Birinin ‘adamı olamak’ ne anlama gelir?
Her hangi bir yerde söyleşirken, zaman zaman gündeme gelen, özellikle de ‘o adamın’ askeri olmak olarak da tanımlanan bir deyim…
Geri kalmış, kültür evrimini yaşamamış, ‘sürü’ toplumu olmaktan çıkamayan toplumlarda görülen, ‘o’ ne derse ‘kabul’ gören, sorulmayan, sorgulanmayan, tartışılmayan sistem!
Bu olguyu devletin çeşitli katmanlarında görmekle birlikte, devleti var eden siyasal-toplumsal örgütlerde de rastlanılırlık olasılığı var!
Her ne denli, kendini muhalefet ya da ‘demokrat’ biçiminde açıklayan, iktidarın bu ‘devlet’ tutumunu yerden yere vuran açıklamalar yapmış olsalar da; kendinin de başka bir şey yapmadığı, kentlerde, beldelerde, mahallelerde partilerinin delege seçimlerinde bile ‘aynı’ oyunu kurguladığı görülmektedir…
Yalan mı?
***
Adana’da CHP’nin mahalle delegeleri belirlenirken, (içimden delege olmak geçmesine karşın; şu an düşünmem artık) yaşananlar karşısında donup kaldığım öyle olaylara tanık oldum ki…
Bu mu, demekten de uzak durmadım!
Yeri geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘bakanlar kurulunu sarayda belirledi’ ya da ‘Davutoğlu’nu aldı, Binali’yi getirdi’ diye ne denli suçlamışlardı!
Doğrusu buydu elbet; Cumhurbaşkanı Erdoğan kabineyle uğraşmamalıydı! Meclisi etkisi altında bulundurmamalıydı!
Bunları yapan CHP’de oluşan, üstelik bir mahalle delegesi olabilmek için; hangi ‘altyapılardan’ geçilmesi, kimin ‘adamı’ olunması konusunda yaşananlar hiç de ideolojisiyle, felsefesiyle örtüşmeyen biçimde gelişmeler gösterirken susulmaması gerekir kanımca!
***
Bir süre önceydi…
Adana’da bir ilçe örgütüne çağrılmıştım. Başkan ile birlikte yönetim kurulundan çokçasının bulunduğu bir ortamda, sonradan yönetimden olduğunu öğrendiğim partili şunları söylüyordu:
‘Beşyüz oyum var. O beşyüz kişi nereye dersem oraya oyunu verir. Bunu dediğimde birçokları gülüyor, inanmıyor. Benim gibi on kişi olsa o mahallede muhtarlık elde keklik. Haksız mıyım?’
Duyduklarım karşısında durdum öncelikle, CHP gibi bir sosyal demokrat partinin ‘ilçe yönetiminde’ olan birinin bunları söyleyebiliyor olması düşündürürken söz aldım, dedim ki:
‘Yanılmıyorsam yönetimdesiniz, bu partinin teorik olarak ne anlam taşıdığını da bildiğinizi sanıyorum. Bunları söylediğiniz için de üzüldüm! Öyle ki, bu partinin insana, düşünene, bilgiye önem verdiğini bilen birisi, seçmeni bu biçimde görmez-görmemeli de. Bildiklerini anlatmalı, tartışmalı. Ancak birden başka oyunun olmadığını da bilebilmeli…’
Herkes suspus olmuştu!
***
Mahallelerde delege belirlenmesi yapılırken, ‘iki liste’ olarak sandığa gidiliyormuş!
Listelerden biri beyazmış, diğerinin mavi olduğunu söyleyen de var pembe olduğunu da…
Bu liste, partinin ileri gelenleri, ya da partide ‘bir’ kendilerinin üstün olmalarını isteyen iki grup tarafından yapılıyormuş!
Listeye girenlerin, ‘listeyi yapanların adamları’ şeklinde de bir inanış…
Sözde, listeye girenler, listeyi yapanlar nereye destek vermeleri gerektiğini söylediklerinde oraya yönelecekler!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘meclisi kendisi belirliyor’ diye suçlamayın bir daha!
Bir mahallede, ya da bir kentte ‘belirleyici’ olabilmek için yaptıklarınız ortada!
Biraz önce öğrendim…
Adana İl Başkanı Ayhan Barut iki kız kardeşini delege yazdırmış!
Ne mutlu değil mi?
Delege kendiler, yönetimler kendiler, il kendiler…
Şunu unutuyorlar:
CHP diğer partilere benzemez, kendini ‘çantada keklik’ olarak görmeyi içine sindirmez, hele hele ‘onun adamı olmak’ deyimini…
***
Yalnız iktidar değil, muhalefetin yerel yöneticileri de sokağa inmeli, yurttaşın içinde bulunduğu karmaşayı görmeli, iç çekişmelere kapılmamalı, ‘halkın yanında’ denilen örgütlü yapıyı kentliyle paylaşmasını bilmeli…
İktidarın bu denli uzun süre görevde kalmasının ‘baş’ nedeni nasıl ‘muhalefet’ partileriyse, bundan daha büyük ‘karmaşalara’ gitmesinin nedeni de ‘örgütlenmeyi’ beceremeyişi olacaktır
EĞİTİM
15 saat önceYAZARLAR
16 saat önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceEĞİTİM
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce