Bu ülkede olmak güzel de…

Bu ülkede olmak güzel de…

ABONE OL
18 Şubat 2022 11:31
Bu ülkede olmak güzel de…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsunuz, iklimini/ havasını/ insanını seviyorsunuz, her taşı yerli/ yerinde oturtunca doyurucu ergisinin varlığına da güveniyorsunuz…

Ama bir bakıyorsunuz “her şey” birbirine girmiş, insanlar “bu” verimli topraklarda doyamıyor, suyundan yararlanamıyor, bilgisini üretime dönüştüremiyor, etrafı saran “doymayan/ açlar” her şeyi ellerine geçirmenin peşinde, yurttaşı “yokluk/ yoksullukla” sınamak için ellerinden geleni yapıyorlar, doymayanlarının “açlıklarına” yeni kapılar aralıyorlar!

Yandaş sesleri “ilgisi yok” çıkışı yapacak biliyorum; sanıyorlar ki her şey yerli/ yerinde, soğuk kış aylarında herkesin yaşam alanları ısınıyor, temel gereksinmelerini herkes sağlıyor/ yetmeyen yerde “iktidar” cebinden karşılıyor, açlık sınırı altındaki aylıklar birikime bile yetiyor…

Yirmi yıllık “iktidarı” anlatırken, yaşanan yoksulluğun/ yolsuzluğun “nedenini” karşıya atacak denli yürekleri sevgiden yoksun, gözleri puslu/ bulanık, kulakları uğultuya boğulmuş gibi…

Son günlerde yaşananların bir kaçına görünen “yüzünden” şöyle bir bakalım…

***

Gerçekten, mantar gibi üniversitelerin açılması ülkenin “kazancı” olmuş mudur?

Sıkça yineleniyor ya, “üniversitesiz il bırakmadık, ilçelere bile kampüslerini açtık, herkesin üniversiteye gitmesini sağladık…”

Ya sonra? Kentlerinden, topraklarından kopardığınız, birçok ailenin zor koşullarda başka bir kente göndermesine neden olduğunuz, borçlanmasına yol açtığınız, verdiğiniz bursu boğazına düğümlediğiniz, ailenin kimi zaman “emeğinden” yararlandığı gençlere iş olanağı mı sağladınız?

Gelecek için umut mu verebildiniz, tarım ülkesinde yaşamasına/ buranın yurttaşı olmasına karşın Ziraat Üniversitesi mezunlarına “bu topraktan en güzel nasıl yararlanılır mı” dediniz?

Bu ülkenin dağlarına, taşlarına, toprağına, havasına “önem” katacak genç kuşağın geleceğine umut mu oldunuz, bu topraklarda kalmasının/ yurt dışına göçmemesinin önemini mi gösterdiniz?

Bunlardan hiç biri olmadı! Üstelik daha çok genç nüfusun “umutlarını/ geleceğini” yaralamak için, kimsenin aklına gelmeyecek, ancak “cahillikten/ bilgisizlikten/ umutsuzluktan” beslenenler için “varlık” nedeni olarak bilinen “eğitime” bir yara daha açıltınız!

Hükümet, üniversiteye girişte baraj puanını kaldırdı. Yeni uygulamaya göre, bu yıldan başlayarak ilgili puan türlerinde sınav puanı hesaplanan tüm adaylar için ortaöğretim başarı puanı eklenerek yerleştirme puanı hesaplanacak.

YÖK Başkanı Erol Özvar, ya alınan kararın ne olduğunu bilmiyor, ya da “iktidarı” haklı çıkarmak istiyor olmalı ki “bu puan üstünlüğüne dayanan bir düzenleme, dolayısıyla en yüksek puanı alabilen öğrenciler ancak programlara yerleşebilecek, puanları tutmayanların kayıt yaptırma hakkı olmayacak” diyor!

“Barajın kaldırılması sonucu herkes üniversiteye gidebilecek” sözünden ne çıkarmak gerekir öyleyse?

***

Bu toprak, bu hava, bu iklim, bu yurt bizim ya; Çocukluğumuzda olduğu gibi değil ama. O yıllarda “vergini, öde, sana su/ elektrik/ yol/ köprü olarak geri dönsün” denirdi! Şimdi öyle mi? Üstelik ulusal paramız bir yana bırakılarak, çetelere döviz kuru üzerinden ödeme yapılarak yararlandırılıyor yoldan/ köprüden/ elektrikten…

Mum yakıp “ışığında” aydınlansınlar; ne diyeyim ki…

“Bu toprak” denilince, dün CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Çevre Bakanı’nın yanıtlaması için sordukları başlı/ başına kirlilik…

CHP’li Bulut’un açıklamasının bir bölümü şöyle:

“Adana’nın verimli tarım, hayvancılık ve sulama arazileri içinde yer alan 5 farklı çöp döküm alanlarından alınan toprak, kül, su ve tortu örnekler üzerinde yapılan incelemede kanserojen maddelerden dioksin ve furan miktarının, kirletilmemiş toprak numunesinin 400 bin katı üzerinde olduğu saptanmıştır. Bu saptama Türkiye’de toprakta rapor edilen en yüksek toksik düzeydir.”

Topraklarımız plastik atıklarla kirletiliyor!  Öyle ki, Avrupa ülkelerinden alınan plastik atıklar, son onbeş yılda yaklaşık ikiyüz kat artıyor. Ek olarak Çin, Malezya, Vietnam, Tayland gibi ülkeler bile dışalım kısıtlamasına gitmesine karşın, Türkiye Avrupa’nın çöp deposu olmaya sessiz kalıyor!

“Bu topraklar” bizim ya… Ekmesini, yetiştirmesini, üretmesini bilmiyoruz/ bilenleri de tek tek topraktan uzaklaştırıyoruz ya…

Neler olabileceğini nisanda, ağaçlar yeşermediğinde mi anlayacağız?

***

Bu ülkede olmaktan, bu ülkenin insanlarıyla birlikte solumaktan, bu ülkenin toprağını/ havasını koklamaktan hoşnutum; benim gibi milyonlarca insanın olduğunu düşünüyorum…

Yalnız bu “hoşnutluk” yetmiyor ama; herkes burada doymak, burada ısınmak, burada dinlenceye çıkmak, burada güneşin tadını alabilmek, burada sevdalanmak, burada toprağa can vermek istiyor…

İnsanları bırakın kendilerine; yönetecek olanı, yetki vereceğini, vergisini güveneceğini kendi belirlesin! Yanlışında yerinden almasını, geleceği/ umudu çalanı cezalandırabileceğini bilsin…

Bırakın toprağı kirletenleri herkes görsün…

170222

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP