Son yıllarda Avrupa ülkelerinde, hatta dünyanın dörtbir yanında, İslam’a ilgi duyan ve din değiştirerek Müslüman olanların arttığına dair haberleri hepimiz okuyoruz.
55 Yıldır yaşadığım Hollanda’da da aynı durum yaşanıyor.
Buraya geldiğim ilk yıl, tanıştığım bir Hollandalı’nın müslüman olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Bu Hollandalı, Türkiye Cumhurbaşkanı Atatürk ile Hollanda Kraliçesi Wilhelmina’nın girişimleri ile 1933 yılında kurulan Hollanda-Türk Dostluk Cemiyeti’nin Genel Sekreteri Jan Beerenhout’tan başkası değildi. O’nun da islama geçiş için gerekçeleri vardı tabii. Şaşkınlığımı görünce, ‘Şaşırma, benden başka daha pek çok Hollandalı müslüman olmuştur’ demişti.
Aslında Hollanda, resmi olarak en çok müslüman vatandaşa sahip olan ülkelerin başında yer alıyordu. Öyle ya, Afrika kıtasının güneyinde Güney Afrika, Amerika kıtasının ortasında, Surinam, Hollanda Antilleri ve diğer küçük adalar, Hindistan’ın bir bölümünde ve uzak doğu Asya’da Endonezya adaları olmak üzere, dünyanın dört bir yanında sömürge edinmiş bir ülkeden söz ediyorum. Bu durumda Hollanda’nın, yani Nederland’ın (Alçak Topraklar) müslüman nüfusu yüz milyonlarla sayılıyordu.
Bugünkü Hollanda topraklarında, Hindistan ve Endonezya asıllı Müslümanlarla, Surinam asıllı Müslümanlar, ilk Müslüman azınlığı oluşturmuşlardı. İlk cami 1955 yılında Lahey şehrinde Hindistan-Pakistan asıllı Ahmediye hareketi tarafından açılmıştı. Bu hareket mensupları 1947 yılından itibaren Hollanda’ya yerleşmeye başlamışlardı.
İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde, Hollanda’ya yerleşen Ahmediye hareketi, aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’i de Hollandaca’ya tercüme etmişti.
1960 yılında başlayan yabancı göçüyle, bugünkü Hollanda topraklarında 1,5 milyon müslüman yaşamaktadır. Hollanda’daki cami sayısı da 500’ü bulmuştur. Hollanda’daki müslüman nüfusu her yıl hızla yükselmektedir.
Müslümanlığı, araştırıp ve inanıp seçenlerin yanında, az sayıda da olsa, menfaatlanmak için ‘bel bağlayanlar’ vardır. Arnold van Doorn Joram van Klaveren
Son yılların en ilginç ‘Müslümanlığa geçiş’ olayı, iki siyasetçi tarafından gerçekleştirilmiştir.
İlginçtir ki, bu iki yeni müslüman, daha önceleri tam bir İslam karşıtı partinin üyeleri olduğu gibi, İslam’a karşı en büyük hakaretleri yapmış kişilerdi.
Bu iki kişinin, gerçekten İslam’a inandıkları için mi, yoksa menfaatlanmak için
‘Bel bağladıklarını’ mı, sizlerin takdirine bırakıyorum.
Tabii ki gelişmelerin akışı doğrultusunda kendi görüşlerimi de dürüstçe aktarmak zorunda kalacağım.
İslam’ı seçmiş olan bu iki Hollandalı siyasetçi, Türk ve İslam düşmanı ve de ırkçı Geert Wilders’in partisinde yer alan Arnold van Doorn ve Loram van Klaveren’dir.
2013 yılında Abdu Khoulani’nin kurduğu Birlik Partisi’ne girdi. 2014 seçimlerinde, tek sandalye kazanan parti listesinde ikinci sırada olduğu için meclise giremedi. Meclise giren Abdu, IS’e destek vermekle suçlanınca istifa etti. Van Doorn böylece Abdu’nun yerine yeniden meclise girmiş oldu.
Van Doorn’un, aynı yıl polis tarafından tutuklanması büyük haber olmuştu. Van Doorn, devlet sırlarını dışarı sızdırmakla suçlanmıştı. Güney Hollanda Valisi ile yapılan, devlet sırrı bir konuşma ile, World Forum binasının satışında cereyan edenleri dışarı sızdıran Van Doorn mahkeme tarafından 240 saat iş cezasına çarptırılmıştı. Van Doorn, Algemeen Dagblad gazetesi muhabirine, ofisinin anahtarını vermiş ve tüm dosyaların incelenmesine göz yummuştu. Mahkeme, gazeteciye de 1000 euro pra cezası vermişti.
Daha sonra, 14 -15 yaşındaki çocuklara esrar satışı nedeniyle tutuklanıp yargılanan Van Doorn, 3 ay tecilli hapis cezasına çarptırılmıştı. Yaptığı işin suç olduğunu bilmediğini belirten Van Doorn, daha sonra İslam dinine geçiş yaptığını açıkladı.
İslam söylemi ve eylemi hareketleri ile ünlü olan siyasetçinin bu hareketi de hayretle karşılanmıştı.
Van Doorn gelen tepkilere karşı, ‘Ben yine Arnold van Doorn olarak kalacağım. İsmimi değiştirmeyeceğim, burka giymeyeceğim, sakal bırakmayacağım. Hiç bir şey değişmeyecek. Kendimi Kuran’a vereceğim.’ cevabını vermişti.
2018 yılında PVV’li meclis üyesi Willie Dille, kendisine bir grup müslümanın tecavüz ettiğini, bu tecavüz saldırısını Arnold Van Doorn’un organize ettiğini belirten bir mektup bırakarak intihtr etti. Van Doorn bu suçlama için de ‘saçmalık’ dedi.
Van Doorn, müslümanlığa geçtikten sonra Lahey Belediye Meclisi’ne sunduğu bir önerge ile, müslümanlara özel plaj istemişti. Van Doorn’a göre, sahillerde nasıl ki çıplaklar için özel plaj alanı yapılmışsa, müslümanlar için de kendi taassuplarına bağlı kalacakları plaj hakları vardır.
Van Doorn, çıplakların çok çirkin görüntü verdiklerini de dile getirmişti
İslam’a geçişinin Kur’an-ı Kerim okuyarak başladığını söyleyen Van Doorn, Müslümanların içinde yer aldıkça, filmlerde tanıttığından farklı insanlar olduklarını anlatıyor. İslam düşmanı olduğu halde, bir camiyi ziyaret ettiğinde Müslümanların kendisini hoş karşılamasından da etkilendiğini söyleyen Van Doorn, “Pişmanlık duydum. Kafam tamamen karıştı. Filmlerde gösterdiğimiz müslüman profili ile gerçek müslümanlar o kadar farklıydı ki, etkilenmemek elde değildi” sözleri ile Müslümanlardan nasıl etkilendiğinin altını çiziyor.
Mekke’ye gittiği zaman Gucci marka gömlek giymekten de geri kalmayan Van Doorn, şimdilerde Hollanda parlamentosu’na girebilmek için destek arıyor.
Mekke’ye giderek Umre yapan Arnold van Doorn, aleyhine film yaptığı Hz.Muhammed’in kabrinin başına gelince gözyaşlarını tutamamış.
sürecek
GÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
4 gün önceEKONOMİ
4 gün önceGÜNDEM
5 gün önceEKONOMİ
5 gün önceEKONOMİ
5 gün önceDÜNYA
5 gün önce