“Boş işlerle” zaman geçirmek…

ABONE OL
7 Temmuz 2022 13:20
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Bu açlık, bu yokluk, bu büyüyen ekonomik ayrışma nereye dek sürmesi bekleniyor ki” sorusuna yanıt aramadan önce, ülkede “büyüyen ekonomik ayrışma” olduğunu benimsemek gerek!

Toplum katmanları arasında uçurum olup/ olmadığını anlamak gerek!

“İktidar” her fırsatını bulduğunda dar gelirlinin rahatlaması, enflasyon altında ezilmemesi için projeler ürettiğini/ önlemler aldığını ileri sürse de; bunun “öyle” denildiği gibi olmadığını sağır sultan da biliyor, ilkokul sıralarındaki çocuklar da!

Amaç varsıl yine varlıklı olsun; ancak orta direk ile yoksul katmanın geçimini iyileştirmek değil midir?

Öyle bir olgudan söz etmek olası mı? Sözüm ona yoksulluk azalıyor mu, orta sınıfın yaşam niteliği artmış mı?

“Büyüyen ekonomik ayrışma” dediğim olgu bu!

Varsıl daha da varlıklı, orta katman yitip gitmiş, yoksulluk açlık sınırında yaşamaya tutsak edilmiş!

Başka bir açıklaması da…

***

Yaşanan çıkmazları, bungunlukları nerede konuşursanız/ konuşun, yanınızda bir “iktidara” yandaşı belirip “öncesi iyi miydi” diye soruyor!

Milenyum öncesini konuşmuyoruz!

Bir yıldan uzun ya da kısa süreli kurulan, kurulurken “kılı kırk kez yaran” görüşme süreçlerinin ardından oluşan koalisyonları konuşmuyoruz!

Yirmi yıldır bu yurdun insanlarının “geleceğimiz ol” diye tutundukları “iktidarı” konuşuyoruz!

İğneden ipliğe altından girilip üstünden çıkıldığını demeyi bırakın, bu yurdun kozmik odalarının bile budanmasını sağlayarak güçlenen, “liyakati” unutturan, bilgiyi öteleyen, eğitimi hançerleyen, hırsızlığı/ yolsuzluğu palazlandıran anlayışı konuşuyoruz!

Yoksul/ varsıl ayracının neden bu denli büyüdüğünü, neden haksızlığın neden başıboşlaştığını konuşuyoruz…

Bu da anlaşıldı sanıyorum…

***

Ortada bir olay var; enflasyon…

Elinle dokunduğun/ dokunmadığın ne varsa almış başını gitmiş, kendi topraklarında üretilen ne varsa terk edilmiş, doymak/ hayvanları beslemek/ toprağı güçlendirmek için bile gözler dışalıma dönmüş…

Samanı, buğdayı, şekeri “unuttuğunuzu” söylemeyin sakının; bunun cezası çok ağır ödetilir!

Devletin kurumu, “iktidara” yaranmak için kendi yurttaşını aldatıyor; iyi mi?

Son altı aylık veriler yayınlandığında iki gün önce, Tüik’in verilerinin öncesi gibi “yaşananı” göstermeyeceğini herkes gibi öngörüyordum; bir bakan Vedat Bilgin öngörmemiş ki, açıklamasında “Enflasyon, tahminlerimizi zorlayarak yüksek çıktı. Bu kadar artış beklemiyorduk” diyor, sanki bu ülkede yaşamıyor, etin/ şekerin/ yağın/ ekmeğin son altı ayda ne denli zamlandığını bilmiyor gibi…

Gerçekten, bilmiyor olabilir mi?

Enflasyonun, Tüik’in verilerinin daha da üstünde olduğunu ileri sürenler de oysa…

***

İnsanların zorunlu gereksinmeleri arasında yer alan ekmek, et, süt, elektrik, doğalgaz, yemeklik yağ, mutfak tüpü, bakliyat ederlerinin son altı ayda nereden/ nereye geldiğini araştırmaya yürekleri yetiyorsa başlasınlar araştırmaya…

Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Haziran ayı enflasyon oranını aylık bazda % 8.31, yıllık bazda % 175.55 olarak açıklıyor…

Sözde aynı “zorunlu gereksinmeleri” değerlendirerek TUİK ise enflasyon oranını aylık % 4.95 yıllık % 78.62 olarak bildiriyor!

Biri sekiz buçuğa yakın, diğeri beş dolayında…

Biri yüzyetmişbeş, diğeri seksene yakın…

Birisi bu halkla dalga geçiyor geçmesine de kim?

Yurttaşın temel gereksinmelerini zorlaştıran, daha da zorlaşması için çaba harcayan, dün belirlenen “asgari ücreti” kim insanca buluyorsa herkesten söz ediyorum!

Halkla dalga geçen, bunu “çalışmak” sayan kim?

***

Toplumun katmanları ya da varsıl/ yoksul arasında ekonomik “ayrışıklık” her geçen gün büyürken, yaşananların izlenmesiyle birlikte “acıya/ sıkıntıya/ çığlığa” umursamaz davranılması; nasıl yaşarsan yaşa, kaptanlığı nasıl yaparsa yap, kasasını nasıl doldurursa doldursun denilmek isteniyorsa…

Bunun da ilerisine gidip aldığı/ soyduğu/ yazlığı/ kışlığı/ şatafatı için “nereden” bulun” denilmiyorsa…

Yılbaşından bu yana şeker, akaryakıt, ekmek, yağ ederlerindeki akıl almaz yükselişten dolayı dar gelirli zorluklar yaşarken “fahiş” denilen kazançlarla bilançolarındaki rakamları yükseltenlere alkış tutuluyorsa…

Dönüp herkes “iktidara” bakmalı, “iktidarı” arkasını dayayarak “yirmi yıldır yapılanları görmeyen nankördür” diyenleri görmeli…

Bir yerde okumuştum, “zamanında yapılmayan işler, boş işlerdir” diyordu!

Yollar, köprüler, hastaneler yapılıyor da; içini dolduramayınca insana yarar sağlamaktan çok yük olmasının açacağı yara öngörülemiyor!

Biliyor musunuz, insana dokunmayan/ yaşamını iyileştirmeyen/ geleceğini güzelleştirmeyen her şeyi “boş işler” olarak düşünüyorum;

Ekonomik ayrışmanın nedeni “boş işler”; düşünelim mi biraz…

050722

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP