İnanıyorum, bu da “geççek”!

ABONE OL
31 Mart 2022 09:24
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Portakal Çiçeği Festivali’nin “çok coşkulu” geçtiğini, Adanalıları sevindirdiğini, Adana ekonomisine katkı sağladığını, her yerin cıvıl cıvıl olduğunu, bindirilmiş ünlülerin akın ettiğini, bunu örneklemek için de otellerin doluluğunu gösterenlerle şimdi baş başayız yine!

Bir zamanların “toprağı altın” sayılan Adana’sının “iki” sokağında ya da “iki” geniş alanında curcuna mı, şenlik mi, festival mi (karnaval diyecek yerlerimde yara var) olduğu anlaşılmayan, el çabukluğuyla yapılan “aldatmacalar” da olmasa diğer günlerden ayrılmak için büyüteçlere gereksinim duyulacak olan günler geçti…

Tarkan’da “geççek” demişti ya; geçti, yine kaldık biz bize, yine yan yanayız, yine Adana sokaklarındayız, yine işsizimiz işsiz, yine pazar yerlerimizde/ marketlerde yangın var, yine yerel basın kendi yazgısıyla baş başa…

Bir kentin/ Adana’nın “dinamiklerinden” sayılan yerel basının, basın kuruluşlarının geçen Portakal Çiçeği Festivali’nin “neden” tek yürek olamadıklarını anlamakta zorlananlardanım.

***

ÇGC Başkanıyla görüştüm. Yaşananları kınadığını, tepki göstermek için yönetimi toplayacağını, festival ilgililerine sert çıkışlarda bulunduğunu, en ivedi biçimde bir açıklama yapacaklarını söyledi!

Festival süreci içerisinde etkinliğe gölge düşürmemek için susulduğunu anlamaya çalışırım. Ancak, festival bittikten, herkes aldığını alıp Adana’dan “tüydükten” sonra “kime” ne anlatacaksınız, hangi yanlışın düzelmesini sağlayacaksınız, etkinliğin coşkulu” olmasına nasıl katkı yapacaksınız!

Bu “utangaç” tavırları “hiç” anlamıyorum!

Festival, günler öncesinden “her şeyi” belirlenen/ duyurulan bir etkinlik! İzlencenin yeri/ saati/ konukları bile belirlenmiş! ÇGC’nin “hani biz neredeyiz” diye daha o günlerde sorması gerekmez miydi? “Biz bu kentin dinamiğiyiz, içinde bulunmalıyız” demesi gerekmez miydi?

Yer verilmiyor mu, “dinamik” olarak sayılsa bile dış kapıda “mandal” mı sayılıyor; bunların yanıtı/ yaptırımı/ karşılığı o süreçte verilmesi gerekmiyor muydu?

Bugün için “festival sürecinde” yaşananlara tepki göstermek, ilgililerine sert çıkmak, aradan dört gün geçmesine karşın yapılacak “açıklamayı” savsaklamak “yerel basını” ikinci bir çıkmaza sürüklemiş durumda…

***

ÇGC gibi kurumların var oluş nedeni, kurum üyelerinin “bir arada” olmasını sağlamak değil mi? Böyle bir “örgütlenmeyi” sağlayamıyorsa, üyelerin her birini “kendi” çıkmazıyla baş başa bırakıyorsa, sorulduğunda kaçamak yanıtlar verip ortamdan kendini dışarı atıyorsa…

ÇGC gibi kurumların “üyeleri” açısından ne önemi var?

Festival sonrasında yerel gazeteler, daha önceden alınmış bir karar olmayınca, biri/ ikisi “yerel basının” yerinin belirsizliğine tepki gösterip/ tavır alırken; birçoğu da “günlük” bir olaymış/ bunu herkes doğru sayıyormuş gibi festival konusunda “olumlu” hava estirdiler!

Bugünkü bir yerel gazete, festival için attığı başlıkta “dönüşü muhteşem oldu” demişti! Adana’nın “ortak payda da” birleşmesinden söz etmişti; bu nasıl bir şeydi ki?

Yerel basın “ortak paydanın” neresindeydi?

ÇGC’nin “zamansız” tepkisinin, yapamadığı “açıklamanın” sonucu tüm bunlar!

***

Kim ne düşünüyor, kim nasıl değerlendirtiyor bilmiyorum, ama Tarkan’ın “geççek” şarkısını sevdim ben! Bungunlukların, bunalımların, darboğazların “geçmeyecek” olması insanı hangi çıkmazlara sürüklerdi kim bilir? Belki de “o” çıkmaz da olmazdı; bambaşka bir şey olurdu adı…

Düşünsenize yaşanan bungunluğun, bunalımın, darboğazın “hep” süreceği ileri sürülsün; üstelik daha büyüyerek, kartopu gibi kütlelere dönüşeceği öngörülse…

Tarkan “geççek” dedi. Bir de “geldiği gibi gidecek” dedi!

Portakal Çiçeği Festivali’nin düzenleme kurulu “geldikleri gibi gitti”, yine biz bize kaldık, yine aynı sorunlarla iç içe…

***

“Adanalı bunu hak etmiyor” gibi sıkça yinelenen tümceleri sevmiyorum; neresi için olursa/ olsun, o kentin yaşayanlarını, “dinamiklerini” yok sayarak yapılan “hiçbir” etkinliği, “hiçbir” kent hak etmiyor, diye düşünüyorum!

Başta var olan kokuşmanın, ülkenin en küçük birimine değin etkilediğini görüyoruz!

Bir seçim; seçim için gerekli olan aday/ seçmen/ üye öyle bir kıyısından/ köşesinden yontulmuş ki…

Seçtiğini “kendin” belirleyemiyorsun, gerektiğinde “hesap” soramıyorsun, “seçilen” kendini toplumun ayrıcalıklısı sayıyor, seçmenin/ üyenin sorunlarından daha çok kendi varlığını öne çıkarmak peşinde koşuyor…

Seçmen bir yerde, üye bir yerde kendi yazgısına terk…

Ama inanıyorum, bu da “geççek”!

30032022

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP