Oktay EROL
“Biz akıllı/ laf dinleyen çocuklarız. Bize 19 Mayıs Atatürk’ü ‘Anma’ Bayramı dediler, biz de anmıyoruz” diyenlerin sesinin yükseldiği/ korunduğu/ iş verildiği/ Ata’nın kurduğu cumhuriyet topraklarında doyurulduğu/ suçları yok sayıldığı bir süreçte…
“Anmıyoruz” demelerine karşın, 19 Mayıs tüm yurtta kutlandı; ama gençsiz!
Ata’ya bu denli kinli olmalarının nedeni bu yurdu korumak/ kurtarmak için verilen uğraş denebilir mi bilmiyorum…
Yoksa sömürücü ülkelere karşı gösterdiği inanç/ duruş mudur?
Her yanı hastalık barındıran, borç içerisinde yüzen, tarihsel önemi olan bir ulusun yeniden varlığını göstermek için verdiği çaba mıdır yoksa…
Yaşam alanı daraltılan, baskı altında tutulan, gelişmesi kıskaca alınan bir ulusun; can damarlarının harekete geçmesi midir, benliğini bulması için savaşılması mıdır, sömürücü devletleri dize getirmesi midir asıl rahatsız olunan/ içe sindirilemeyen…
Ata’yı anmasalar da, adını taşıyan alanları dozerlerle yıksalar da, kurduğu cumhuriyeti bozmaya çalışmış olsalar da; 19 Mayıs kutlandı, tüm yurtseverlere kutlu olsun…
Ama hepsi bu kadar; gençliğe gelecek yoksunluğu yaşatılarak…
***
19 Mayıs Atatürk’ü anmaydı,
19 Mayıs Gençlik Bayramı’ydı,
19 Mayıs Spor Bayramı’ydı…
Bugün Atatürk yaşamış olsaydı, ya da bugünü değerlendirebilmiş olsaydı; kendinin anılmasından çok, gençlerin içinde bulunduğu umutsuzluğu gördüğünde hiç kuşkusuz tepki gösterecekti!
“Siz ne yaptınız da bu gençlik bıraktığım gibi değil, ne yaptınız da gelecekten umutsuz, ne yaptınız da yüzleri gülmüyor” diye soracaktı, ülkeyi “yönetiyorum” diyerek koltukları şatafatı/ sarayları için işgal edenlere kızacaktı, diye düşünüyorum!
Gençlere, daha sözünün başında “birinci görevin Türk geleceğini, Türk cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır” öğüdünü veriyordu.
Atatürk, o günün koşullarında öngörüsünü açıklarken “gelecekte bile seni bu varsıllıktan yoksun kılacak içeride/ dışarıda kötü yürekliler olacaktır” sözlerine yer veriyor!
Eksik yanı var mı?
***
19 Mayıs Gençlik Bayramı olunca, gençlerin önemini vurgulamayan kimse kalmıyor!
Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırma var. Orada ülkemizdeki yirmi-yirmidört yaş aralığındaki gençlerin yüzde otuzüçünün ne bir okulda, ne de bir işyerinde kayıtlı olmadığı saptanmış! Otuzbeş OECD ülkesi arasında gerek eğitimde, gerekse işte kayıtlı olmayan gençler sıralamasında ilk sırada yer alıyormuş, Türkiye… Araştırmayı yapanlar, “bu gençler nerede” diye soruyor haklı olarak; varlar, ancak yitik!
Dünden bu yana, üstelik bugün de tüm hızıyla süren kutlama iletilerinde “gençlik” için övgüler dizenler; acaba “gençliği” kendilerinin yok ettiklerini, kendilerinin umutsuzluğa sürüklediklerini, kendilerinin iş alanlarından uzaklaştırdıklarını, kendilerinin geleceksizleştirdiklerini anlamaları için daha ne gerekiyor; anlamıyorum, anlamayacağım da!
***
Ortaya ne korsanız koyun, ne yaparsanız yapın; onları geleceğe taşıyacak olan, onları koruyacak/ savunacak olan insandır!
İstediğinizce değerler üretin, eğer içerisinden insanı “çekip” alırsanız, insanı “önemsiz” kılarsanız “yapıtlarınızın” da önemi olmaz, koruyanı olmaz/ savunanı olmaz!
“Bize 19 Mayıs Atatürk’ü ‘Anma’ Bayramı dediler, biz de anmıyoruz” diyenler bir köşede dursunlar, “anıyoruz” diyenlerin ne söylediklerine/ ne yaptıklarını daha yakından bakmak gerekiyor!
Anımsatmaya gerek var mı bilmiyorum…
Yirmi yıllık “iktidarı” anladık, “andımızı” kaldırdılar, Ata’yı unutturmak istiyorlar da; son yerel seçimde “utangaç demokrat/ sosyal demokratların” aldığı belediyelerin her fırsatta dışa vurdukları “Atatürk” söyleminin içerisinde “gençliğin” yeri neresi acaba?
“Utangaç demokrat/ sosyal demokrat” belediyeler, gençlik için ne yaptı, kaçını topluma kazandırdı, yaşama tutundurdu, geleceğine ışık olabildi?
Belediyelerin kapılarını zorladığınızda karşınıza çıkanlara bakın; ya bir kurumun emeklisi, ya ikinci/ üçüncü maaşlısı, ya başkanın yakını, ya bir anaparadarın sevdiği… “Geleceğimiz gençlik” diyen başkanların iş verdiklerinin “gençler” olmadıklarını göreceksiniz!
***
19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlandı!
Kutlama sırasında, Ata’nın yapılması gereken ““birinci görevi” verdiği gençlerin, içinde bulunduğu zorluklara ilişkin her hangi bir adım atmanın zorunluluğunu “içinde” duyan biri oldu mu?
Örneğin, “bu gençliğin dörtte biri işsiz” dedi mi?
Örneğin, “bu gençler neden yurtdışına gitmek istiyor” diye düşündü mü?
Örneğin, “gelecek için gençliğe kapı açmak zorunlu” diyen oldu mu?
Örneğin, “gençleri üretime katmalıyız” diyen,
Örneğin, verecek “örnek” o denli çok ki…
19 Mayıs’ı “gençsiz” anlatamazsınız; bugün gerek toplumun/ gerekse gençliğin yaşadığı sorunlar da bu “yanlışın” ürünü, bilesiniz!
190522
EKONOMİ
7 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
8 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önce