Genel seçim öncesi ‘12 Eylül’ anımsatıldığında kaygılanmıştık!
Üniversiteler,
Liseler,
Ortaokullar da bile yaşanan ‘olaylar’ önümüze gelmişti!
Aradan çeyrek yüzyılı aşkın zaman geçmesine karşın, daha dün gibiydi sanki!
Kurtarılmış bölgeler vardı,
Kurtarılmış kentler vardı,,,
Sessiz telefonlar, ders kitaplarının arasına bırakılan ‘anlamlı notlar’ vardı…
Daha dün gibi ne?
***
‘Ama’ bir şey daha vardı…
Okurduk…
Bizimle birlikte büyüklerimiz de okur, anlatırdı…
Okuduklarımızı tartışırdık kendi aramızda…
Bir ‘inanış’ vardı; her şeyden önce sözüm ona…
***
Bir şey daha vardı…
Alanlarda ‘birbirine’ atan siyasetçiler, TRT ekranına topluca çıkmaktan çekinmezlerdi!
Her düşünceden gazetecilerin sorularından kaçınmazlardı…
Orada kimse kimseye ‘hed-höd’ baskısı kuramazdı; sorular sonuna dek dinlenir, anlaşılan bir dille yanıtları verilirdi.
İzleyici TRT ekranına günler öncesinden randevulanırdı sanki…
Tartışma özenle dinlenir; eleştiriler, özeleştiriler yapılırdı…
12 Eylül öncesinden söz ediyorum…
***
Dün CHP kongresinde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, ‘faşistlikten, diktatörlükten’ söz ederken, salonu dolduranlar ayakta alkışlıyordu!
Ne büyük söz!
Başka bir platformda Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini eleştiren Başbakanı da, AKP sözcüsünü de alkışlıyorlardı…
Ne büyük bir olay!
Nasıl bir kavgadır bu?
Adana’da ‘mahalle dedikodusu’ derler ya buna…
Politikacıların yaptığı biraz daha başka!
Yüz yüze gelmedikleri alanlarda her türlü ‘aşağılayıcı’ sözler söylenirken, bir araya geldiklerinde övgüden kaçamıyorlar!
Biri bizi aldatıyor demek ki!
***
Siz hiç son yıllarda siyasi partilerin başkanlarının bir araya gelerek sorulı yanıtladıklarını gördünüz mü?
Ya da duydunuz mu?
Düş gibi değil mi?
12 Eylül öncesi ‘düş’ mü; hayır!
Küs gibiler, ayrı ayrı konuştuklarında; düşman gibiler!
Bu ülkenin insanlarını ‘bir araya gelerek uzlaşmaz’ yapan da kendileri, değil mi?
12 Eylül öncesine döndürülmek mi; güldürmeyin beni!