Üniversite mezunu, bir de ailesi…   

Üniversite mezunu, bir de ailesi…  

ABONE OL
22 Eylül 2021 07:11
Üniversite mezunu, bir de ailesi…   
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yazının başlığını “üniversite mezunu olmak” koyunca, üniversite mezunlarından çok anne-babaları konuştu!

Çocuğunun doğuşunu, ilk sözcükleri söylemeye çalıştığı süreci, okul öncesini, okula gidişini, sınıfları geçişini, üniversiteyi kazanışını, mezun oluşunu…

Şimdi artık “kendi” ayakları üzerinde durabilmeli, bu güne değin öğrendiklerini/ bildiklerini yaşama geçirmeliydi artık!

Kendi özgür istenciyle, kendi özgür beklentisinin peşine düşmeliydi, yaşamdan alacağı ne varsa/ çalışarak, didinerek, emek vererek, sorgulayarak almalıydı!

O güne değin eğitimi için verilen çabanın, kendine yapılan harcamanın karşılığını vermeliydi!

Yalvarmadan, el açmadan, eğilmeden yaşamanın peşinde gecesini gündüzüne katmalı, yazı kış saymalı, acıyı bal eylemeliydi!

“Yalvaran, el açan, eğilen” yaşamıyor sayılmalıydı!

Anne-babadan bu ya da buna benzer öyle çok söz duydum ki…

Yaşam “böyle” bellenmeliydi…

***

Yok, öyle olmuyordu işte…

Çocuğunuz istediğince sınıfları ara vermeden geçsin, istediğince iyi dereceyle mezun olsun, istediğince bilgisi/ becerisi olsun…

Bilgiden/ beceriden “küçük” kırıntılar taşıyıp da, salt arkasında “dokunan güç” olduğu için “en iyi” yerlerde iş olanağı bulan kaç kişiyi saymamı istersiniz?

Ya da, her tür başarısına inanmama/ her tür becerisine güvenmeme karşın, yıllardır “iş başvurusu” kuyruğunda “umut söndüren” kaç kişiyi saymamı istersiniz?

Dile kolay, koca dört/ beş yıl boyunca aldığı derslerle/ bilgilerle “uzak- yakın” ilişkisi olmayan dallarda iş kovalayan “üniversite mezunlarının” suçlusu olmamalı mı?

Kimya eğitimi görmüş birini, masa başında oturtarak “gireni/ çıkanı” not etmesini istemek,

Ya da işletme mezunu birini, bir ilaç firmasında laboratuvar sorumlusu yapmak…

Onca yıllardır eğitim gördüğü dallar bir yana bırakılarak, “başka” dallarda iş kovalamasının önünü aralamak!

Bilgiyi, yerinde kullandırmama “suçu” olmalı bu!

***

“İktidarın”, susmayan sesi “yirmi yılda üniversite sayımızı kaça katladık biliyor musunuz” diye soruyor; kendi adıma “ne” bilmek, “ne de” sayısını duymak istiyorum!

Olmayacak yerlerde/ olmayacak yapılar oluşturarak, “layık” olmayan isimleri orada görevlendirerek, öğrenci kontenjanının sağlanamamasına karşın, çatır/ çatır aylıklarını alan, doyan, haklar edinen, kariyer sayan, toplumda üstünlük kurmaya çalışan bir katman var ettiniz!

Kontenjanı dolan kentlerde, üniversitelere yeni kayıt yaptıranların olsun, eski öğrencilerin olsun kalacak yer sorununu çözmediğinizi için cemaatçilerin/ fırsatçıların eline bıraktınız, parkların banklarına iteklediniz!

Bilmem ne kadar üniversite, bilmem ne kadar görevli, bilmem ne kadar çalışanı…

Hepsi, ama hepsi sonunda “işsizlik” olan, sonunda “umutsuzluk” olan, sonunda “yaşamdan kopuş” olan, sonunda “gelecekten kaçış” olan nelerin nedeni olmuyorlar ki?

Sorun “üniversite mezunu olmak”…

***

“Üniversite mezunu”, bilgi anlamına gelir! Birikim demektir! Geleceğin planlayıcısıdır!

Bu olguyu kaç kişide gösterdi ki sistem…

Uyumluysan, denilenleri yerine getiriyorsan, başkaldırmak yerine susuyorsan, bir de bilindik yerden “referanslıysan”; düşünülenin de üzerinde olanaklardan halı seriliyor önüne…

Ancak gerekeni yapıyorsan, yanlış denilenleri eleştiriyorsan, susmayı yeğlemiyorsan, en önemlisi bir de “referans konusunda istenileni veremiyorsan…

Ağzınla kuş tutsan, yalımlardan umut oluştursan kime ki…

Şimdi “üniversite mezunu” olanların ille de önüne düşen/ tanıdık olan/ gücü bilinen biri olmalı…

Üç- beş “huzur hakkı” alanların, hangi “hakla”; başkalarının “huzur haklarını” çalmalarına izin verildiğini/ göz yumulduğunu, düşünmeyen var mı?

Milyonlarca “üniversite mezunu” yok sayılarak…

***

Bir babanın sözleri şöyle:

“Üniversiteyi bitirmesi için zorlandığım zamanlar da oldu, belli etmedim. Hele bir okulu bitirsin, hele bir mezun olsun, dedim. O gün de geldi, mezun oldu! Bir an bir eğitim yılı kadar zaman geçti; tam dört yıl… O günden bu güne dek bildiklerini de unuttu büyük olasılıkla. Bir yandan kendi arıyor, bir yandan ben sağa/ sola haber bırakıyorum! Hiç belli bir şey yok! Dersaneye, üniversiteye göndermeseymişim, bilgisayara merakı vardı; oraya yönlendirseymişim… Keşke, demek istemiyorum ama çocuğumun durumunu gördükten sonra, gel de deme!”

“Üniversite sayılarını artırdık” demeden önce, iş alanlarını genişlettik, denilmeliydi!

Taştan su çıkaracak “gençleri” işsizlik denizinde boğmak yerine, bu yurdun topraklarına katmalıydı!

“Bilgi”, geleceğe dönüşmeliydi…

Bu gün için “üniversite mezunu” da, ailesi de, yaşamı da karanlık…

210921

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP