Yirmi yılda neler mi yapıldı?

Yirmi yılda neler mi yapıldı?

ABONE OL
14 Haziran 2022 13:30
Yirmi yılda neler mi yapıldı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Geniş bir katman, yirmi yılda neler yapıldığını sorguluyor!

Yollar, köprüler, betondan yapılar, çok kazanan yükleniciler/ sanayiciler, bol varlıklı vakıflar, ekonominin/ dışsatımın büyümesi…

Örneğin İBB Ekrem İmamoğlu da “yirmi yılda yurt dışında yaşamak isteyen gençlerin sayısı azaldı mı” diye sordu!

Öyle ya, o denli harcamalar yapıldıysa; “gençlere” yarar sağlayacak, “gençlerin” kendi ülkelerinde yaşamlarını sürdürmelerine neden olacak, geleceklerinin bu ülkede olduğunu inandıracak çabalar da harcanmış olması gerekirdi!

Yurt dışına çıkan gençlik o nedenle önemli bir öğe…

Bizde sıralayalım:

Üretimde nitelik arttı mı, katma değerli ürünler yapıldı mı, marka ürünler oluşturuldu mu, iş kazaları azaldı mı, sokaklar daha korkusuz dolaşılacak yerler oldu mu, eğitim yaşama katıldı mı, üniversite mezunları iş bulabildi mi, insanlar mutlu mu, emeğinin karşılığı ile yaşamını sürdürenler umutlu mu, bayramda şeker yenebiliyor mu…

Yirmi yılda nereden nereye gelindi; önemli…

***

İnsan, en doğal olgudur ki cebindeki paranın “gücünün” ne olduğuyla ilgilenir!

Öyle insanları tuzağa düşürerek, ayağını kaydırarak, yalanın binini bir arada söyleyerek, diz çökerek, el ovarak, göz korkutarak, alnına namlu dayayarak “çok” kazananlar gibi değil; “emeğini” ortaya koyarak alabildiği “hakkıyla” gereksinmelerini ne denli karşıladığına bakar!

Günlük öğünlerinde “yoksulluk sınırında” alış-veriş yapabiliyor mu, yakının/ tanıdığın düğününe/ nişanına rahatça gidebiliyor mu, bayramları ağız tadıyla karşılayabiliyor mu, çocuklarına zaman ayırabiliyor mu, dinlenceye çıkabiliyor mu, yeni giysiler alabiliyor mu, iyi beslenebiliyor mu…

Yirmi yıl önce bunların hangilerini yapabiliyordu, bugün yaptıkları biraz daha artmış mıydı/ azalmış mıydı?

Sokağa çıktığınızda şu serzenişleri sıkça duyuyorsunuz:

Eskiden haftada iki kez kırmızı et alırdım,

Eskiden çocukların kırtasiye masraflarını karşılamak sıkıntı vermezdi,

Eskiden pazar alışverişinde haftalık gereksinmeyi kilolarla yapardım…

Bunu istediğiniz gibi çoğaltabilirsiniz!

***

Dün pazarda bazı ürünlerin üzerinde yazılı çift rakamla belirtilen ürününün ederi için yanında gördüğüm yazı “çeyrek”…

Çift rakamlı en küçük sayının on lira olduğunu düşünün, kilosu kırk lira demektir!

Asgari ücret ile emekli maaşının yurttaşlara yetmediğini “sağır sultan” bile duydu!

Bazı politikacılara da şaşırıyorum aslında, “halkı yoksullaştırdınız” diye söylev veriyorlar!

Bunlar, çok konuşulan Tüik’in her ay belirlediği(!) “açlık ya da yoksulluk” sınırı denilen verileri ya bilmiyorlar, ya da liradan altı sıfır atılmasının ardından yıllar geçmesine karşın bir aracı “milyarla” değerlendirenler gibi zıvanadan çıkmışlar!

Bu ülkenin “açlık sınırı” altıbin lira dolayında, “yoksulluk sınırı” ise yirmibine yaklaştı!

Yirmibini boş verin, onbeşbin liranın altında kalan yurttaşların sayısı, toplam nüfusun üçte ikisinden çok!

“Halkı yoksullaştırdınız” yanlşı bir söz, doğrusu “halkı açlığa terk ettiniz” olmalı!

Emekli, emekçi hesabını yapıyor, aldığını tartıyor, yediğini tartıyor; yirmi yılda gelinen nokta!

***

Düzenli aylığı olan emekçi “çeyrekten, benzinden, şekerden, kiradan” söz ederek, yirmi yıl öncesi ile bağlantı kurmaya çalışıyor; yapmasın mı?

Eline geçen “bir aylık” ile kaç tane çeyrek alacağını, aracına ne kadar yakıt koyabileceğini, ne kadarını kiraya ayırarak yaşamını sürdürebileceğinin hesabını yapar!

Yirmi yıllık sonuca baktığında şunu görüyor:

Bir aylıkla asgari ücretli üççeyrek alamıyor,

Bir aylığın içinden kirayı ödese yaşamını sürdürecek ekonomik gücü kalmıyor,

Bir aylıkla üç kez aracının deposu dolabiliyor,

Bir aylıkla bugün dört torba şeker alabiliyor…

Bunları bilmek için ne ekonominin kitabını yazmaya gerek var, ne ekonomist olmaya gerek var, ne de içinde her tür yalanın olduğu tuzakları “iyileşme” diye halka anlatmaya…

Yirmi yıl sonra halk her şeyi çok iyi gördü!

***

“İktidarın” en çok korktuğu iki katman var; Z kuşağı ile emekliler…

Kanımca, “iktidar” korkmakta da doğru yapıyor; ancak umursamamakla “korkusunu” biraz daha artırıyor!

Şenlikler de düzenlense, “bu ülkenin geleceği sizlersiniz” nakaratlı şarkılar da söylense; gençlerin gözünde olmadığı, gençlerin yaşamlarında büyük engel oluşturduğu, hayallerini körelttiği yapılan araştırmalar sonucunda görülüyor! Çevremde gördüklerinden, dolaşırken söyleştiklerimden aldığım yanıtlar da benzeri; bu yönetimle önünün kara olduğunu söyleyen öyle çok ki…

Diğer yandan emekliler… Yaşıyorlar mı, varlar mı belirsiz!

Geçen yirmi yılın içerisindeki karabasanları öyle acılanarak anlatıyorlar ki; anlayınız!

120622

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP