“iktidarın” yerel algısı…

ABONE OL
10 Temmuz 2022 19:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Yurttaş en ağır sıkıntılar yaşıyor!

Ekmeğinin karşılığını alamıyor, market rafları önünde çakılı kalıyor, bir gün önce aldığı ürünün artan ederine bakamıyor, çocuklarına eskisi kadar yakın duramıyor, yeni giysiler alamıyor, bayramlarda sevindiremiyor, büyüklerini görmeye gidemiyor, doyamıyor…

“Her zaman böyleydi” demeyin, aklınızla kimseyi oynatmayın!

Yurttaş, ağırlaşan sıkıntılarına çözüm bulunsun, daha iyi bir gelecek sunulsun, ulusal bölüşüm hakça yapılsın diye; hiçbir politikacıya verilmeyen ödünü bu “iktidara” verdi, haklı olarak da şimdi karşılığını istiyor!

Yirmi yıl öncesinden daha iyi, daha umutlu, daha çok geleceğe güven duymak istiyor!

Öncesinde sıkıntılar vardı, ancak birçoğu “iktidar” değil, “hükümetti”!

“İktidarlar” sekiz/ on yıllık, “hükümetler” bir/ iki yıllıktı!

Bu “iktidar” yirmi yıldır bu ülkenin başında, her seçim öncesinde verdiği sözler yineleniyor; sıkıntılar azalmak yerine büyüyor!

Bu saptamaya doğru demeyenler, eğer bu güne değin gerek duymamışlarsa bile yaşadıkları mahallenin sokaklarına bakmalı…

***

Evet, yurttaşın sıkıntısı büyük…

Asgari ücretlisi, esnafı, emeklisi nitelikli bir yaşam sözü verilmesine karşın, her geçen gün ağır koşullar altında eziliyor; işin en ağlatılı yanı da “iktidar” ya izlemeyi, ya da umursamazlığı yeğliyor!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’inRefah düzeyine bakın. Türkiye’de bütün ailelerin, her gelir kümesinden ailelerin kapısında arabası var, çocukları okuyor” sözleri umursamazlığın son kanıtı…

Geçen yıllarda yaptığınız birikimlerinizi bir araya getirerek aldığınız bir aracınız olmayacak, çocuklarınızı okutamayacaksınız; bunları yapabilmişseniz “sıkıntıdan” söz edemezsiniz!

Şunu söylemem gerek:

Çocuğunu okutabilmek için, okul masraflarını/ yurt bedelini karşılayabilmek için bankadan kredi çekenleri, evini/ bahçesini satanları biliyorum! Bunlar yoksa bile ekmeğini küçültenleri, yıllardır ayakkabı/ ceket/ pantolon almayanları biliyorum! Evinin lambalarını yakmayanları, mutfak tüpünü sıkça kullanmayanları, ısınmak için battaniye altında ısınmaya çalışanları biliyorum…

Çocukları okusun diye…

Bunun dışında aracına akaryakıta gelen “fahiş zamlar” nedeniyle son aylarda binemeyenleri, salt arada bir motoru çalıştıranları, işine dolmuş yerine yürüyerek gidenleri biliyorum!

Karşılığında da evlerinin önünde araçları var, çocukları okuyor; neyin/ hangi aklın ölçüsü olacaksa…

Savunma şöyle: tarihin en yüksek artışını yaptık!

***

Yurttaşın yaşadığı tüm sıkıntılara karşın bir yandan yurttaşın enflasyon altında ezdirilmediğinden, herkesin evinin önünde aracı olduğundan, çocuklarını okuttuğundan, geçtiğimiz bir yılda dışsatımda “tarihsel büyüme” yaşandığı anlatılıyor!

Geçtiğimiz yıllarda da bir yandan yurttaşın ekmeği küçültülür, alım gücü çalınır, işsizlik dorukta kendine yer bulurken de “ekonomimiz büyüdü” müjdesi verilirdi!

Hani şu duble yolların, beton yapıların, köprülerin, kent hastanelerinin, bulunan fosil atıklı varsıllıkların yararını/ serin esintisini nasıl daha görememişse yurttaş, “büyümelerin” de etkisini yaşamadı, yaşamında izini göremedi…

En acı yanı da; daha ağır, daha onarılması zor, daha acılı boyuta ulaştı!

Tarihsel “maaş” artışları yapıldı, tarihsel dış satımlar gerçekleşti, “iktidar” varsılı işverenler palazlandı…

Peki, üretici ne yaptı, esnaf ne yaptı, işçi ne yaptı, büyüyen işsizlik ne yaptı, soran/ düşünen/ umursayan var mı?

***

Salt “iktidarın” bakanları, sözcüleri olsa kulaklar tıkanacak, konuştuğu yerlerden kaçınılacak da; illerdeki “odalar” aynı sözcükleri kullanmaya başladığında, ya da kullanmayı alışkanlık yaptıklarında “umut” birden yok oluyor, “güzel gelecek” daha da zorlaşıyor!

Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, en son açıklamasında “2021 yılında ulaştığı aylık ihracat rekorlarını 2022’de de yenileyerek tarihin en yüksek aylık ihracatını Haziran 2022’de de gerçekleştirdik” diyor!

Sevinmeyenin canı çıksın; “ihracat”, ben Türkçesi olan “dışsatım” diyeceğim…

Eğer dışsatım büyümüşse; işverenimiz daha çok kazanmıştır, yanında daha çok işçi çalıştırıyordur, daha çok emekçi doyuyordur, çalışan daha çok kazanıyordur…

Böyle olması gerekmiyor mu; yanlışım var mı?

Bir işyeri ne denli büyümüşse, o denli de etrafına yararlı olmaya başlar/ başlamalı da…

Başkan Kıvanç, bu soruların yanıtını biliyordur kanımca… Patron geçen yıldan daha çok dışsatım yaptıysa, daha çok kazandıysa, daha da çok doyanın olması gerekmiyor mu?

Sokaklardaki işsizlik Adana’da “büyümeye” koşut azaldı mı, yurttaş “büyümeye” koşut ekonomik rahatlık içerisine girdi mi, Adanalı daha iyi doydu mu?

İnsanlar pazar sonunun atıklarını karıştırırken, ekmek kuyrukları sürekli uzarken, işsiz üniversite gençliği evin içinde sanal dünyaya teslim edilirken “büyümeniz” sizin olsun; ne diyeyim!

Buna da “iktidarın” yerel algısı demek doğru olur kanımca…

070722

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP