İsteyen “her gence” iş yok!

ABONE OL
19 Nisan 2022 10:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Yanınızdan geçerken “neler” düşündürür size bilmiyorum; bana çok şey…

Yarını düşündürür, geleceği düşündürür, ilkyazı düşündürür, canlılığı düşündürür, heyecanı düşündürür, hayalleri düşündürür, Adana’ya kokusunu yayan portakal çiçeğini düşündürür…

Öyle de olmalı!

Çünkü onlar gelecek, yarın, umut; akla gelecek her tür esenlik…

“Gençlikten” söz ediyorum!

Taşı sıksa suyunu çıkarak, bıraksalar her şeyi yeniden yapacak, önleri açık olsa bu yurdun taşına/ toprağına/ insanına anlam katacak, bilgi çağının ergilerini yaşama katacak, yaşamı yaşanılır kılacak…

Bir geleceklerini belirlemeye çalışsalar, bir kendi özgür arenalarında yürümelerini sağlasalar, bir “birey” olduklarını anımsasalar çok şey değişecek de…

Dünyanın tüm cam kırıkları, kara dikenli çalıları yollarında…

***

Bu yurdun gençleri, bu yurdun topraklarında yaşamlarını kazansınlar, bu yurdun toprağına/ insanına el uzatsınlar denilmek yerine “en zor” olan seçenek uzatılıyor önlerine!

Bu yurdun topraklarında, dünlerinde hiç emeği olmayan sığınmacı “gençlere” uzanıyor o eller!

Bu gün, yirminin üzerinde işçi çalıştıran her iş yerinde birkaç tane sığınmacıyı görmek olası…

Birçoğunda, “ucuz işgücü” oluşlarından dolayı daha da çok!

Sanki patronun verdiği asgari ücret, bırakın bir yana koyup birikin yapmayı/ karın doyuyormuş gibi, bir de “ucuz işçi” oldukları için sığınmacı çalıştırmak yeğleniyor; daha çok kazanmak, daha az ödemek için; bunun için olanak sağlanıyor!

Salt “ucuz işçi” olmakla kalmıyor sığınmacı gençlik; yaşadığımız toplumun yaşanılırlığını bozuyor, çirkin görüntüler sergiliyor, değerler zedeleniyor…

Yıllardır bu ülkede yaşamlarına karşın, bu yurdun dilini bilme gereksinmesi yaşamıyorlar nedense…

Böyle düşündüğüm için “ırkçı” tutum sergileyen olacak, ancak o denli acımasız olmayı hiç denemeyin; doğduğu, büyüdüğü, yazgısının her dönemini yaşadığı ülkesinde yabancı gibi ötelenen gençliğin durumun görün, derim!

Ulusal anlaşmalar varmış, böyle dememem için de; çarşambadan belli değil miydi bu perşembe yaşanacaklar, o zaman neredeydiler, denilmez mi?

***

Bu ülkeyi yurt edinmiş, dedeleri/ büyükleri bu ülke için savaşmış gençlerin bu topraklarda yaşamaya/ doymaya hakları olmalı…

Geçtiğimiz günlerde, doktorlar üzerinden bir sürü polemik yaşandı, aldıkları maaşları az buldukları için “istemiyorlarsa gitsinler, nereye istiyorlarsa oraya gitsinler” denildi, kime ne hakla bu sözler söylenebiliyorsa…

Ama öyle… Atalar “doğduğun yer değil, doyduğun yer yurdundur” derken, aslında insanın doğduğu yerde doymasının da altını çizerler!

Okumuşu iş bulamıyor, okumamışı bir “kazmaya sap” olamadığı için boş geziyor!

Ne yapmalı peki; bir yol gösteren var mı, o da yok!

Yarın denilen, umut denilen gençlik “geleceğini” kurmak için bu yurdu terk etmek zorunda bırakılıyor!

Oysa sınırlardan ellerini/ kollarını sallaya sallaya geçen kaçak göçmenlerin arasında çocuk yok, yaşlı yok, hepsi genç; bu yurdun gençlerine yazık değil mi?

***

Duymayan yoktur!

Otuz kişilik bir işçi alımı için yüzlerce işsiz yaşlı/ genç başvuruda bulunuyor! Başvuranların büyük çoğunluğu üniversite mezunu… Verilecek asgari ücret altındaki maaşa çoktan teslim olmuş durumdalar…

“İsteyen herkesin çalışacak işi vardır” sözü, iki gündür gündeme oturdu!

Otuz kişilik alıma “neden” bin kişi başvuruyor ki öyleyse; o başvurular, o uzun kuyrukta beklemeler, o ayakta saatlerce dinelmeler şakadan mı?

Anımsarsınız, geçtiğimiz aylarda “iktidarın” bir bakanı belediye ekmek büfeleri önünde kuyrukta bekleyenler için “çekim yapıyorlar” gibi salaş bir söz kullanmıştı!

“İsteyen herkesin çalışacak işi vardır” demek ondan daha da salaş, gençliğin duygularını alt/ üst edici…

“İsteyen herkesin çalışacak işi vardır” sözü, “iktidara” yakın olanlar için söylenen bir sözse o da belirtilsin; çünkü bu yurdun gençliğinin karşılaştığı böyle bir olgu yok!

***

Üniversiteyi üç/ beş yıl önce bitirmelerine, birçok yol/ yöntem denemelerine, en küçük umuda koşmalarına karşın “ev genci” denilmeye başlanmış çok genç biliyorum!

Bir başına “işsizliği” düşünmüyorlar, mantar gibi türetilen onlarca üniversitelere doldurulan öğrenciler, okulu bitirdiklerinde karşılarına çıkan kredi borçlarını düşünmekten de hasta oluyor!

Oku demişsin; okumuş, bitir demişsin; bitirmiş…

İş vermeden krediyi istiyorsun; nasıl bir haksa?

Gerek yanımdan geçerken, gerek uzaklara dalmış düşünürken, gerekse kuyruklarda beklerken öyle şeyler düşünüyorum ki;

“Gelecektiniz, yarındınız, umuttunuz/ korktuklarından/ susmanız için yollarınıza cam kırıkları, kara dikenli çalılar döküyorlar” demek geçiyor içimden!

Başka da açıklaması yok bunun!

17042022

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP