Dört ay geçti aradan…
Dört ay önce yapılan yerel seçimlerin ardından; bu köşede yer alan dört yazıdan, dört paragraf yeniden…
***
Çok konuşulan, çok atışılan, çok tartışılan, çok kızışılan, çok polemikli bir seçim sürecini geride bırakırken gördük ki…
‘İktidarı’ ekonomiyi sarstı!
Yurttaş, birçok yerde ‘beka’ yerine, ‘mutfak’ dedi.
Bugün ya da birkaç gün içerisinde görevi devralacak olan belediyeler akılcı, katma değerli, yurttaşı birleştirici, üretime odaklı, sosyal belediyecilik anlayışı göz önünde tutularak projelerini uygulamaya koymaları;
Bir yandan kenti yaşanılır duruma getirecek,
Bir yandan yurttaşın birbirine olan güvenini artıracak,
Bir yandan kentin mutlu olması sağlanacaktır…
***
Gelen son anakent sonuçları; “muhalefetin” güçlü ya da tutarlı politika izlediğinden değil, yurttaşın mutfağında yaşanan “yalımın” ne denli yakıcı olduğunun kanıtı!
Ancak yeterli olduğu kanısında değilim!
Ekonominin “el yaktığı” dönemleri anımsayın…
En son ikibinbir’de Ecevit hükümetini yerinden etmişti!
Bir gün öncesinde her şey güzelken, hükümete övgüler dizilirken, ortakların uyumu ballandırılarak anlatılırken; sözde bir anayasa fırlatılmasıyla alt-üst olan ekonomi hükümetin “tu-kaka” olmasına yetmişti!
İlk seçimde de bedeli ödetilmişti!
Haziran seçimlerinden günümüze kaç kez yazdım bilmiyorum…
Yabancı paranın iki katına çıkıp, ulusal parayı yarı yarıya değersiz kıldığı,
Karşı koymalarla yüzde kırklara düşürüldüğü, şimdi orada da tutulamadığı,
Piyasadaki birçok sektörün çöküş yaşadığı,
Beyaz eşyada, otomotivde, mobilyada “iktidarın” sektörü kurtarma çabasının işe yaramadığı,
Emekçi katmanın her gün biraz daha “doyumsuzluğa” sürüklendiği,
Emekçi için atılan “iyileştirme” ataklarının yetersiz kaldığı,
Kurtarma çabalarının “anaparadara” yoğunlaştırıldığı,
Asgari ücrette, emekliye “hak” görülen maaşta açlık sınırının görmezden gelindiği,
En yaşamsal besinlerin, ülke topraklarında üretilmesi yerine dışalımla sağlanması yoluna gidildiği,
Üreticinin toprağını ekebilmesinde kullanıldığı girdilerin fiyatlarına gelen zamla birlikte ekemez duruma geldiği,
Toplumun “üreten” değil, “tüketen” toplum olmasının önünü açılmaya çalışıldığı…
***
Bir suçlama anımsıyorum…
Zeydan Karakar’ın, Anakent Belediye Başkan adayı olarak basına düzenlediği kahvaltıda sorulduğu an duymuştum olayı…
“Şehit aileleri ile olan buluşmanızda, iki şehit ailesini kovduğunuz, salon dışına attırdığınız konuşuluyor; ne diyorsunuz?” diye bir soru gelmişti toplantıda.
Böyle bir konunun ‘olabilme’ olasılığını,
Sıkça konuşmalarına, gerekse toplu ortamlarda konuklarla olan ilişkisini bildiğim Karalar’ın böyle bir tutum-davranış içerisine girebileceğini düşünemem…
Sorunun ardından, o anın görüntüleri yansıdı ekrana…
“Konuşurken, önce bulunan iki kadından biri söz istedi” diyerek sözüne başladı Karalar. Ardından da, kadınların birinin konuştuğunu, provokasyon (kışkırtma) amaçlı sözler kullandığını, diğer kadının da oturdukları masanın örtüsünü sürüdüğünü anlattı.
Karalar bunları anlatırken, ekranda aynı biçimde görüntüler vardı…
Yine o gündü…
Sosyal medyada, konu biraz daha abartılarak, sanki kahvaltı buluşmasında Karalar konu üzerine açıklama yapmamış gibi paylaşımlar yapılıyor, bir yanda da ‘anlaşılması zor, elle tutulmaz gerekçeli’ yorumlar yapılıyordu!
Buna benzer ‘kirliliklerin’ sayısı bilen var mı bilmiyorum!
***
Büyükşehir Belediyesi’nde balkon konuşması yapan Başkan Zeydan Karalar’ın şu saptamasını anımsayalım:
“Biz Adana’ya inandık, Adanalılar bize inandı. Yola çıktığımızda, desteğinizi esirgemeyeceğinizi adım gibi biliyordum. Çünkü içinizden biriyim. Sizi benim kadar kimse tanıyamaz. Otuz yıl sonra, birlikte elde ettiğimiz başarıdan dolayı çok gururluğum. Bugün toplanan kalabalığın daha önce toplandığını hatırlamıyorum. Bu bize olan güvenin sonucudur… (…) Alın teri hiçbir kardeşimize dokunmayız, işlerini yapmaya devam ederler. Ama belediyenin sırtında yük olan, çalışmadan para alan kardeşlerimiz kusura bakmasınlar…”
Atatürk Caddesi’nde o kalabalığı, o sevinci, o umudu, o beklentiyi, o susamışlığı görmemiştik daha önce…
Yaşatacağı zorlukları, zorunlulukları da…
Otuz yıl sonra, otuz yıllık ‘birikmişlikleriyle’ alana gelenler vardı…
Otuz yıldır, her seçim sonrasında hüzün yaşamanın ardından gelen bir ‘seçim başarısı’ vardı…
Sokakta, mahallede, çarşıda seçimin ardından ‘başkalaşan’ konuşmalar vardı…
İçinde yaşam ‘kıpırtıları’, içinde sevinç ‘izleri’ olan günler yaşamalı Adanalı…
Karalar, Adanalıya umut…
280719
YAZARLAR
1 gün önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
4 gün önceYAZARLAR
4 gün önce