• OLAY NET
  • Manşetler
  • Türkiye’ye övgü yağdıran ve lâleyi Hollanda’ya kazandıran adam: Busbecq/ 2

Türkiye’ye övgü yağdıran ve lâleyi Hollanda’ya kazandıran adam: Busbecq/ 2

ABONE OL
15 Ocak 2021 12:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Busbecq, Türk yurdunun mimarisinden daima söz etmiş ve bu hususta dikkatini çekenleri şöyle yorumlamış:

“Türklerin bir özelliği de binalarında ihtişamdan kaçınmaları. Bu gibi şeylere önem vermeyi kendini beğenmişlik, gurur ve gösteriş addediyorlar -bunlar adeta insanın bu dünyada ebediyen var olmayı beklediğine işaret edermiş gibi. Evlerine, bir yolcunun hana baktığı gözle bakıyorlar. Onları hırsızlardan, sıcak, soğuk ve yağmurdan koruyorsa başka bir lüks aramazlar. İşte bu nedenle bütün Türk diyarında zarif bir eve sahip zengin bulmak zordur. Sıradan halk kulübelerde ve küçük evlerde yaşar. Ancak zenginler bahçe ve hamama düşkündür. Kalabalık ailelerini barındıracak büyük evleri vardır ama bu evlerde aydınlık revaklar, göz alıcı salonlar, muhteşem olan veya insanı cezbeden hiçbir şey yoktur.”

Türklerin misafirlere olan düşkünlüğü, tarihten bu yana süregelmektedir. İşte bu konu hakkında da Busbecq’in bilhassa hanlara dair görüşlerini yine mektuplardan şöyle öğreniyoruz:

“Bazen de bir Türk Hanında kaldım. Bunlar çok geniş ve ayrı ayrı yatak odaları olan gösterişli yapılar. Hıristiyan, Yahudi, fakir, zengin hiç kimse buradan geri çevrilmiyor, kapısı herkese açık. Paşalar ve sancak beyleri yolculukları sırasında buraları kullanırlarmış. Türk hanlarında her zaman bir saltanat sarayındaymışım gibi, misafirperverlikle karşılandım. Bu hanlardan konaklayanlara yemek verilmesi âdettir. Yemek zamanı bir hizmetkâr masa kadar kocaman bir tepsiyle çıkagelir. Tepsinin ortasında bir tabak etli bulgur, etrafında ekmekler ile bazen de bir petek bal olur.”

Busbecq, Türklerin hangi işlere yatkın olduğundan mesleki tecrübelerine kadar değerlendirmelerde bulunmuş. Özellikle dikkatini çeken hadiselerde gözlemlerine kendi yorumlarını da katmış. Bunlardan biri de Türklerin karakteristik özelliklerinde dinlerinin ne kadar etkili olduğuyla ilgili. Busbecq’in oldukça ilginç sözleri şöyle::

“Türklerin cesaretlerini fevkalade buluyordum. Gecenin karanlığına, ay ışığı olmamasına ve şiddetli rüzgârlara rağmen yola devamda hiç tereddüt etmediler. Kıyıdan suya uzanmış değirmenler ile kütüklerden ve ağaç dallarından dolayı sürekli tehlike içindeydiler. Kuvvetli rüzgâr, bulunduğum tekneyi sık sık ağaç köklerine suya uzanan dallara öyle bir şiddetle çarpıyordu ki her an parçalanmamız mümkündü. Hatta bir defasında güvertenin bir parçası büyük gürültüyle koptu. Yatağımdan fırlayarak gemicileri daha dikkatli olmaları için azarladım. Bana yüksek sesle verdikleri cevap sadece “Alaure” yani “Allah bizi korur” oldu.”

Türk mutfağını seven ve lezzetli sofralara konuk olan Busbecq’in, Türk yemek kültürüyle ilgili söyleyecekleri de elbet vardır:

“Türkler yolculuk sırasında ete veya sıcak yemeğe rağbet etmezler. Hoşlandıkları şeyler ekşitilmiş süt, peynir, kuru erik, armut, şeftali, ayva, incir, kuru üzüm ve vişnedir. Bu meyveleri temiz suda kaynatıp büyük toprak tepsilere koyarlar. Herkes bundan canının çektiğini satın alır. Meyveyi ekmeğin yanında katık olarak yerler. Sonra da suyunu içerler. Böylece yiyecek ve içecek çok ucuza mal olur –öyle ki bizde bir kişinin günlük yemek masrafı bir Türk’ün 12 günde harcayacağı paradan daha çoktur. Hatta resmi ziyaferleri bile genellikle böreklerden, çeşitli tatlılardan, yanına koyun eti ve tavuk ilave ettikleri muhtelif pirinç yemeklerinden ibarettir. ”

sürecek

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP