Yeter, gerçekten de yeter!

ABONE OL
9 Nisan 2021 11:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bunca haber kirliliği arasında yine at izinin, it izine karıştığı günleri yaşıyor gibiyiz.

Neden mi?

Çünkü  “yurtsever Atatürkçü ” geçinen bunca asker emeklisi…

Görev sürelerinde Hoca Efendi tarikatı orduda ve Devlet bürokrasisi içinde boy verirken, onlar neredeydiler, neden konuşmadılar,  neden sustular?

O günlerde İçişleri Bakanı olan Meral Akşener gibi…

Ve bugün ne oldu da böyle öfkelerini kustular?

Dünleri düşündükçe aklımda deli sorular, uykularım kaçıyor.

90’lı yıllarda Devlet kurumlarında ve 80’lerden beri ordunun içinde büyüyen, gelişen tarikat örgütlenmesini  “ordu mensubu oldukları günlerde” hiç duymadı mı şu emekliler? Üstelik bu yaşananlar; AKP iktidarından ve Ergenekon soruşturmasından önceki dönemlerdeydi.

Sanki üçüncü bin yıla yolculuk yapmıyoruz da birinci bin yılın ortaçağında takılıp kalmışız; bir militer sınıf, bir ruhban sınıf ki bazen biri, bazen diğeri üstün ve de ayrıcalıklı oluyor halkın karşısında…

Oysa “demos” halk demek ve de “demokrasi ” de halkın yönetimi…

Ama şu baskın sınıflar bir türlü kavramları öğrenemeyip, içselleştirmeyi de beceremediler ki halk olanak bulup, ayrıca güçlenip de egemenliğini kurabilsin onların karşısında…

Dolayısıyla gerçek ya da olası darbe endişeleriyle; geçiyor Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaklaşık 100 yıla ulaşan yaşamı… Bizler de Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları olarak; ortalama 20. yaşlarımızdan başlayarak, siyasal tartışmalarla yiyip, bitiriyoruz kendimizi…

Sere, serpe, sorunsuzca ve sorumsuzca yaşamak; Türk yurttaşlarının hakkı değil mi?

Kuşkusuz Orta Asya’dan beri; kadınıyla, erkeğiyle “asker millet” olarak yetiştirilir, askerini sever bu halk…

Ama nasıl ki sivil ya da dinsel vesayet altında olmayı istemiyorsa, askeri vesayet altında yaşamayı da seçmez,  istemez, sevmez bu halk…

Ve…

Atatürk’le birlikte yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı veren Mustafa Kemal’in Askerleri’ni; görev ve sorumluluk bilinciyle, kışlasında görmek ister. Ama aklımız erdiğinden beri ülkede yaşanan/yaşatılan 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz vb. olaylar zinciri, bir türlü olgunlaşamayan demokrasimizden, pek çok değeri alıp götürdü.

Öylesine ki toplumsal yaşamda; “albayımın karısı” bile komutan kesildi başımıza… Türk Siyasal Tarihi’ne bakıldığında; İdari Yargı-Adli Yargı- Askeri Yargı arasındaki hak, hukuk yarışında her zaman Askeri Yargı üstün geldi, asker-sivil arasında çıkan en sıradan sorunların bile çözüm aşamasında…

Oysa gerçek demokratik ülkelerde; ilişkiler nasıl da bambaşka?

Onlar genellikle “darbe” korkuları, endişeleri, tartışmaları yaşamazlar. Sürekli siyaset konuşmazlar; siyaseti, profesyonel siyasetçilere bırakırlar. Seçimden, seçime; sandık başına gider, oylarını ödül ya da ceza olarak kullanırlar.

Bizler; halk olarak, sivilleşme, demokratikleşme ve “yetmez ama evet” haykırışları eşliğinde yaşadığımız günlere geldik. Bundan böyle bu ülkede “askeri darbe olmaz” güvencesi verildiği sanısı içindeyken halk… Ve muhalefetin işi de yalnızca leyleğin yaptığı gibi sürekli lak, lak… Bir gece yarısı; emekli askerlerin paylaştığı bir açıklamayla, ortalık karıştı, saflar bir kez daha ayrıştı. Herkes düşüncelerine aykırı sözler, söyleyen diğer birileriyle “sözel düzlemde” kapıştı. Adalet Hanım’dan sonra; Demokrasi Güzeli de “Bu ülkede bana yaşama hakkı tanınmayacak mı?” diye haykırmağa başladı. Enflasyon Canavarı bile pusulasını şaşırdı; korkudan titreye, titreye daha da şişindi, irileşti, büyüdü.

Tarih yazar ki Osmanlı’da Yeniçeri’nin bozulmaya başladığı günlerden beri, bu topraklarda ne huzur, ne güven, ne hukuk, ne de mutluluk bir türlü gerçekleşmemiştir. Üç anakaraya yayılmış olan Osmanlı; küçüle, küçüle Anadolu topraklarına hapsedilmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte; ümmetten, ulusa… Cemaatten, cemiyete doğru değişim gösteren bu halk, yine birileri yerse bir halt diye, demokratik bir ülkede yaşayabilme özlemlerine ulaşamamaktadır. Bu gidişle sanki ulaşma olasılığı da hiç olmayacaktır.

Şu küresel salgın döneminde maskesiz soluk alamadığımız gibi, bir de beyinlerimize, benliklerimize maske taktırmayın; şu istikrarsız ilişkilerinizi sürdürerek yaşamımızın tadını kaçırmayın ! Yeter, gerçekten de yeter!

Adalet Hanım da, Demokrasi Güzeli de bu ülkeye çok yakışır; çekmeyin önlerine setler!…

Didim, 8 Nisan 2021

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP