“Kendi kendine yeten” anlayış, ya da yabancılaşmak…
  • OLAY NET
  • Yazarlar
  • “Kendi kendine yeten” anlayış, ya da yabancılaşmak…

“Kendi kendine yeten” anlayış, ya da yabancılaşmak…

ABONE OL
13 Eylül 2022 11:26
“Kendi kendine yeten” anlayış, ya da yabancılaşmak…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

“Kendi kendine yetmek” deyimi sıkça duyduğumuz bir deyim.

Özellikle “iktidarın” bolca yinelediği, “başkasına” gereksinim olmadan/ duymadan anlamında kullandığı “yetmek”…

Gerçekten “kendi kendimize” yetiyor muyuz?

Başkasına “gerek” duymadan, başkasının “kapısını” çalmadan, başkasına kapalı kapılar ardında “sözler” vermeden yaşamını sürdüren bir ülke miyiz?

Tanımında “bir gereksinimi karşılayacak/ giderecek nicelikte olmak, başkasına gereksinim duymamak” diyor.

Ekerken, üretirken, yetiştirirken, toplarken, satarken, kullanırken “kendi kendine yeten” miyiz?

Geçtiğimiz günlerde, daha öncesinde olduğu gibi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “kendi kendine yetmek” ile birlikte birçok şey söyledi.

Sözleri şöyle:

Tarımsal hasılamız 2021 henüz açıklanmadı. İhracatımız 2021 yılında Cumhuriyet tarihi rekorudur. İhracatımız 2021’de yüzde 21 arttı. 22,3 milyar dolara geldi. Dış ticaret fazlamız da 6,7 milyar dolara geldi. Yani bunun anlamı şu; Türkiye kendi kendine yüzde 130-140 yeterli bir ülkedir” 

***

Bakan Pakdemirli’nin sözünü ettiği “özellikle” tarım olmalı…

Buğdayda, mısırda, bakliyatta “kendi kendine yeten” nicelikte bir ülke olduğumuzu söylüyor olmalı, öncesinde de söylediği gibi…

Anımsanacağı gibi, tarım üreticisinin yaşadığı sorunları, içinde bulunduğu çıkmazı, tüketiciye yansımalarını hiçbir zaman benimsemedi!

Üreticinin tarlasını ekebilmek için “girdilerde” oluşan fiyat artışının sorun oluşturmadığını, üstelik zarar etmediğini “belli ki” üreticinin olmadığı kapalı salon toplantılarda çokça yineledi!

En son olarak da  “Türkiye kendi kendine yüzde 130-140 yeterli bir ülkedir” sözlerini kullandı!

***

Bakan Pakdemirli’nin sözünü ettiği gibi sorunun olmadığını, üreticinin “zarar” etmediğini, “kendi kendine yetmeyi” istemeyenin olacağını sanmıyorum.

Öyle ki…

Toprağınızı ekeceğiniz zaman girdilerden dolayı bungunluk yaşanmayacaksınız, bideri kolayca sağlayacaksınız, sürerken zorluk yaşamayacaksınız, ilacını/ gübresini/ mazotunu kullanacağınız dönemlerde kara kara düşünmeyeceksiniz, hasatta “dışalım” tuzağına düşmeyeceksiniz…

Bunlardan hangisi üreticinin baş ağrısı değil?

Daha toprağı havalandırırken kullanacağınız mazot nereden geliyor, yetiştirirken gerek duyacağınız gübre kimlerin elinde “ranta” dönüşmüş…

Bakan Pakdemirli “kendi kendine yeten” nicelikten söz ediyor! Cumhuriyet tarihinin kırılan dışsatım rekorundan söz ediyor!

“Dışa bağlılıkların” sözü yok!

***

Şunu sormak gerekmiyor mu?

Eğer, tarımda “kendi kendine yeten” nicelikte bir gücümüz varsa, belediye ekmek büfelerinin önünde uzayan kuyruğun “anlamı” nedir?

Burada şunu da ekmekte yarar var:

Ülkemizin tarımsal varlığı, üreticiler desteklenecek/ üretim girdilerinin sağlanmasının önündeki zorluklar kaldırılacak/ Ziraat Fakültelerinden mezun olanlar alanlarında çalışabilecek olsa sözüm olmayacak!

Ekilmeyen toprak olmayacağı gibi, sulamada yararlı yöntem uygulanacak olsa;  “kendi kendine” yetmeyi bir yana bırakalım, başka ülkelerin de gereksinmelerini karşılayacak güçte varsıl olduğumuzu unutmayalım…

Üreticinin yaşadığı, tüketicinin karşılaştığı bu mu?

***

Değil elbette!

“İktidar”, yurttaşın yaşadığından çok, “aklında kurguladığı sonucu” dile getirmeyi, her kezinde artırarak sürdürüyor!

Tarlada üreticinin neler yaşadığını, hangi “rantçıya” peşkeş çekildiğini, hangi zorluk içinde olacağını, hangi “değerlerini” yitireceğini, “neleri” terk etmek zorunda kalacağıyla ilgilenmek yerine; çevresinde bulunan üç-beş kişinin kapalı salonlarda anlattıklarına bağlı kalarak “ülkenin” geleceğine karar veriyor!

Yurttaş daralırken “büyüyen” ekonomiden, döviz çıkarken yükselen fiyatların/ düşerken “neden” inmediğinden rahatsızlık duymuyor!

Tüketicinin “yoksulluk sınırı” altında ezilmesini izlemekle yetinmek dışında; her “yükün” altında ezilenin, her “zammın” altında yığılıp kalanın, “taşın” altında eli olanın, “alım gücü” yok olanın “yurttaş” olduğunu/ olabileceğini bilmek/ benimsemek istemiyor!

***

“Toplumcu gerçekçi” öğretide, bunun adına “yabancılaşmak” adı verilir!

Bir toplumun içinde yer alınmasına karşın doğanın bozulmasına, toplumun yurttaşlarının ezilmesine/ iyi beslenememesine/ üretim kaynaklarının kullanılmamasına/ temel gereksinimlerin karşılanmamasına “yabancı” olmaktır!

Bu, “toplumdan/ gerçekten” kopuş anlamına gelir!

Bakan Pakdemirli’nin “kendi kendine yeten” nicelikten söz etmesi, topluma, yurttaşın yaşadıklarına ne denli “yabancı” olduğunun da kanıtı.

Bu yurdun üreticisinin, emekçisinin, emeklisinin, esnafının “ekmeği/ suyu/ geçimi” her gün daralırken, bunun adının “kendi kendine yetebilmek” olarak tanımlanmasının “yabancılaşmak” dışında anlamı yoktur!

“Kendi kendine yeten” bir ülke “dışa bağımlılıktan” söz etmez!

İran’ın on gün “doğalgaz kesintisine” gitmesinin “çığlıkları” daha dün yaşandı; unuttuk mu?

310122

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP