Fiyatlar üzerinde gerçekleştirilen oyunlar “iktidarın” tutarsızlığı…
  • OLAY NET
  • Yazarlar
  • Fiyatlar üzerinde gerçekleştirilen oyunlar “iktidarın” tutarsızlığı…

Fiyatlar üzerinde gerçekleştirilen oyunlar “iktidarın” tutarsızlığı…

ABONE OL
22 Şubat 2022 17:53
Fiyatlar üzerinde gerçekleştirilen oyunlar “iktidarın” tutarsızlığı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Halkımız enflasyon altında ezilmeyecek, yapılan zamlarda iyileştirmeler yapılacak, aynı gemide olduğumuz için ya birlikte kurtulacağız/ ya da birlikte batacağız” denilince, belli/ belirsizce oluşan umutlar “tüketimde” kdv’den indirimle sonuçlanınca, Tarkan’ın “geççek” demesi insanların “hadi bakalım” demesine yetmişti!

Ne de olsa “iktidar”, büyük gösterip küçüğü uygulamayı kendine ilke etmişti!

En son elektrikte, üretici için tarımsal gübrede, geçmişte kimi vergilerde çokça yaşattı “iktidar”!

Bu yurdun insanı “az” çekmiyor, doğrusu; dünyanın neresinden örnekler verilmeye çalışılırsa/ çalışılsın, “bu yurdun” insanı, diyorum; acılı, sancılı, kaygılı…

İyi yaşayamıyor, iyi yönetilemiyor, iyi doyamıyor, iyi çalışamıyor, iyi mutlu olamıyor insanımız; her tür olanağa, her tür ergiye, her tür umuda elverişli bir coğrafyada olmamıza karşın…

Alanlarda, kapalı salon toplantılarında bir kişi gösterebilir misiniz ki, “ben göreve gelirsem sizi imi inim inleteceğim, ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirteceğim, emeğinizden çalarak büyüyeceğim, etrafımdaki üç/ beş çeteye halkı tutu vereceğim, her yıl ekmeğinizi küçülteceğim, alım gücünüzü yok edeceğim, yardımlara el açtıracağım” desin…

Bir kendisi kalır orada, bir başına geldiği gibi gider…

Unutmayalım ki “bu ülkeyi yaşanılır duruma getireceğim, herkesin doymasını sağlamak için uğraş vereceğim” dedikleri, söz verdikleri için oradalar!

Onun için de karşılaştırma yapmanın “hiçbir” akılcı yanı yok! Kendi beceriksizliklerini, kendi çirkinliklerini, kendi doyma hırslarını örtmekten/ alalamaktan bir başka anlamı yok!

***

Yaz ayları yaklaşırken/ dışarıdan gelenlerin, kendi yurtlarında “en az” ücret alan katman olmalarına karşın, ülkemizde bir aylık dinlencelerini yaparken zorlanmamalarını değerlendirmezsek/ sormazsak/ sorgulamazsak olmaz!

Ülkelerindeki çokluklarının nüfuslarındaki oranı da umurumda değil!

Bu yurdun insanı/ kendi ülkelerinde/ sınır dışına çıkmadan bir ay demeyelim, “o gelenlerin” koşullarında aynı yerlerde bir hafta dinlence düşünebilirler mi, düşünürlerse ne olur, acısı ne denli sürer; bu sorumun yanıtını aramak bu ülkede yaşayan herkesin hakkı!

Yılın son ayında “insanca yaşatmak” için denilerek, “uzun görüşmeler” yapılarak, kendilerinin de “insan” olduklarını öne sürerek, yurdun yarısından çoğunun boğazından geçecek “her lokmayı” sayacakları biçimde oluşturdukları “asgari ücretle”, daha da kötüsü “emekli maaşıyla” nasıl geçinilebilir, nasıl gereksinmeler sağlanabilir, nasıl sağlıklı yaşanabilir, nasıl doyulabilir, nasıl dinlenceye çıkılabilir; bunu yönetenlerin, en çok da yirmi yıldır bu ülkede “iktidar” olduklarını söyleyenlerin halka enine/ boyuna anlatması gerekir!

Yoksa ne bunca konuşmanın, ne bunca çene yormanın, ne oradan/ oraya koşuşturmanın bir anlamı yok!

***

Geçtiğimiz günlerde, umutla beklenen açıklamaların sonucundan bir “yüzde yedi” indirim ile üreticiler içinde “yüzde otuz” indirim çıktı!

Ne büyük olay; açın bakın, “iktidara” yakın medya ile “kadrolu” ekran sözcüleri bayram havası yaşatmaya/ ayakta alkışlatmaya/ el-pençe divan durmaya çağırdı sanki yurttaşları…

“Büyük gösterip küçüğü uygulamayı kendine ilke” edinmek dedim ya yukarıda…

Bir gecede bu yurdun insanının kullandığı elektrik ücreti iki katına çıkarıldı, son yarım yıl içerisinde tarımsal gübre dört- be katına yükseldi; sonuç…

Besin ürünlerinde yüzde yedi, gübrede yüzde otuz indirim; elektrikte, akaryakıtta karanlık sürerken bir de…

Üreticiyi de, tüketiciyi de, satıcıyı da “maskara” ettiler; deyim yerindeyse…

Markette satılan mercimeğin kdv’sinde yapılan yüzde yedi indirimin, daha öncesinde yapılan yüzde elli zammın gerisinde kaldığını bilmiyor/ anlamıyor/ çözemiyor sanki…

Şimdi şöyle bir şey söyleniyor: yarın marketten aldığınız ürünün faturasını, bir ay önce aldığınız faturayla karşılaştırın, arada düşüş yoksa yaptırım uygulayalım…

Bu ülkenin yüzlerce, belki de binlerce “haksız kazancı” denetlesin diye “görevlendirilmiş” çalışanı yok, varsa da “onlar” bunu beceremiyorlar sanki; öyleyse neden “bolca” maaş verirler, açıklasınlar!

***

Onu/ bunu birbirine karıştırmaya gerek yok!

Kentlerine yeni araçlarıyla gelen, yaz sıcağında koyu renk elbiselerini üzerinde çıkarmayan, sözü geldiğinde “halkın vekiliyim” diyenlerin, kendilerini oraya taşıyanların yaşadıklarını/ zorlanmalarını/ her geçen gün artan sızılarını/ kaygılarını/ doyumsuzluklarını görmek/ anlamak/ çözüm üretmek zorundalar!

Öyle “-cak/-cek” ekli sözcüklerle değil; somut adımlarını, yaşamlarının “dünden” güzel olduğunu, gereksinmelerine daha rahat ulaştıklarını, daha özgür olabildiklerini göstermeliler…

Yurttaşa, yoğun(!) çalışmalar sonucunda kararlaştırılan, “geçin” diye verilen asgari ücretin/ emekli maaşının gereksinmelerine yetmesini sağlamalılar!

Fiyatlar üzerinde gerçekleştirilen oyunlar “iktidarın” tutarsızlığını/ öngörüsüzlüğünü ortaya koymakla birlikte, yurttaşla da “alay” ettiği olgusunu güçlendiriyor…

21122022

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP