“Algı”; işte böyle bir şey!

“Algı”; işte böyle bir şey!

ABONE OL
7 Temmuz 2022 13:34
“Algı”; işte böyle bir şey!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Algı nasıl yapılır” diye soran oluyor bazen; yandaş medyanın yaptığı gibi, demek yerinde, diye düşünüyorum!

Bir zamanlar günlük birbuçuk/ iki milyon baskı yapan, yandaşın elinde son sıralarda kendine yer bulmaya çalışan gazetelerden biri başlığını şöyle atmış: Bayramın yedi yıldızı…

Alt başlık da şöyle: Bayram dolayısıyla Türkiye’nin her noktasına tatilci akını başladı. En çok ilgi gören yerler Akdeniz ile Ege’nin turistik bölgeleri oldu. Doğu Karadeniz’de kültür turlarında başı çekti!

Yedi yıldızın sıralanması şöyle: Kemer, Belek, Alanya, Bodrum, Fethiye, Çeşme- Urla, Doğu Karadeniz…

“Algı” işte böyle yapılıyor; sanki herkesin işi/ gücü/ düşündüğü deniz kıyılarında dinlence gibi, sanki bunları yapanlar ülkenin büyük çoğunluğunu kapsayan dar gelirliler gibi…

Gazetenin manşetine bakınca inandık biz de; ne güzel değil mi?

***

Gazetenin ana sayfasında, “bir tane” ekmek kuyruğunda saatlerce bekleyen yurttaşın görüntüsünü bırakın, sözü bile yok!

“Evden çıkacak gücümüz kalmadı” diyen yurttaşın çığlığı yok!

Herkesin geçimi yerinde, en son yapılan ek zamla da alım güçleri iyileşti, yaklaşan bayram için hazırlıklarını en iyi biçimde yaptılar, çocuklarına bayramlıklarını aldılar, küçüklere verilecek harçlıkları da şimdiden bir köşeye ayırdılar…

Bakan bile “açlık/ yoksulluk sınırına takmış, “iktidara” çalışan Tüik verilerinin inandırıcı olmadığını ileri sürerek, “açlık sınırı” olarak açıklanan verinin “yokluk sınırı” olduğunu, biraz daha üzerine gitseler “altıbin lira ile gül geçinilir” diyecek!

Ne ekmeğin, ne yağın, ne şekerin, ne de simidin ederinin ne olduğunu bildikleri konusunda kuşkularım var, ya da “algı” peşindeler demem olası!

***

Kim insanca yaşamayı hak etmiyor?

Sözüm ona; temel gereksinmelerini karşılamak gibi, barınmak gibi, yurtdışını bıraktım/ yurtiçinde dinlenceye çıkabilmek gibi, yeni giysiler edinmek gibi, çocukları sevindirmek gibi, rahat uyumak gibi, çocuklarıyla birlikte eğlenebilmek gibi, mevsimlik sebze/ meyveleri yiyebilmek gibi, doyabilmek gibi…

“Yurttaş için ne düşünüyorsanız öyle yaşayın” dediğimde, “ne demek istiyorsun” diye soran oldu; sanki anlaşılır bir dilde yazamamışım/ demek istediğimi gizlemeye çalışmışım gibi…

Her kimse, yurttaş “insanca yaşamaktan” her gün biraz daha uzaklaşırken “algı” oluşturmaya çalışıyorsa, nüfusun beşte birinin yaşamını sanki herkesin gördüğü/ geziyi/ yediği/ giydiği gibi gösteriyorsa sözümün onlar için olduğunu bilmeyen yok!

Şunu söylemeye hakkı da var herkesin; bana yaşattığını yaşa!

Eğer “iyi şeyler” söylenip/ yapıldıysa ne güzel değil mi?

Kanımca kendileri de yaptıklarının “algı” olduğunun bilincinde…

***

Yandaş medyada yer alan habere göre, herkes bayram nedeniyle Türkiye’nin birçok noktasına akını etmeye başlamış ya…

Kaç kişiye sorduysam gözümün içine baktılar; gözleri Bakan Nebati’ninki gibi parlamıyordu/ gülmüyordu, altı ay sonra uyanma refleksi göstermiyordu…

Gözüme bakanlardan bazıları “bak bakalım bir gözüme, öyle bir şey olsa bu gözler bu denli dertli olur muydu, bu denli yorgun görülür müydü” diye sordu!

Benim “o gözlerde” gördüğüm yorgunluktu/ doyumsuzluktu/ yarınsızlıktı…

Ayrıca açıklanan son asgari ücretle emekli maaşının, aslında “açlık sınırının” üstünde olduğunu söyleyenler için de “söylenecek” çok şey olmalı…

Bu yurdun emekçisinin, çalışanının, yaşamla bağlarını koparılanların, asgari ücretlinin aldığı ile bu bayramı, bu yaz dinlencesini nasıl yerine getirebileceklerini anlatsınlar da/ herkes öğrensin!

“Algı” peşinde gitmeyi bırakın!

***

Bunlar için kimse iki/ üç yıllık bir “hükümetten” yanıt beklemiyor, yirmi yıllık bir “iktidardan” bunların yanıtını istiyor!

Etrafınızdaki yandaşlarınızı nasıl bu denli yaşananlardan uzaklaştırdınız, nasıl bu denli azınlığın yaşadıklarını ezilen çoğunluğa salık verir oldunuz, nasıl sokaklarda yaşananlara gözlerinizi yumar duruma geldiniz, nasıl omurgasızlığınızı “iktidar” yararına kullanmaktan en küçük acı duymadınız; nasıl?

Asgari ücretlinin, emeklinin “hak ettiğin bedel” denilerek verilen aylıkla insanlar geçimlerini zor sağlarken, yaklaşan bayram nedeniyle “Türkiye’nin her noktasına tatilci akını” başladığını dile getiren yandaş, “akın eden kalabalığın” toplumun hangi katmanı olduğunu “hiç” düşünme gereği duydu mu acaba?

Asgari ücretli, ya da emeklinin aylığı aracının akaryakıtına yeter mi bir düşünsün!

Yandaş medyanın, yurttaşın yaşadıklarına sırt dönerek, “algı” üzerine kurulu gazete başlıklarının dar gelirlide/ emekçide/ bu yurdun çalışanında ne denli yaralar açtığını görmemek değil, asıl umursamamak “sorun” biliyor musunuz?

“Algı”; işte böyle bir şey!

060722

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP