“Yaşam alanlarına” bakınca acı duymuyor musunuz?

ABONE OL
1 Haziran 2022 12:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“İktidarın”, yüklenici konutlarını sattırabilmek/ yabancıya-varlıklıya yeni bir konut daha aldırabilmek/ yoksul-dar gelirli yurttaşın konut edinebilmesini biraz daha zorlaştırabilmek/ konut ederlerini biraz daha yukarıya çekmek için uygulamaya koyduğu sıfır nokta doksandokuz faizli kredi seksen milyonluk ülkede kaç kişiyi sevindirmiştir acaba?

Özenle baktığımda, bulunduğum yaşam alanımda sevinenden daha çok, “başında paralansın, alacaksak da alınamaz duruma geldi” diyenlere denk gelmek olası!

Kaptanın nerede olduğu, ne için çaba harcadığı, hangi dümeni düzeltmek için uğraş verdiği belli olmadığından; durduk yerde üç katına çıkan şeker gibi, bir yıl içerisinde üçe/ dörde katlanan diğer temel gereksinmeler gibi…

Sıfır nokta doksandokuz faizli kredi duyulur/ duyulmaz konut ederleri yükselmeye, kira bedelleri akıl almaz biçimde el yakmaya başladı!

Bana “gemide kaptan var” demeyin!

***

Bir arkadaşımın isteği üzerine “faiz yok, peşinat yok, kredi yok; konut sahibi yapıyoruz” diyen bir firmanın kapısından içeri girdik!

Geçtiğimiz aylarda, her köşede karşılıklı şubeler vardı! Hepsinin içeresinde bir banka havası olduğu dikkati çekiyordu! Müşteri temsilcileri güler yüzlü, soruların tümü olumlu biçimde yanıtlanıyor, akılları kurcalayan soru kalmaması için çaba harcanıyor!

Özellikle çalışanların müşteriler karşısında gösterdikleri kıvraklıklar, firmaya “inancı/ güvenci” de peşinden getiriyordu. Küçük birikimler, “konut sahibi” olmak için buraya bırakılıyordu. Aylık ödeyebilecekleri tutarlar belirleniyordu. En geç ne zaman sonuçlanacağı öğreniliyordu…

O günlerde çok birikim sahibinin günü gelmesine karşın beklediğini, istemesine karşın  alamadığını duymuştum!

Bugün onların birçoğu yok; yeni düzenlemeye uyanlar, güvenceli olanlar işlerini sürdürüyor!

***

Kapıdan girdiğimizde, bir kadın çalışan karşılıyor bizi; masasına götürüyor. Hoş söyleşinin ardından “ikram” da var!

Önce, arkadaşın nasıl bir birikimi olduğunu, nasıl bir ödeme yapabileceğini soruyor!

Arkadaşım, dörtyüzbin lira birikimle, aylık ikibin lira taksitle, diye söze giriyor; verilebilecek rakam oldukça düşük çıkıyor!

Kadın yetkili “taksiti iki katına çıkabilirseniz, birmilyonikiyüzbin çıkarabiliriz” diyor!

Arkadaşım zorlanabileceğini söylerken “en geç ne zaman” alabileceğini soruyor önce; aldığı yanıt “yirmiyedi ay sonra” oluyor!

İkinci soru…

Arkadaşım, yirmiyedi aydan önce, birikimini almak isterse “neyle” karşılaşabileceğini soruyor!

Yanıt: dörtyüzbin peşinat, artı ödenen taksit tutarı yüzbin, toplam beşyüzbin lira… Kurum olarak yetmişbin lira kayıt masraflarını buradan düşüyoruz, kalan dörtyüzotuzbin lira…

Birikimcinin başta peşinatı onca ay orada kalacak, ardından yatırdıkları da cabası, içerisinden kesilerek geri verilecek!

Sistemin adını siz koyun!

***

Bir soruda ben soruyorum:

“Yirmibeş ay sonra, şimdiki birmilyon olan konutun ne olacağını bilemiyoruz; önümüz karanlık! Bunun yarısını verse arkadaşım. Yarısıyla da istediği bir yerden yarım dönüm arsa alsa… Yirmiyedi ay sonra, arsa üzerine ev yapmak için bu krediyi kullandırır mısınız?”

Böyle olmuyormuş! İlle de hazır bulunan betondan bir yapı olması zorunluymuş! Eskiden böyle uygulamalar varmış, ancak kaldırılmış!

Arkadaşımla birbirimize baktık, yetkili kadının uygulamayı anlatırken tuttuğu not kağıdını “izniyle” istedim; “düşünelim” diyerek ayrıldık!

Günlük aldığı ekmeği alırken hesabını yaptığını, evin dışına çıkmasının sonucunu bile düşündüğünü, aylardır üzerine yeni bir giyecek almadığını, ev içerisinde gece televizyon ışığından yararlanmaya çalıştığını, bir araya getirdiği birikimiyle “başını sokacak bir konut” edinmek istediğini biliyorum!

Bunu, dümende olduğunu ileri süren kaptan bilsin diyorum!

***

Bir yandan yabancıya konut satabilmek için “desteklemeler” oluşturacaksınız, bir yandan da sıfır nokta doksandokuz faizli kredi vermeye kalkışacaksınız; bunların dar gelirli, asgari ücretli, emekli için olmadığını artık sağır sultan bile biliyor kanımca!

Bu yurdun güzelim doğasını talan eden, ormanlık alanları bozan bakanlık; bunca beton yapı yetmiyor/ çirkinliği az geliyor gibi “hazine arazilerine yapılacak konutlardan” söz ediyor!

“Hazine arazilerine” yapılacak konutlar dar gelirlere verilecekmiş!

Nasıl inanalım!

Asıl “köşe döndürecek, boyunlarını kalınlaştıracak yüklenicilerimiz var” demiyorlar/ diyemezler de!

Bakın soluyacak yaşam alanı, ekilecek verimli toprak bırakmadılar;

Besicinin samanını/ yemini, yurttaşların tüm temel gereksinimini/ yağını/ şekerini/ buğdayını bu yurdun topraklarında üretirken, şimdi yerleri talan edilmek için beton yapılara/ sanayiye” açılmak için çabalanıyor!

“İktidarın” beton yapı seviciliğini, yurttaşı “konut sahibi” yapmakla ilişkilendirenler kentlerinin “yaşam alanlarına” baksın; acı duymuyorlarsa dediklerim yalan!

310522

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP