Çok şükür, ikinci aşımı da oldum. Aşı vardı, herkese yetiyordu. Kimse, hani bana, hani bana diye çığrışmıyordu!
Hatta, Istanbul’un en kalabalık mahallesinde, en merkezî konumdaki Sağlık Ocağı’nda randevu saatimden 1dakika önce içeri alındım!
İkinci aşımı olurken, nedense! aklıma İkinci İnönü Savaşı ile ilgili uydurulan yalanlar geldi! Aşı yok diyenlerin, İkinci İnönü Savaşı olmadı diyenlerle mutlaka bir akrabalık bağı olduğu sonucuna vardım.
Ama, biliyorsunuz, ikisi de yalan çıktı.
Eskiden İnönü savaşlarını dezenformasyon konusu yapanlarla ittifak halinde olan Sayın Cumhurbaşkanımız dahi, kısa bir süre önce, İnönü’de kazanılan zaferi kutlayan mesajını yayınladı!
Belki, kimse fark etmedi. Ama, bu kutlama mesajı aslında çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Benden önce sırada bekleyen 4 kişinin de kadın olmasına bağladım, Doktor hanımın güleryüzlü davranışını. Kendime yoracak değilim!
Ama, yine de sol omuzumu açıp aşıyı beklerken, pür dikkat, hazırlanış aşamalarını kontrol ettim.
Hekime hanım, elleri eldivenli olarak aşıyı buzdolabından çıkardı, masanın üzerine koydu. Sonra, tek kullanımlık enjeksiyon çıkardı, onu da paketinden açtı. Aşı şişesisin üstünde küçük bir kulakçık var, onu kaldırdı ve iğneyi oradan şişenin içine daldırdı. Tüm aşıyı enjeksiyon iğnesinin haznesine aldıktan sonra iğnenin ucunu kapattı.
Bana doğru gelirken, gerçekten aşı oluyor muyum, yoksa bizi mi kandırıyorlar sorusunun cevabını alacağım anı bekledim.
Hekime hanım ise, söylemesi gereken rutin uyarıları sıralıyordu. Aşı olanlar bilir; dışarıda en az 15 dakika oturun. Anormal bir durum olursa hemen bana bildirin. Vs.
Alkollü pamuğu omuzuma sürtmesi ile iğneyi batırması bir oldu, diyebilirim. Ancak, bu kez iğnenin içeriğinin vücuduma girişini tam olarak an-be-an hissettim!
Doktor hanımın enjeksiyonu çıkarması, sonra çöpe atması, eldivenlerini çıkarıp yeni eldivenler çıkarması vs ne kadar sürdü, bilemiyorum.
Beni ilgilendiren, İkinci aşımın tüm gerçeklik duygularıyla yaşanmış olmasıydı.
Son olarak, Doktor hanımın gözlerine baktım.
Birinci aşımı yaparken de aynı rutin, işine odaklı, büyük ihtimalle de mesleğini severek yapan insanın gözleriydi.
Bu gözlere güvenebilirim, dedim.
YORUMLAR