Bak arkadaş/ 2

Bak arkadaş/ 2

ABONE OL
26 Ocak 2022 12:54
Bak arkadaş/ 2
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

“Hiç bir gücün karşısında ne aldatan ol, ne de aldanan; çünkü yaşam da, gelecek de, umut da sensin” sözlerinin ardına “nokta” koymuştum!

Dışarısı soğuk, sabahlar özellikle ayaz vuruyor yaşamın karnına…

Geceden kalmış üşümenin, boyundan küçük yorganın altında büzülmenin verdiği oluşturduğu kramp ağrıları yaşıyorsun belli…

Öyle demiyorlar mı?

Ayağını yorganına göre uzat, markete çocuğunu götürme/ listenin dışında bir şey alma, lambaları söndür/ televizyon ışığıyla aydınlanmayı yeğle, doğalgaz musluklarını kıs…

Daha bitmedi: açlık sınırı altında kalan aylıkla karnını doyur/ kiranı öde/ üstünü ört/ çocuğunu sevindir/ gezmelere git/ televizyon reklamlarında gördüğün mobilyayı al/ dinlenceye çık/ kitap al/ tiyatroya git/ temel gereksinmelerini karşıla/ dostlarını ağırla/ çocuklara şeker al…

Şakası, yalanı yok bu işin arkadaş…

***

Soğuk bir kış geçirmekle birlikte, vitrinlerde olan ürünlere ulaşılması “en güç” yıllardan birini yaşıyoruz!

Vitrinlerin “cam kaplı” yüzünün içerisinde her şey var!

Akıl almayacak biçimde “ağız tadına” uygun, kışın giyinme gereksinmeni karşılayacak biçimde “renk uyumu” gözlerini alan…

Vitrinin gerisinde…

Bu görüntü bana “hep” usta oyuncu Kemal Sunal’ın filminden bir kesiti anımsatır!

Vitrinin içerisinde tavuk piliç bir yandan dönüp/ bir yandan kızarırken, vitrinin dışında ekmeğini cama sürterek lokmaları büyük istekle yemesi gibi…

Ülkede “her şey” var deniliyor!

Yurttaşın bunlardan “neleri” edinebildiği, edinebilmek için “kaç fırın” ekmek yemesi gerektiği konusu tek tümce ile yanıtlıyor:

Görme, duyma, düşünme, konuşma…

***

Bak arkadaş; görmeyeceksin, duymayacaksın, düşünmeyeceksin, konuşmayacaksın…

Vitrinlerin iç yüzündeki ürünlere ulaşmanın “ön yolu” bu!

Birkaç dakikanı alacaktır, “iktidarın” medyasının başlıklarına bir bak isterim! Ne gördüğünü, ana başlığın yaşamındaki yerini, sayfada bulunan diğer başlıkların yaşamındaki izini bir sorgula…

Şu an yaşadıklarını biliyorum…

Örneğin, bir ay önce “yoğun çalışmalar” sonucu belirlenen asgari ücretini almak için daha bir ay bekleyeceksin…

Duyan olsa, “bu denli yoğun çalışmasaydınız, o günden bu yana gelen zamlar yaşamıma yansımasaydı da zamsız asgari ücretle yıllarca çalışaydım” diyeceğini biliyorum!

Son bir ayda günlük gereksinimine gelen zamlardan ötürü “yeter artık, utanın, hiç mi insanlık yanınız kalmadı, bunca emekçinin nasıl yaşamını sürdürdüğü hiç mi önemsemiyorsunuz” diye haykırasınız geliyor!

Sokakta yürürken, işinden evine dönerken vitrinlerin önünden geçmeden olmuyor ki arkadaş…

***

Soğuk bir kış yaşıyoruz…

Yolları kar/ buz kaplı yerleşim yerlerinde neler yaşandığını düşünmek bile istemiyorum…

Her mevsim, her tür işlerin dış alanda kolayca yapıldığı, buna karşın bir yandan beceriksizlikler/ bir yandan da “yönetimlerin” kıskanç “yüzleri” nedeniyle bölgenin “yoksulluk” sıralamasında ön sıralarda bulunan Adana soğuğunun Adanalıyı “zor geldiğini” biliyorum!

Nasıl gelmesin ki arkadaş?

Artık konutlar geçen yılın masrafıyla ısınmıyor, mutfak ocağında tencerede aş daha kolay pişmiyor, çocukların okul gereksinmelerini almak için aynı koşullar yok!

Hepsi daha zor, hepsi daha ulaşılmaz, hepsi daha çok yaşamı eksiltiyor arkadaş…

***

Kimseye yeni yılla birlikte “nasıl ısındınız, nasıl lambalarınızı yaktınız, nasıl ulaşımınızı sağladınız, nasıl temel gereksinmelerinizi sağladınız” soramıyorum; “bir sor, bin ah işit” derler ya, susturana aşk olsun!

Fırsatını bulduklarında “sosyal devletten” söz ettiklerini bilirsin, ayrıca “sosyal devlet” ilkesine uyma konusunda gösterdikleri titizliği sıkça dile getirdiklerine de tanık olursun…

“Sosyal devlet” dendiğinde ilk başta akla gelecek şey “paylaşımdır”!

Örneğin yerel yönetimlerin de hangi “sosyal devlet” anlayışından söz ettiklerini düşünürüm çoğu zaman…

Size, bir aileden, birden çok kişiye “iş olanağı” sağlandığını, “yerel yönetimlerden” doyurulduğunu gösterebilirim!

Bu arada, ailesinden “birisinin” çalışmasıyla yaşamı değişikliğe uğrayacak “birçok” aileyi de biliyorum!

Öyle olmuyor ama “iş yerine” arada bir “yardım paketi” verilerek avutuluyor, birçok aile…

“Sosyal devlet” bakışından, birinin/ diğerinin eline bakması anlamının çıkarılması hem çarpıklık, hem de çelişkidir; uyutuyorlar arkadaş…

***

Bak arkadaş…

İnsanların elleri gereksinmelere uzanırken zorlanıyor!

Unutulmasın ki, insanların “açlık sınırı” olduğunca, “donma/ zarar görme/ pes etme/ dayanamama” sınırı da vardır!

Elektriğin var lambayı yakamıyorsun, doğalgazın var musluğu açamıyorsun, raflarda/ tezgahlarda her şeyi görüyorsun alamıyorsun, çalışıyorsun ancak aileni besleyemiyorsun ya…

Bildiğin gibi; bir sınırı olmalı bunun arkadaş!

 

250122

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP