Anlamakta neden zorlanıyoruz?
Sağı da dinliyoruz, solu da dinliyoruz, aşısız olunamacağını söyleyeni de dinliyoruz, aşı olmak için erken davranıldığını söyleyeni de dinliyoruz, aşıda “çip var” diyeni de dinliyoruz, aşının gelecekte ne iz bırakacağının bilinmediğini ileri sürenleri de dinliyoruz, iki aşının kullanım aralığını “anlaşılmaz” bulan bilim insanlarının dediklerini de dinliyoruz, aşıyla insanlar üzerinde büyük oyun planlandığını söyleyenleri de dinliyoruz …
Bilmiyor muyuz?
Sonra covid 19 için şu ana dek “kesin” bilgi verilmediğini de biliyoruz, Wuhan’da mı/ İspanya’da mı/ ABD’de mi olduğunun tartışıldığını da biliyoruz, ABD’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı Matthew Pottinger’in “Covid-19 salgını Wuhan’da Çin hükümetine ait bir laboratuvardan sızdı” sözlerini de biliyoruz, virüsün laboratuvar ortamında üretildiğini ileri sürenleri “aptalca” diyerek “karmaşık/ çelişkili/ inanmadığı” gerekçeli yakıştırmalarını da biliyoruz…
En çok da ülkemizde yirmibini/ dünyada seksenmilyonu aşkın insanın yaşamını yitirdiğini de biliyoruz!
Dinlemekle/ anlamakla birlikte, sorgulamanın gereği yok mu acaba herşey de olduğu gibi?
“Muhalif”, en çok da “yeni muhalefet” olmanın anlamı yok mu acaba?
***
“İktidarın” sözünü etmiyorum!
Seçimde desteklediğim, kazanmaları için köşemde konuk ettiğim, okurun “daha iyi” anlaması için “bir tümcelerini” ayrıntılandırdığım, dostlarla onlar adına görüştüğüm, “absürt” eleştirenleri biraz da olsa kırdığım, anlamak isteyenlere “iyice” anlatmaya çalıştığım, sevinç çığlıklarını utkum saydığım “muhalefet” olarak bilinen yerel yönetimlerden;
Onların değişmez yandaşlarından/ oralarda palazlananlardan/ koltuklarına abananlardan/ ne yaptıkları bilinmezlerden/ konuk görmek istemezlerden/ çok çalıştıklarından yorulanlardan/ aranmaktan kaçınanlardan/ “İktidarı” öykünenlerden de söz etmiyorum…
Salt “muhalefetim” deyip, oralara/ buralara çöreklenenlerin de sözünü etmeyeceğim…
***
“Muhalif ya da muhalefet” şemsiyesiyle bürünmek yetiyor gibi sanki…
İçini öylesine boşalttılar/ anlamsızlaştırdılar/ yozlaştırdılar/ yabancılaştırdılar ki; sanırsınız taşlara/ kayalara/ yollara vurdukları “iktidar” partisini her fırsatta yinelemekten/ öykünmekten uzak durmuyorlar!
“İktidar” partisi nasıl “salon toplantılarının” göz kamaştırıcı şatafatıyla yurttaşı oyalamayı/ olanları unutturmayı yeğliyorsa, “muhalifim/ muhalefetim” diyen yerel yönetimler de benzerini yinelemekte/ öykünmekte zorlanmadığı gibi, ipe/ sapa/ ideolojiye denk gelmeyen “gösteriş” ardında koşmaktan ödün vermiyor!
“Bal tutan parmağını yalar” diyenler öyle çok ki buna; ortadaki “bal” neyse, onu nasıl edindilerse, hangi emekle onu tutmuşlarsa, balı ellerinden alınıp/ yalnız yalayacak kadar kalması ile avutulmalarını içlerine nasıl sindirmişlerse…
Anlamak, anlayabilmek için yeni “muhalif ya da muhalefet” zorunluluk…
***
Korkular yüklüyüz…
Gelecek korkusu, eğitim korkusu, geçim korkusu, sağlık korkusu, adalet korkusu, yaşama korkusu…
“Yaşama korkusu”, “korkuların” bütününü içine alıyor; sağlığı da, adaleti de, eğitimi de, geçimi de…
Her birey için bunların “önceliği” başka olsa da; nüfusun yarısından çoğunun yaşadıkları/ içinde bulundukları/ izlerini taşıdıkları yaşamlarının “öncülü” hep “geçim korkusu”…
“İktidar”, yoksulluğu bitirdikleri için “geçim korkusunu” yok sayıyor/ bal tutan parmağını yalayarak doyuyor ya, “muhalif ya da muhalefet” kazananları da geri kalmıyor!
Üç-beş kişiye ellerini uzatarak, onları da medyada “teşhir” ederek, korkunç “sömürü” sistemlerinin içinde “susturmayı” biliyorlar!
Evinden çıkamayan, mahallenin pazarından gereksinmelerini sağlayamayan, birini görse başını kaldıramayan, iş yapar bulunmayan, kazancını yaşamasına yetiremeyen, çocuklarına gülemeyen için “öncelik” nasıl “geçim” olmasın ki?
“Muhalif” yerel yönetimlerin koltuklarına oturanların gözünde ne insan, ne emek, ne gelecek, ne yaşam “iktidardan” ayrı değil; kapısını çaldığınız, yüz-yüze geldiğiniz, geçmişte acıyı üleştiklerinizin bakışları havada…
“İktidarı” mı eleştirmeli salt, “muhalefette” hiç suç yok mu?
***
Sağı da dinliyoruz, solu da dinliyoruz, peki parmaktaki yaraya merhem olacak bir “sonuç” alıyor muyuz?
“İktidarın” işi/ gücü yurttaşı covid 19 aşısına yoğunlaştırıp, “aşının” umut sayılması yönünde, “elindeki” tüm gücü kullanmak/ “muhalefetin” işi de “iktidarın” yaptığı her şeyin “neden daha çok yapılmıyor” diye tepki göstermek; isteniyor ki yurttaş covid 19 ile daha çok korkutulsun, isteniyor ki daha çok kıskaca alınsın, isteniyor ki “belirsizliği” süren aşıların uygulaması daha çabuk yapılsın, isteniyor ki küreselcilerin “izi” üzerinde yürünsün!
Anlaşılması neden zor; “muhalefet” yerel yönetimleriyle “iktidarın” yolunda!
“İktidar” partisini her fırsatta yinelemekten/ öykünmekten uzak durmuyorlar!
100121
EKONOMİ
18 saat önceYAZARLAR
18 saat önceYAZARLAR
18 saat önceYAZARLAR
19 saat önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce