Yurttaş “yaşadığını” soruyor!

Yurttaş “yaşadığını” soruyor!

ABONE OL
2 Eylül 2021 14:51
Yurttaş “yaşadığını” soruyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hangisi doğru?

“İktidarın” dediği gibi; dış açıklar kapanıyor, ekonomide düze çıkıyor, covid 19/ orman yalgını/ Afganistan olaylarının süreci iyi yönetiliyor, beş gün sonra açılacak olan okullarda eksikler giderildi, tünel açıldı/ ışık görüldü…

Öyle mi?

Yoksa anlatılanların tam tersi mi, yurttaş “iktidarın” dediklerinin uzağından bile geçmeyen bir yaşam mı sürüyor, alım gücü her yerden kilitlendi mi, covid 19’u düşünecek yerleri yoğum bakımda mı, yüz yüze eğitime gidecek çocuğunun geleceğinden korku olduğu gibi/ masraflarına ulaşamamaktan yanan yerleri mi var, sığınmacılar sorunu ne çözüldü/ ne çözülmek için çaba harcanıyor/ ne halkın “gelecekte” kaygılanmasına mı neden oluyor?

Koltuğa yan/ eğri oturanların da, “yandaşlık” algısı göstermedikleri sürece “hangisi doğru” sorusuna verecekleri yanıta içtenlikle inanıyorum…

Yeter ki “yandaşlık” algısı oluşturulmaya çalışılmasın…

***

Yeri geldiğinde, “muhalefetin” de karmaşaya neden olan tutumunu eleştirmekten geri kalmadım!

Şimdi, istediklerince CHP’li ya da “millet İttifakı” içinde yer alan yerel yönetimlerin “başarısından” söz etsinler!

Ne değişti anlayan var mı?

Örneğin Adana’da Zeydan Karalar yerine Hüseyin Sözlü olsaydı başka şeyler mi yapacaktı; sokak aralarını söküp yapmayacak mıydı, kilit taş döşemeyecek miydi, etkinlikler düzenlenmeyecek miydi?

Ya da Zeydan Karalar nasıl bir ayrıcalık gösterdi, özenci sanatçıları başka bir yere mi koydu, kadrosunu oluştururken “daha” seçkin/ daha Adana için yararlı olacak projeler üretecek isimler mi seçti, “liyakat” mı dedi?

Hepsi toplansa, bir Maçoğlu kadar olmuyor!

Çoğu gidip, azı kalan süreçte Adana benim için “umut” kırıklığı; oysa ilk başta “Adana için umut olmalı” sözlerini sıkça kullanmıştım!

***

Sözüm ona, yurttaşın yaşamında “öykü” oluşturmayacak/ yer alamayacak/ iz bırakmayacak/ kendinden parçalar bulamayacağı çalışmaları “zaman kaybı/ oyalama/ göz boyama/ algı oluşturma” olarak yorumluyorum!

Geçtiğimiz yıl, bankaların kasasında biriken paraları “satmak”, “iktidarın” önemsediği birkaç sektörün sıkıntılarını gidermek için açılan “ucuz kredi musluğunun” sonuçları bu yılın başından bu yana yaşanıyor!

O süreçte kimler “ucuz kredi” diyerek; birden artan apartman ya da otomobil fiyatlarına aldırmadan bankaların dış kapı önlerinde uzun kuyruklar oluşturdular! Üstelik birkaç ya öteleyerek de ödeyeceklerdi iki; “iktidardan” iyisi yoktu o zaman!

Stokta biriken apartmanlar ya da otomobiller, “neden/ nasıl” birden gereksinim olarak ortaya çıkmışsa…

İşte o “ucuz kredilerin” yılbaşından önce geri ödemeleri başladı; çalışanlar işlerinden uzaklaştırılmıştı, birçok esnafın işyerleri kapalıydı, evlerde bir “asgari ücretle” yaşamını sürdürenlerin sayısı arttı, maske/ sosyal aralık/ temizlik kurallarını sıkça yineleyenler, insanların beslenmesini “nasıl” yaptıklarını unuttu/ rafa kaldırdı/ “iktidar” için vurgunlar sürdü/ “huzur haklarıyla” ceplerini dolduranlar arttı/ kendi bakanlığında yolsuzluk yapanlar ortaya çıkarıldı…

Son gelinen yer nedir biliyor musunuz?

Son altı ayda yediyüzbin kişi borcunu ödeyemediği için yasal izlenmeye alındı.

“İktidar” için, “önemli olmadığını” söylemezsiniz!

***

AKP Adana İl örgütü,  onbeş ilçede ‘Her ay, her sandıkta en az bir yeni üye’ sloganıyla, on ayda/ her ay beş bin yeni üye toplamak için alana ineceklerini, söylüyor!

“Emeksiz” hiçbir şeyin olmayacağını, “emek” verilmeden beklenti içine girmenin doğanın diyalektiğine ters olduğuna inanıyorum!

“Huzur hakkı” ya da, “liyakat” koşuluna uyulmadan gerçekleşen eylemlerin sonucunun tamamı “sadakadır”, hak edilmemiş/ emek verilmemiş kazanımlardır! Veren de/ alan da suçludur!

Neyse, AKP il örgütünün çalışması yurttaştan nasıl bir ilgi ya da tepki görecek ilerleyen günlerde duyacağız!

Alana inilip, “üye” olması istenen yurttaş, yaşadığı sıkıntıyı her yönüyle dile getirecek!

Köylüyse; üretimde ne denli zarara uğratıldıklarını, girdi fiyatlarından dolayı ilaca/ gübreye/ mazota ulaşamadıklarını,

Kentliyse; elektrik/ doğalgaz faturalarını, çektiği krediyi ödeyemediğini, icralık olduğunu, üniversite mezunu çocuğunun işsizliğini, geçim kaygılarını, sıkça yinelenen “uçmadan” neden yararlanamadıklarını,

Esnafsa, işçiyse, emekliyse, dar gelirliyse; ay sonunu nasıl getirdiklerini…

Tüm bunlarla birlikte, daha da çok soracaklarına inanıyorum!

AKP il örgütü belki de çok şeyler söyleyecek de; yurttaş “ben neden görmüyorum, demeyecek mi?

Şunu bilelim ki, artık yurttaş “yaşadığını” soruyor!

010921

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP