Üç konu: Atatürk, sendika, yol…  

ABONE OL
21 Mart 2022 11:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

1/

18 Mart Çanakkale utkusu nedeniyle törenler düzenlendi. Üstelik aynı gün Çanakkale’yi Avrupa’ya bağlayan köprünün açılışı da vardı.

Güzel bir gündü, ülkemiz için…

Bir yandan bu yurt uğruna canlarını ortaya koyanlar anılıyordu, bir yandan da “aynı günün” anısına bir açılış yapılıyordu.

Bundan tam yüzyedi yıl önce, Ege’den Marmara’ya yönelen yabancı silahlı güçleri başta ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm silah arkadaşları “akılcı” yöntemler ortaya koyarak savaşın yeneni olmuşlardı!

Tarih kitapları olanları abartmadan böyle anlatıyordu!

Yalnız bizde böyle okunmuyor yaşananlar; dışarıdan silahlı asker gönderen ülkeler bile Türklerin yabancı askerlere davranışlarına şaşırıyor, saygıyla izliyor, imrenerek sözünü ediyor!

Aradan yüz yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, burada umduğunu bulmayan ülkeler bile yaşananlardan söz ederken gözleri yaşarıyor!

Anlamadığım şu; bizim içimizdekiler “bunların” en akıllısı mı, en kafası çalışanı mı, en iyi anlayanı mı da, böylesi günler geldiğinde “ipe/sapa” gelmez, “ilişkisiz” sözlerin arkasında öbeklenerek bu ya da benzer ulusal sevinçlerin yaşanmasında “hep” çıban olmayı sürdürürler?

Bugün 18 Mart, birkaç ay önce 29 Ekim, bir ay sonra 23 Nisan geldiğinde neden kendilerine kör kuyularda yer ararlar?

Diyanet İşleri, Atatürk’ün kurduğu bir kurumdur. Şimdi o kurumun içinde olanların Atatürk’e bakışlarının altında yatan kini/ öfkeyi anlayabilen var mı?

Atatürk’ün başında olduğu ordunun oluşturduğu bir utkudan söz edilirken, gelmişlikleri/ görmüşlükleri/ bilmişlikleri olmayan herkesin adını sayıp, Atatürk’le silah arkadaşlarını anmadan “milli ve manevi değerlerimize sımsıkı sarılmaktır, ecdadımızın aziz hatırasına, şehit ve gazilerimizin emanetine sahip çıkmaktır” demek yeterli oluyor mu?

Bugünkü diyanetin ne yaptığını anlamış değilim, bilenler anlatsın; dinlemeye varım!

2/

Günümüzün koşullarında gerek asgari ücretten, gerekse emekli aylıklarından hoşnut olan var mı?

Özellikle “muhalefet”. Her ikisinin belirlenme sürelerinde istedikleri rakam sanırım unutulmadı; unutan varsa, yanlarında gezen kulağı delik, belleği güçlü güvendiklerine sorsun!

Öyle güzel, öyle emekçinin “alım gücünü” düşünerek çalışarak hesap yapmışlar ki, tüm çalışanların yüzü gülüyordu “muhalefet” konuşurken!

Seyhan Belediyesi ’de öyle bir yer. CHP’li bir belediye…

Çalışanları, emekçileri daha çok düşündüklerini ileri sürüyorlar. Bir yıl içerisinde alım gücünün yoksunlaşmasından dolayı halkın yoksullaştığını belirtiyorlar. “İktidarın” buna çözüm üretmesini, yurttaşın “alım gücünün” artırılmasını istiyorlar…

Hepsi güzel, istenen/ beklenen güzel şeyler de, peki Seyhan Belediyesi ne yapıyor?

Konu şu: Seyhan Belediyesi ile DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi süreci anlaşmazlıkla sonuçlanmış, işçiler grev kararı almışlar…

Başkan Akif Kemal Akay, sendika ile uzlaşacak gibi durmuyor, üstelik çalışanla da sorun yaşanmadığını belirterek “Efendim, geçinemiyoruz. Geçinmenin ölçüsü yok ki. Çok fazla maaş alırsın onunla da geçinemezsin. Ben çalışanlarımın yüzde doksanının bu rakamlara razı olduğunu biliyorum” diyor.

Hani şu, tarımdan anlamaz bakanın, çiftçi girdilerden dolayı ekmekten uzaklaşırken bile “üreticimiz zarar etmiyor, iki yıl içerisinde daha çok kazanç elde edecek” demesi gibi bir yaklaşım…

“Geçinmenin” öiçüsü yokmuş, “çok alınırsa” o da bitermiş, çalışanlar “bu rakama razı”ymış!

Bu insanlar kime, neden, nasıl güveneceklerini şaşırdı biliyor musunuz?

“Muhalefet” ağzından “iktidar” olma sözünü hiç düşürmüyor, “bunlarla mı” diye sormayan var mı?

 

3/

Bunca gelişmelere, bunca kolaylıklara karşın “işleri” yerinde ilerletmek şöyle dursun, “eskisinden” daha berbat, daha karmaşık duruma getirilmişse, elbette “yerimizde durup” sormamız gerekiyor; neden?

Bilindiği gibi yurdun her yerinde eski, tek katlı yapılar yıkılarak, kimilerinin içinden “kentsel dönüşüm” geçirilerek, kimileri yüklenicilerle anlaşarak yerlerine “yüksek” betondan yapılar dikiyor!

Sözde daha yaşanılır, sözde daha kent dokusunu yansıtan koşulları içerecek!

Seyhan’nın Tellidere Mahallesi’nde, 72339 nolu sokakta geçtiğimiz yıllarda tek katlı yapılar vardı. Şimdi yerinde bir okul inşaatı var. Bu sokağın genişliği kağıt üzerinde yedi metre olmasına karşın, elli metrelik duvar boyunda genişlik bir yerde beş, diğer yönde altı metre…

Böylesine bir saçma çizim yıllar önce olsaydı “belki” denebilirdi.

Ancak bu gün için nüfusla birlikte araç sayısı arttı, daha geniş yollara gereksinim olmasına karşın, kentin en yoğun mahallesinde/ yüksek beton yapıların arasındaki sokağın genişliği kağıt üzerinde belirtilenden dar!

Anlayabilen var mı? Ya çözüm üretebilen…

19032022

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP