Bildiğini bilmemek/ yeniden…

Bildiğini bilmemek/ yeniden…

ABONE OL
22 Kasım 2021 15:16
Bildiğini bilmemek/ yeniden…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu yurdun insanının gönül vererek, uğruna gecesini bölerek, dağlara/ taşlara adını yazarak “biricik” oyunu verdiği, yanında olacağına inandığı vekillerin “dar pencerelerinden” bakarak yaptıkları konuşmaları dinlerken “hadi be sende” demeyenimiz var mı bilmiyorum!

İzlerken donup kalanlardanım. Üstelik “at izi/ it izine karışmış” uygularını bir “sevinç kaynağı” sayarak demedik söz bırakmıyorlar!

Yurttaşın yaşadığını bilmiyorlar mı, görmüyorlar mı, anlamıyorlar mı; şaşırmamak elde değil!

Kaç kez yazdığımı bilmiyorum, kaç kez tepki gösterdiğimi unuttum bile!

Bilmediklerini mi bilmiyorlar, bilmediklerini biliyor olarak mı anlıyorlar, yoksa bilmelerine karşın bilmiyormuş gibi mi yapıyorlar; anlamak zor!

Her şey ortada değil mi? Merkez Bankası’nın indirdiği faiz, girdisiz üretimin özendirilmeyişinden/ üretim kollarının dış alım girdilerine bağımlı oluşundan dolayı kuru yerinde durduramayınca, etkilenmeyen bir şey kaldı mı?

Toprakta tohum, havada oksijen, yaşamda doyum akla gelebilecek ne kaldı etkilenmeyen?

Bu yurttaşın vekili, yöneteni, verdiğini “en iyi” kullanması gerekeni ekmeğin parçalandığını bilmiyor/ görmüyor mu?

“Bildiğini bilmemek” diye yazmıştım yıllar önce. Meğer “bilmediğini bilmemek” denilmesi gerekiyormuş! “Biliyor” gibi yapmalarına karşın, “bilmediklerini” gizleyemedikleri apaçık değil mi?

Yıllar önce yazdığımdan “hiç bir şey” değişmemiş sanki, yazdıklarımı yeniden okuyorum:

***

Çin atasözlerinin içerisinde gizlenmiş ‘felsefeyi’, bir başka yerde bulmak olanaksızdır.

İnternet dünyası ile tanışalı beri, yer yer dostlardan gelen iletiler arasında Çin atasözlerine de rastlayınca seviniyorum elbette.

İşte son günlerde gelen, önemsediğim bir Çin atasözü:

Bilmeyen, bilmediğini bilmeyen aptaldır; ondan sakının.

Bilmeyen, bilmediğini bilen bir öğrencidir; ona öğretin.

Bilen, bildiğini bilmeyen uykudadır; onu uyandırın.

Bilen, bilediğini bilen akıllıdır; onu izleyin.

* * *

Uğur Mumcu ‘bilgisiz fikir olmaz’ demişti.

Bilginin yaşamımızdaki yerinin; öyle eli-kolu bağlayarak, tembellik yaparak, başkalarından duyulanlara yorumlar katmadan sunarak, kısaca emek vermeden olamayacağı vurgulanmıştı.

Önce ‘bilgi’ olacak…

‘Bilgi’ okumadan, araştırmadan, meraklanmadan ‘fikir’ olmuyor her şeyden önce.

Açıklanan sınav sonuçları bile, bilimde nerede olduğumuzu, nasıl da ‘hazırcı’ bir kuşakla yeniçağa yelken açtığımızı gösteriyordu.

Yalan mı?

Daha matematiğin nerelerde kullanabileceğini bilmeyen ‘sayısını bilmediğimiz’ öğretmen(!), okullarda sözde ‘matematik’ dersi vermekteler.

Bırakalım ‘bilmeyen’ sayısını, çevremizde tanıdığımız hangi ‘matematikçi’ anlattığı konuyu yorum yaparak-katarak anlatıyor?

Var mı bir tane?

Öğrenciye matematik ‘bilgisi’ benimsetmeden, matematik ‘fikrinii’ soruyoruz; iyi mi?

Başta kendime üzülüyordum, sonra çocuklarıma, tüm çocuklara.

Sevdiğim bir arkadaşın deyimiyle ‘plastik insanlar’ yetiştiriyoruz!

Yalnız okullarda mı?

Hayır, her yerde!

Baktığını görmeyen…

Gördüğünü öğrenmeyen…

Öğrendiğini yorumlamayan…

Yorumladığını anlamayan…

Anlamadığını bilmeyen ‘aptallar’ nerelerde yok ki?

* * *

Ya bugün olanları bilmemek; bildiğini bilmemek…

Son birkaç günde yaşanan ‘patlamalarda’ yaşamını yitirenlerin sayısını bilmiyoruz.

Gün ortasında siren sesleriyle geçen araçlardan ‘dışarı’ sesler başımızı eğiyordu!

Geride kalanları ‘onsuz’ yaşamlarını sürdürecekleri yurtlarında, ‘ona’ ‘yaşam yeri’ arayışıyla sesleri yettiğince bağırıyordu; ağlıyordu…

‘Sağ olsunlar…’

‘Unutulmayacaklar…’

‘Yaşayacaklar…’

Politikacıların değişmez ‘terör ezilecektir, amacına ulaşamayacaktır, hesap sorulacaktır’ tümceleri kaç yıldır kulaklarımızda?

On yıldır ‘o gidenler’ neden gitti; terör neden ezilemedi, terör neden susturulamadı, terör neden abandı öyleyse insanımızın üstüne?

Gözü yaşlı eşler, çocuklar, analar, babalar ‘neden’ her gün artıyor?

Bilgiyi ‘hiçe’ sayışımızdan olmasın sakın!

Bilgisizliği ödüllendirmemizden olmasın!

Ülkeyi kan gölüne çevirenleri bilemeyişimizden olmasın…

‘Bilmeden’ her şey için ‘fikir’ üretildiğini izliyoruz!

*  *  *

Bilginin, bilmenin yaşamımızdaki yerini biliyor muyuz?

Bilgilenme çağında, bilgisiz olmanın açacağı yaraları görebiliyor muyuz?

Dinsel pencereden bakarsanız; bilim Çin’de olsa da öğrenin…

Diyalektik açısından bakarsanız; bilim yaşamı yönlendirdiği için önem verelim…

Çinliler, haklı olarak ‘bilen, bilediğini bilen akıllıdır; onu izleyin’ demiş…

Bilen, bildiğini bilen bir toplum olmanın çağımızda kazandıracağı ‘kazanımları’ inatla görmezden gelmenin yalnız ‘bize’ değil, ‘çok önem verildiği’ sıkça söylenen günümüzün kuşağını da fazlasıyla etkileyeceğini bilmemiz gerek!

Bunca yaşanan ‘sıkıntıların’ temelinde ‘bilgisizliğin’ olduğunu görelim…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP