Afganistan’da kazanan halktır, Taliban değil!

Afganistan’da kazanan halktır, Taliban değil!

ABONE OL
3 Eylül 2021 14:27
Afganistan’da kazanan halktır, Taliban değil!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uyanın artık!

Batı medyasının size aşıladığı korkularla tepki vermek alışkanlığından vaz geçin!

Kuş uçuşuyla yaklaşık 3000 kilometre uzağımızdaki bir ülkede “şeriat gelecek” korkusu ile, iç siyasi çekişmelere ve kamplaşmalara teslim olayı bırakın!

Afganistan’da ne işimiz var, demiyorum. Hatta, bu başlıkla bir yazı dahi yazdım. (Okumak için TIKLAYIN)

Ama, ABD’nin kontrol ve dizayn ettiği bir algı operasyonuna teslim olmayalım. Kendi fikrimizi oluşturalım. Türkiye’nin devlet ve millet olarak insanlığa katkısı çerçevesinde analizler ve önlemler üzerine kafa yoralım.

Bu çerçevede; Batı medyasının, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrasında dolaşıma soktuğu bazı yalanlara bakalım.

1- ABD, plansız ve zamansız bir şekilde Afganistan’ı yüzüstü bıraktı!

Bu kuyruklu yalan, ABD devletinin Afganistan’dan çekilmeyi yıllardır tartıştığını ve uzun müzakereler sonucunda, Taliban yetkilileri ile geri çekilmenin şartlarını ve tarihini de belirleyerek ve ayrıca kamuoyuna açıklanmayan gizli maddelerinin de olduğu bir anlaşmayı 29 Şubat 2020’de dünyaya açıkladığını unutmamızı istiyor!

Halbuki, tüm dünya en geç 28 Şubat 2020 tarihinden itibaren ABD’nin Afganistan’dan geri çekilmesini 31 Ağustos 2021’de tamamlamış olacağını biliyordu! Dolayısıyla, ABD kimseye sürpriz yapmadı! Kimseyi yüzüstü de bırakmadı! ABD’nin geri çekilme sonrasında Afganistan’a yönelik politikaları olacaktır. Ancak, geri çekilmenin kendisi, Trump yönetimi tarafından imzalanmış ve Biden’ın da uyduğu bir anlaşma çerçevesinde gerçekleşmektedir.

2- Afganistan’a şimdi şeriat gelecek!

Bu kuyruklu yalan ise, en basitinden Afganistan’ın devlet ismini kimsenin bilmediğini varsayıyor! Taliban gelirse şeriat gelecek, insanları kesecekler vs. türünden korku salanların sakladığı gerçek şudur ki, orasının ismi, Afganistan İslam Cumhuriyeti’dir!

Afganistan’da İslam’ın nasıl direnişin ideolojisi haline geldiğini başka bir yazımda anlattım. O nedenle, o konuya girmiyor ve buraya sadece linkini koyuyorum. Meraklısı, buradan okusun.

Sovyet işgaline direnen modern kuvvetler Afganistan’ın sosyal ve sınıfsal özelliklerine uyum gösteremedikleri içindir ki, İslam bu alandaki boşluğu doldurdu ve Afganistan’da inançtan ideolojiye dönüştü.

Öyle ki, daha Sovyet işgali sona ermeden, 1988’de ulusal uzlaşma ile bir anayasa yapma arayışındaki Necibullah Emir hükümeti, “devletin dini İslam’dır” maddesi ile, Müslüman olmayan birisinin Cumhurbaşkanı olmayacağı hükümlerini koyuyordu!

1992’de, yani Sovyet işgali sona erdikten 3 yıl sonra ise, Afganistan’da İslam devleti ilan edilerek, anayasada bu açıkça belirtildi. Dolayısıyla, 1992’den beri İslam devleti olduğunu anayasalarına kaydetmiş bir ülkede, 2021’de “Taliban şeriat getirecek” gibi saçma bir korku yaymak, sadece algı operasyonu çerçevesinde anlaşılabilir.

3- Afganistan’da Taliban kazandı!

Bu kuyruklu yalan ise, Batı’nın bundan sonraki Afganistan siyasetinin ip uçlarını ele veriyor. Ama, önce, yalana daha yakından bakalım.

Taliban’ın askeri bir zafer kazanmadığını hepimiz izledik. Kabil’e giden yolda sözü edilir bir direnişle karşılaşmayan Taliban askerlerinin şaşkınlığından söz eden The Independent yazarı Patrick Cockburn, onların da zaferi sindirip pekiştirmelerinin zaman alacağını iddia ediyor!

Ama, gerçek şu ki, Afganistan’ın terk edilmesi tamamen ABD’nin kendi hesapları çerçevesinde gerçekleşmişti. Çünkü, ABD’nin küresel çapta büyük askeri operasyonları finanse edecek ve ısrarla sürdürecek kapasitesi kalmamıştı!

Bu yıl içerisinde yaşanan iki örnek verelim. Birincisi, ABD’nin Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtma planları dahilinde yaptıklarını gördük. Ukrayna, ABD tarafından kullanıldığını ve istismar edildiğini yaşayarak deneyimledi. Rusya siyasetini değiştirecek olan Ukrayna, büyük ihtimalle Almanya’nın hamiliğinde, Rusya ile sorunlu da olsa ilişkiler kuracak.

İkinci örnek ise, yine Almanya’dan. Daha “çiçeği burnunda başkan” olarak, AB ülkelerine Doğu Avrupa ve Transkafkasya bölgesini dünyanın en sert çelişkilerinin barındırıldığı coğrafya olarak tanıtarak, Rusya’ya karşı kuşatma ve sindirme planları söylevleri çeken Joe Biden, Almanya’nın Rusya’dan açtığı yeni enerji hattı Kuzey Akım2’yi kabul etmek zorunda kaldı!

Almanya’ya ve Kuzey Akım2 projesinde yer alan şirketler ve yöneticilerine uygulanacak yaptırım tehditleri ise, çoktan unutuldu bile!

Afganistan’daki iktidar değişiminin, Vietnam gibi askeri, İran gibi devrimsel nedenleri yoktu. ABD’nin küresel egemenlik mücadelesinde atmak zorunda kaldığı geri adımlardan birisiydi.

Tescilli ABD yanaşması, sahte solcu, eski İngiltere Başbakanı  Tony Blair ise, bu durumu, “daha sonra daha güçlü olarak yeniden dönmek üzere” bir vedalaşma olarak okuyor! TIKLAYIN

AFGANİSTAN’DA NEDEN TALİBAN KAZANAMAZ?

Afganistan’ın toplumsal ve sınıfsal yapısına kısa bir göz atmak bile, aslında Taliban’ın ülkeye hakim olamayacağını anlamamız için yeterlidir.

Birincisi, Afganistan çok etnisiteli bir toplumsal gruplaşmaya sahiptir.

İkincisi ise, ülkede çok farklı ve güçlü inanç grupları bulunmaktadır.

Üçüncüsü ise, Afganistan tribal kabile yaşam biçiminden, feodal aşiret düzenine varıncaya kadar zengin bir çeşitlilik arz eden toplumsal parçalanmışlık içerisindedir.

Dördüncüsü, Afganistan’da bütün partiler isimlerine sıfat olarak “islami” sözcüğünü mutlaka koysalar da, aslında ya bir bölgesel aşireti, ya da yine bir etnisiteyi temsil ederler.

Taliban’ın çekirdeği ise, Peştun etnik toplumunun Sünni aşiretlerine dayanır. Ancak, diğer kabilelerle yaptığı ittifaklarla, onlara da en üst düzeyde temsil hakkı vererek, büyümeyi başarabilmiştir. Bugün dahi, Talibanların muhatapları ile yapacakları her toplantıya kafalarında farklı sarıklar taşıyan bir heyetle gitmelerini, aslında kendi içlerindeki konfederatif yapıyı gösteren bir durum olarak okumak lazımdır.

Tüm bilgileri bir araya getirdiğimizde, ortaya çıkan sonuç, Taliban’ın tek başında Afganistan’a hakim olmasının imkansız olduğu yönündedir.

Farklı, istem ve talepleri olan etnisitelerin, aşiretlerin ve inançların temsil edilmediği bir hükümetin Kabil’de devlet olma ihtimali sıfıra yakındır.

Aslında, bu gerçeğin Taliban da farkındadır. Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Dr. Abdullah Abdullah kadın örgütlerinden, inanç gruplarına, aşiretlerden, etnik grup liderlerine varıncaya kadar ülkenin tüm toplumsal katmanlarıyla görüşmeler yaparak, Taliban ile oluşturulacak uzlaşı hükümetinin altyapısını hazırlamaya çalışıyorlar.

Bilelim ki, Afganistan’da laiklerle şeriatçılar cephe cepheye savaşmadı. Ama, işgalciler ve işgale karşı çıkanların cephe cepheye savaşı vardı ve milli bağımsızlık yanlıları kazandı. İşgalcilerle bir olanlar kaçacak delik ararken, milli kuvvetler ise, ülkenin bundan sonraki geleceğinde söz ve karar sahibi olmak üzere müzakereler yürütüyorlar.

AFGANİSTAN’DA İÇ SAVAŞ ÇIKAR MI?

ABD’nin ülkeyi terk ederken, bundan sonraki siyasetinin ne olacağı aslında en kritik sorudur. Kabil havalimanında IŞİD Horasan grubunun üstlendiği ve 175’den fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açan saldırılar, kanaatimce, bundan sonraki izlenecek yolun da ip uçlarını veriyor.

Uluslararası ölçekte ABD’nin girmek istediği her ülkede “destroyer” rolü üstlenen El Kaide/IŞİD militanlarının 2015’ten beri Taliban’la yüzlerce can kaybına yol açan kanlı savaşları göz önüne alındığında, Taliban’ın Kabil’de hükümet olabilmek için ihtiyacı olan istikrarı en çok tehdit edecek kuvvetin yine ABD’nin kontrolü altındaki IŞİD’li paralı askerler olduğu da ortaya çıkıyor.

Öte yandan, hem Afganistan’daki milli kuvvetlerin ve hem de sınır ülkelerinin hepsinin ittifakla Afganistan’da istikrarın sağlanması ve korunmasından çıkarları olduğu kesindir.

Bu verilerin ışığında, her ne kadar 42 yıldır normal bir gündelik yaşamın uzağında yaşasalar da, Afganistan’ın tüm kesimlerinin tercihlerini istikrardan yana yapacaklarını söylemek, kehanet olmaz.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP