmacı uğruna gençliğin yitip gitmesi, temel ürünlerin gramlarla alınabilmesi, yurttaşın bizim dediği deniz kıyılarını/ yaylalarını/ güzelliklerini görememesi…

Kimse bunları görmeyecek/ bilmeyecek denli “nankörlük” yapamaz!

Beton yapılarınız, banka hesap cüzdanlarınız, külhanbeyi haykırışınız, yurttaşın kaygılarını umursamazlığınız sürerken, yine “önce insan” diyeceğim!

300622

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP