“Öngörüleri” zorlamalısınız…

“Öngörüleri” zorlamalısınız…

ABONE OL
7 Şubat 2022 11:00
“Öngörüleri” zorlamalısınız…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Yeni yılla birlikte elektrik, doğalgaz, akaryakıtta yaşanan zamlar yaşamın her alanına yansıması nedeniyle “alım gücünü” zorlaştırdı.

Emeklisinden esnafına, memurundan emekçisine, küçüğünden büyüğüne ayırmaksızın toplumsal sızıyı artırıyor.

Bilindiği gibi, yeni yılın ilk saatlerinde yapılan açıklamayla özellikle elektriğe yüzelli kilovata dek yüzde elli, sonrasında yüzde yüzyirmibeş fiyatları artırılmıştı.

İlk yüzelli kilovata dek yüzde elli artışın bile tüketiciyi ne denli çıkmaza sürükleyeceği, geniş bir yurttaş katmanının açlık sınırındaki “asgari ücretlinin” alım gücü göz önünde tutulduğunda “öngörülememiş” olmalı…

“Ekmek, su” gibi temel gereksinmeler arasında yer alan eklektikte, bu denli artış birçok “temel gereksinmelerden” uzak durulması anlamına da gelmekteydi!

“İktidarın”, sonradan yapılan ilk yüzelli kilovat ikiyüzon kilovata çıkarılması, yüzde elli zamma ne denli “sıcak” baktıklarını gösteriyordu…

Tüketicinin bu “yükü” kaldırması olası mıydı?

***

Eklektiğe yapılan zammın “ilk” aşamasındaki “yeni” düzenleme, yurttaşın bungunluğunu çözecek miydi?

Gerek sosyal medyadan, gerekse “iktidara” yakın olmayan medyadan yükselen “çığlık” hiç de öyle söylemiyor!

Ocak ayının ilk saatlerinde açıklanan, aynı ayın ortasında okunan sayaçlardan alınan sonuçlar “hiç de” öyle değildi!

Ülkenin büyük çoğunluğunun geçimi belli, tükettiği belli, gereksinmeleri belli, içinde bulunduğu ekonomik sorunları belli iken, faturaların bir önceki aya göre ikiye katlanması karşısında yükselttiği “ses” alışıldık değil!

“İktidar” yandaşlarının “lambaları söndürün, televizyon ışığından yararlanın” demelerine gerek kalmadan yurttaş “denilen/ denilmeden” uygulamaya başlamış olsalar da, faturaların yükselmesine engel olamadılar!

Televizyonu mu kapatmalıydılar, buzdolabını mı çalışmamalıydılar, ütü mü yapmamalıydılar, asansörü mü kullanmamalıydılar…

Akıl yürütmek o denli zor!

***

Şu gerekçe gösterilemez:

“Dünyada, küresel enerji sıkıntısı var!”

Ne yapmalı o zaman? Elektrik enerjisi yok mu sayılmalı, yoksa yurttaşlara “edinebilme” gücü mü sağlanmalı?

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şube Başkanı Cemil Kocatepe, yaptığı açıklamada “elektrik, temel bir insanlık hakkı” diyor.

Öyle olmalı; işyerinde, evde, okulda, sokakta her yerde elektrik “bir temel insanlık hakkı” olarak yer almış durumda!

Bu “temel insanlık hakkının”, yurttaşın edinebileceği en kolay biçimde sağlanma zorunluluğu olmalı…

“Halkımıza en ucuz biçimde veriyoruz, vermeyi de sürdüreceğiz” biçiminde söylenen sözler bir aldatmadan öteye gitmiyor!

İkibinbeşyüz lira ile “geçinmesi” uygun bulunup verilen emekli maaşıyla, daha ilk aydan/ almadan eriyen “asgari ücret” işçi maaşıyla yüzde elli zamlı elektik nasıl kullanılabilir, nasıl faturaların üstesinden gelinebilir, nasıl diğer temel gereksinmeler sağlanabilir açıklanması gerek!

***

“Elektrik Üretim A.Ş.’nin dağıtım firmalarına satışı yaklaşık otuziki kuruş. Yani, Elektrik Üretim A.Ş. bir kamu kuruluşu olarak 31,86 kuruşa dağıtım firmalarına elektrik satıyor” diyor, EMO İstanbul Şube Başkanı Kocatepe.

Şimdi ikiyüzon kilovat için elektrik tüketimleri yüzde elli zamla 1,37 TL, üzeri için de 2,06 TL.

Dağıtıcı firmaların otuziki kuruşa üreticiden aldıkları elektrik tüketiciye “en ucuz” 1,37 TL’ye veriliyor.

Bunu nasıl adlandırırsınız, nasıl bir “yorumda” bulunursunuz bilmiyorum! Alışı dörde katlayarak yurttaştan istemek, yetmeyen ekmeğinin “bir bölümünü” daha koparmak, “temel insanlık hakkına” ne denli zarar verdiğini anlamamak bir “hastalık/ doymazlık/ insafsızlık” olmalı…

***

Bunun sonunun “öngörülememesi” asıl çıkmaz…

Doğalgazla birlikte elektrik için “aynı kaygıların” yaşandığı yer fabrikalar. Gelen faturalar karşısında “ne yapacaklarını” bilmez durumdalar! Ya fabrikanın kapılarını kapatmaya, ya da ürünlerine “yeni zam” yapmaya doğru yöneldikleri görülüyor!

Zamsız ürünün fiyatı ortada, bu durumda bile piyasada birçok alanda “alım gücü” yetmezliğinden daralmaya gidildiği, üretimin azaltıldığı gibi bilgiler geliyor!

Elektrik, doğalgaz fiyatı arttıkça, ürünlere yansıması kaçınılmazlaşır! Fiyatı artan ürünü alabilecek “güç”, beslenmesinde bile zorlanıyorsa/ elektrik faturasını öderken de aynı zorlukları yaşıyorsa, “kim” tüketecek?

Dün bir yerden duydum; insanlar geçtiğimiz yıl salgın nedeniyle sokağa çıkamazken, şimdi de “alım gücü” olmadığından çıkamıyormuş!

Bir üretici kanallardan aldıklarını, üçe/ beşe katlayarak satan dağıtıcı firmalarla ne piyasa canlanır, ne bu anakara yaşanılır olur, ne de o toplumda erinçten/ gönençten söz edilir!

Bu kaygıların kaynağı olanlar “öngörülerini” zorlaması gerek…

060222

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP