Öğretmenler, yüz yüze eğitime hazır mı?

Öğretmenler, yüz yüze eğitime hazır mı?

ABONE OL
31 Ağustos 2021 13:31
Öğretmenler, yüz yüze eğitime hazır mı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Okul” ya da “eğitim” denilince; dört duvar arasında/ kaşlarını çatarak yanınıza yaklaşan/ öğrettiklerinin yaşamda nerelerde gerekeceğini “söylemeyen” yüzlerin anlattıkları/ anlatacakları/ sınavda soracakları gelir akla hep!
Örneğin abeceyi neden öğrenmek gerekliydi, matematiği neden bilmek gerekiyordu, fizik/ kimya/ felsefe yaşamın neresindeydi?
Fen derslerinde ellerini yukarılara kaldırarak, gökyüzünü göstererek anlattıkları uzay neden anlatılırdı; güneş, yıldızlar, gezegenler neden önemliydiler/ bilinmeliydiler örneğin?
Herkes bildiğini anlatmak istiyor, “tamam” da; karşıdakinin “neden” bilmesinin gerektiği hiç mi önemli değil?
Çocuklar, küçücük “aile dünyalarından” koparak geldikleri okullarda, karşılaştıkları her “yeni” şeyi anlamaları için nasıl bir hazırlık yapılır; bilen var mı?
Öğrencileri geçtik…
Kaç öğretmen kendini “bir gün” sonrasının derslerine hazırlar, öğrencilerin aklına takılan soruların ortaya çıkması için çaba harcar, öğrenciyi “dersle” ilgilendirmenin yolunu/ yöntemini arar?
Kabarık dersler, diyoruz. Kalın sayfalı kitaplar, diyoruz…
“Öğretmen” diyen var mı?
***
Türlü sıkıntılarından dolayı başında oluşan ağrılar artınca doktora giden birine, doktor “kafanıza hiçbir şeyi takmayacaksınız, temiz havada gezineceksiniz, beslenmenize özen göstereceksiniz” diye sıralar!
Sanki “kafana takma, gezin, iyi beslen” denildiğinde yapılacak bir şey…
Bugün toplumun büyük bölümü “açlık sınırı” denilen ekonomik yetersizlikle yaşamını sürdürmeye çalışıyor!
Yine, toplumun büyük bir bölümünde evlere tek aylık giriyor!
Yine, genç kuşak nüfusta “işsizlik” gibi bir sorun var!
Gereksinmelerinizi karşılamada zorlanıyorsanız, üniversiteli çocuğunuz yıllardır işsizse, yanınızda yiten bir yaşama tanık oluyorsanız, geçim zorluğu aile içinde sorunlar oluşturmaya başlamışsa…
Saymakla bitmiyor!
Başınız da ağrır, kalbiniz de sıkışır, olaylara bakışınız da değişir, doğru karar almakta da zorlanırsınız…
“Çık, gez, hiçbir şey düşünme” demekle; olmuyor!
Peki, “eğitim” böyle oluyor mu?
***
Şu an “eğitimden” ne anlaşıldığı, ne yapılmak istendiği, yetişen kuşağı nerelere sürüklediği belli değil!
AKP’nin yirmi yılda “eğitimi” getirdiği yer burası…
Bazı “boş sözlüler”, yirmi yıl öncesini bilmelerine karşın, “o zaman daha mı iyiydi” diye soruyor!
Kısa bir tümceyle, “bugünden daha verimliydi, geliştirilmeliydi” derim!
Japon pedagogların, “gençlerinizde ulusal bilinç eksikliği var” saptamasını daha önce yazmıştım. Bunun için, öğrenciler daha okula başladıkları ilk günlerde/ okul içi eğitim yerine, ulusal başarıları anlatan yerleri gezdirdiklerinden söz etmiştim!
Bugün 30 Ağustos, gelecek hafta başlayacak olan yüz yüze eğitimin içinde nasıl bir yer edinecek; Mustafa Kemal’le arkadaşlarının verdiği göz yaşartıcı uğraş “eğitimde” nasıl anlamlaştırılacak?
Sonra 29 Ekim geliyor; o zaman ne yapılacak, bu yurdu “yönet” diye ellerine verilenlerin geçmişte/ bayram gününe denk getirilen dinlenme/ hastalık gibi yaşanmışlıkları nasıl unutturulacak?
Eğitimin içinde bu “yaşanmışlıklara” nasıl bir yer bulunabilecek?
***
Ders yılı başında, sınıfa ilk girdikleri gün, öğretmenin bıraktığı “izin” çok önemli olduğu bilinir!
Covid 19 gibi, tüm dünyayı sarsan bir olgu nedeniyle, “herkes” büyük yaralar aldı!
Bunlardan en önemlilerinden biri de eğitim, eğitim de çocuklar, çocuklara yaşatılan tutsaklık…
Bunlar nasıl aşılacak?
Kalın ders kitaplarından, alınamayan önlemlerden, “iktidarın” yapamadığı/ yapmak da istemediği düzenlemelerden söz ediyorum…
İki yıl okul kapıları kilitliydi! Bu güne değin “çocuklarınızı uzak tutun” denilen internet “eğitimde” çocukların kurtarıcısı oluvermişti, çocukların tablet kavgalarına tanık olunmuştu, bakanlığın verdiği eğitime erişmek için köy yerlerinde “yüksek tepelere” sınıf yerleri yapılmıştı…
Haftaya okullar açılacak, öğretmen okuldan sınıfa girecek, “tanışalım” diyecek, sonra da dersler!
“En” geri kalmış ülkede uygulanan yöntem de bu olmalı; adı eğitim…
***
Eğer bir “hastalığı” iyileştirmek istiyorsanız, “öncelikle” nedenlerini/ sorunlarını çözmek zorundasınız!
Çarpma işleminin sonucuna “bölmeyle” ulaşabilirsiniz, ancak toplama ya da çıkarmayla asla!
“Eğitimdeki” sorunları çözmek için “salt” öğrenciler üzerine yoğunlaşılırsa “en büyük” yanılgı yaşanır!
Öğretmenler de, öğrenciler kadar yüz yüze eğitimden uzaktılar!
Öğrencilerle yüz yüze gelemediler, onların koridorda koşuşmalarına kızmadılar, sınıfta yüksek sese kızıp bağırmadılar, oynarken düşen öğrenin diz kapağındaki yarayı sarmadılar; öğrenciler nasıl kendilerini yenileyemediyse, öğrenciler nasıl yeni bilgiler edinemediyse, öğrenciler nasıl gelişmelere açlık duymuşsa…
Sorum açık:
Öğretmenler, yüz yüze eğitime hazır mı?
300821

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP