Milyarlarına milyarlar katan kim?

ABONE OL
18 Nisan 2022 09:33
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

İnsanın kendinden geçip, aslında olduğu gibi de/ istemediği sözler bir çırpıda çıkar ya ağızından…

Yapmıştır/ etmiştir/ kıymıştır ama, “söze” geldiğinde yapmamış/ etmemiş/ kıymamıştır da…

O an bir şey olur işte, söyleyeceği söz öyle evirilip/ çevrilir ki…

Karşısında, onun “açığını” bekleyenler, fırsat kollayanlar kırk yıl bekleseler “olmayacak” şey gerçekleşir!

“Söz” ağızdan çıkmış olur bir kez!

Sonrasında istediğince “sözü” değiştirmeye çalış, istediğince “ben öyle demek istemedim” de, üstelik biraz daha ileri giderek dinleyenleri/ duyanları “yanlış anlamakla” suçlayarak “beni yanlış anladınız” de…

“O” söz artık ağızdan çıkmış, yanında bulunanlar duymuş, belleklere kazınmıştır!

Belki de, bu güne değin söylediği en “doğru/ dürüst” olan söz odur, içinden akıp gitmiştir!

İşte, kimi zaman öylesine “gerçeği balçıkla sıvayamazsın” olgusu yaşanıyor ki…

İşin içerisinden çık çıkabilirsen…

***

Gelecek Partisi’nin kurucu genel başkanı Ahmet Davutoğlu, halkın arasına karışıp/ sorunlarını dinleyip, kendinin “iktidar” içinde bulunduğu sürece ilişkin anımsatmalarda bulunurken öyle şeyler söyledi ki…

Kendi doğruydu, dürüsttü, eli eğri değildi, haksızlığa göz yummazdı, haramdan uzak kalırdı…

Söylerken heyecanlıydı, el/ kol hareketlerinin bile bilincinde olmadığı belliydi, bir eyleme hazır gibi gömleğinin kollarını dirseğe dek kıvırmıştı…

Diyordu ki:

“İtiraz etmeseydim ne olurdu biliyor musunuz? Benim başbakanlığım falan elimden gitmezdi! Otururdum milyarlarıma milyarlar katardım! Benden sonraki başbakanlar gibi, benden sonraki bakanlar gibi… Bir kuruş haram lokma yemedim! Onlara da haram lokma yemeyin, dedim; yediler!”

Bu sözler, önceden söylenmek için hazır olamaz!

Her tümcenin içi öyle kabarık, öylesine karanlık ki…

Her biri öyle birkaç satıra, birkaç saate, birkaç izlenceye sığdırılacak konular değil; üstelik üzeri hemen kapatılacak türden konular da değil!

***

Anımsar mısınız, geçtiğimiz aylarda bir kadın bakan, kendi firmasına yasal olmayan yollardan niteliksiz dezenfektan sattırdığı için görevinden alınmış, ancak gidişinde de “iyi işler başardığı” için övülmüştü!

Biri yolsuzluğu yapıyor, diğeri yapılana izin veriyor, her şey ortaya çıkınca da korunuyor!

Kimse “ben yemedim, ben çalmadım, ben soymadım/ sen nasıl bunu yaparsın” demediği gibi; kadın bakanın sözünün geçtiği oturumlarda masaya vurarak ortamı belirsizleştiriyor!

Hiç biri, “bu aldığının, bu yediğinin, bu çaldığının içinde bu yurtta yaşayıp da, yatağa doymadan giren binlerce yurttaşın hakkı var” diyecek gücü/ güveni/ dürüstlüğü kendinde bulamadı, kadın bakanın yolsuzluğuna göz yumdu/ ortak oldu, üstelik el üstünde tutulması sürdürüldü; iyi ki çaldın, iyi ki soydun denircesine…

***

Davutoğlu’nun sözünü ettiği olgu, kadın bakanın yaptığı yolsuzluğun perdesi…

“İtiraz etmeseydim ne olurdu biliyor musunuz” diye soruyor!

O güne değin artık kaçına tanık olmuşsa, kaçına göz yummuşsa, kaçını halı altına süpürmüşse…

Bu yapılan sanki suç değilmiş gibi, sorumluluktan çıkarıyormuş gibi…

Evet, “itiraz” etmeseymiş, başbakanlığı elinden gitmeyebilirmiş! Bu durum benim için, o dinleyiciler arasında olanlar için “önemli” olması mı gerekiyor? Konuştuğuyla hem batmış, hem de batırmış!

Eğer o koltuğu o denli seviyorsa, o denli orada olmak istiyorsa, o denli orayı benimsemişse oturaydı, yerinden kalkmamalıydı, halkın “özgür istenciyle” oy verdiği bir seçim sonucu da ortadaydı, “oradan ayrıl” diyenlere karşı direneydi, el-pençe divan durmamalıydı, halkın gücünü arkasına aldığını söyleseydi!

Kimi/ kime ispiyonluyor; anlayan var mı?

***

Davutoğlu’nun sözlerinin “otururdum milyarlarıma milyarlar katardım! Benden sonraki başbakanlar gibi, benden sonraki bakanlar gibi” bölümü de garip değil mi?

Başbakanlığa oturup da, milyarlarına milyarlar katan kimdi, ikibinonaltı mayısında hemen arkasından göreve getirilen Binali Yıldırım mıydı? Ya ondan sonraki, ya da öncesinde bakan olup da milyarlarına milyarlar katanlar kimlerdi?

Kendi firmasına fahiş fiyatla dezenfektan sattıran kadın bakan nasıl korunmuşsa, nasıl üstü örtülmeye çalışılmışsa, yurttaşın gözünün içine baka baka nasıl “ben çalanı böyle korurum” denilmişse…

Tüm olanlardan değişik yanı ne bu yaşananların…

Önce ya da sonra, bu yurdun “ulusal istenci” gerekçe gösterilerek bir yere varmışsınız, baş ödeviniz olan bu yurdun yurttaşının vergilerini kullanırken “dürüst/ doğru” olmak ilkesinde bağlı kalmanı gerekmez mi?

Ama korumamışsınız, ama çalanı/ soyanı izlemişsiniz- gözcülük yapmışsınız; siz de suçlusunuz!

Söz ağzınızdan çıkmış, “suçunuzu” ortaya koymuşsunuz, bedelini de ödemek zorundasınız!

İlk soru benden olsun: sözünü ettiğiniz milyarlarına milyarlar katan kim, ya da kimler?

Açıklamalısınız!

17042022

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP