Sadaka toplumu olmaktan kurtulmalıyız 

Sadaka toplumu olmaktan kurtulmalıyız 

ABONE OL
17 Temmuz 2024 16:11
Sadaka toplumu olmaktan kurtulmalıyız 
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ömer ALPDOĞAN

AK Parti, yirmi iki yıllık iktidarında sosyal yardımlarla, cumhuriyet tarihinde olmadık biçimde bir sadaka toplumu yarattı.

İnsanları üretmeye teşvik etmek yerine, merkezi ve yerel iktidarların yaptığı/yapacağı yardımlara bel bağlayan geniş bir kesim oluşturdu..

Ekonomik sıkıntılarla birlikte devlet ve belediyelerden ayni ve nakdi yardım isteyenlerin sayısı on milyonları geçti.

Her ne kadar, kimleri “makarnayla oy toplama” ve “makarnacılar” gibi tanımlarla hafife alsalar da, bu durum aslında Türkiye ve Türk insanı açısından sığınmacılar sorunu değin büyük bir sorun..

AK Parti iktidarının evlere gıda hatta beyaz eşya yağdırdığı bir seçim döneminde, Adana’nın bir mahallesinde seçmenlerin propagandaya gelen siyasetçilere “AK Parti şunları verdi, siz ne vereceksiniz” dediklerine tanık olmuşluğumuz bile vardı..

31 Mart yerel seçimleri sonrasında, malum bir çok il ve ilçede belediyeler el değiştirdi..

AK Parti ve MHP’nin elindeki bir çok belediye CHP’ye geçti..

Adana’da Yüreğir, Karataş, Aladağ, Feke, Saimbeyli ve Tufanbeyli el değiştiren belediyeler arasında..

Yurttaşlardan gelen bilgiler, özellikle Yüreğir’de CHP’nin belediye kazanmasından sonra “sosyal yardımların” kesildiği yolunda..

“Önceki belediye evimize yemek ekmek gönderiyordu. CHP kazanınca bu yemekleri ve ekmekleri kesti, bizleri açlığa mahkum etti” tarzında şikayetler yükselmeye başladı..

Yani, merkezi iktidar ve belediyeleri eliyle yaratılan sadaka toplumunun aynen devam etmesinin isteyenler, bekleyenler var..

Oysa, başta merkezi yönetim olmak üzere, ülke ve kent yönetimlerinin asli görevleri yurttaşların ekonomik ve sosyal refahlarının yükseltmek..

Ekonomik sıkıntılarının en aza indirmek..

İş sahibi olmalarına yardımcı olmak..

Belediyelerin, özellikle ilçe belediyelerinin bu konuda yapacakları sınırlı..

Zaman zaman düzenledikleri meslek edindirme kursları, yurttaşları meslek ve iş sahibi yapmakta önemli bir görev üstleniyor..

Ancak, orada da, kurs konularının iyi seçilmesi, hobiden çok gerçekten meslek sahibi yapacak alanlarda kurslar açılmalı..

Büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediye yasasının tanıdığı olanakları kullanabilirse, fazladan yeni iş alanlarının açılmasını sağlayabilirler..

Yapabilecekleri bir başka şey ise, sanayi ve ticaret kuruluşları ile eşgüdüm sağlayarak, açık iş pozisyonları için hemşerilerini yönlendirmek olacaktır..

Ancak, ne yazık ki, insanların çoğunluğu, belediyelerin organize sanayi gibi yerlere yönlendirmelerine olumsuz yaklaşıyor, ille de belediyeler bünyesinde istihdam istiyor..

AK Parti’nin yarattığı sadaka kültürünün aynen devam etmesini isteyenlere CHP içerisinden de destek geliyor..

Konuştuğumuz bazı CHP’liler, CHP’li belediyelerin, önceki dönemdeki gibi sosyal yardımların aynen sürdürmesi gerektiğini savunuyorlar..

Hatta bunun, CHP’nin sosyal belediyecilik anlayışının zorunluğu bir gereği olduğunu söyleyenler bile çıkıyor..

CHP’nin sosyal belediyecilik anlayışı da, MHP’nin milliyetçi belediyecilik anlayışı da, aslında sadaka kültürünün toplumda yerleşmesine karşı..

CHP’nin sosyal belediyecilik anlayışı, sadaka üzerine değil, üretim üzerine yükselmekte..

O nedenle, başta CHP’li belediyeler olmak üzere, AK Parti belediyelerinin dışındaki tüm belediyelerin, insanları yardıma muhtaçlıktan kurtaracak, üretimin asli unsuru yapacak politikaları bir an önce yaşama geçirmek için kolları sıvamaları gerekiyor..

 

İşten çıkarmalar başladı

Adana Büyükşehir Belediyesi’nde, muhalefetin epeydir ağzına sakız olan sosyal denge ve ücret farkları dün itibariyle ödendi. Paralar Cuma günüden çalışanların hesaplarına yatırıldı..

Bu güzel haber..

Bir de kötü haber var..

O da, Büyükşehir Belediyesi’nde işten çıkarmalar başladı..

İşçi çıkışlarına ASKİ’den başlandığı ifade ediliyor..

İşten çıkarılacaklara tebligatlar çıkarılmaya başlanmış..

Büyükşehir’de ise, emekliliği gelenlerden emekli dilekçeleri vermeleri istenmiş..

Yok yok, hemen eleştirdiğimi sanmayın..

İşten çıkarmalar ve emekliliğe zorlamak her belediyede yapılan işler..

Adana’da bunun örneklerinin çok görmüştük..

1980 darbesinden sonraki dönemde hemen her gelen belediye başkanı önceki belediye başkanının aldıklarının bir kısmını işten çıkarmıştı. Tabii, yerlerine de kendilerine yakın başkalarını almışlardı..

Hatta, bu tür işten çıkarmaların, emekliliğe zorlanmaların daha sert tonlarda yapıldığına da tanık olmuştuk..

Örneğin, Yüreğir Belediyesi’nde Ahmet Ünal döneminde işe alınan MHP’lilerin büyük bölümünün ANAP’lı Ömer Topçu tarafından sert yöntemlerle işten çıkmaya zorlandıklarını görmüştük..

Bu konudaki sert yöntemlerle ilgili zamanın gazetelerinde çok sayıda haber çıkmıştı.. Zeydan Karalar öncesinde vekil Zihni Aldırmaz döneminde yüksek maaşla işe alınanların, Hüseyin Sözlü döneminde işe başlatılanların sayısı hala Adana’da tartışma konusu..

 

Zafer Partisi ve Özdağ neden hedef oldu?

Kayseri’de, Suriyeli bir sığınmacının taciz girişimi sonrasında başlayan olaylardan sonra, siyasal İslamcılar ve o görüşteki medya birden bire Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ı hedef tahtasına aldılar..

Kayseri olaylarını tüm sorumluluğunu Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ın üzerine atan, faturasını Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’a kesmeye çalışan yayınlar yapıyorlar..

Hatta, Türkiye’nin sayılı strateji uzmanlarından olan Ümit Özdağ’ın akademik çalışmalarının ve devletin isteğiyle katıldığı toplantılar üzerinden İsrailci, PKK yanlısı diye akla aykırı suçlamalarda bulunuyorlar..

Kendi yazdıklarında kendileri bile inanmıyorlar aslında..

Hani bir zamanlar, “Türk ırkı yoktur” diye genetik bilimine aykırı gülünç iddialar ortaya atan, bir çok Suriyeliye Türk vatandaşı olmaları için referans olduğu söylenen Yasin Aktay vardı ya, o da Zafer Partisi’nin kapatılmasının istemiş..

AK Parti’nin için kapatılma davası açıldığında, “siyasi partiler mahkemeler eliyle kapatılamaz” diye ortalığı ayağa kaldıranların, bir başka parti için kapatılmalarını buyurmaları onlar açısından ne hazin bir durum..

Peki, ne oldu da birden bire Zafer Partisi ve Ümit Özdağ, Yeni Şafak ve Yasin Aktayların hedefi haline geldi?..

Zafer Partisi ve Ümit Özdağ, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndereceklerinin başından bu yana savunuyorlardı..

Kayseri olaylarından sonra mı farkına vardılar?..

Elbette öyle değil..

13 milyon Suriyeli sığınmacının misafirliğinin çok uzamasına tepkinin giderek artığını ve artık halkın büyük bir çoğunluğunun sığınmacılarla ilgili olarak Zafer Partisi ve Ümit Özdağ gibi düşünmeye başladıklarının farkına vardılar..

Halktaki bu tepkinin yapılacak ilk genel seçimlerde Zafer Partisi’ne yönelme olasılığı, aynı seçmenin cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı gerekçeyle Erdoğan ya da AK Parti’nin çıkaracağı bir başka adaya oy vermekten kaçınma olasılığının yüksek olduğu gördüler..

Siyasette, AK Parti’yi zora sokacak, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikasını yüz seksen derece değiştirecek gelişmelerin önümü şimdiden alabilmek için Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ı hedef tahtasına koydular..

Ancak unuttukları şey, Suriyeli sığınmacıların  on üç yılı bulan misafirliğinden artık AK Partili seçmenlerin de rahatsız olduğu ve “ensar” olmak istemedikleri gerçeği..

 

Özdağ halka özür borçlandı

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, artık kangrene dönüşen sığınmacı sorununun çözümü için Türkiye’nin Suriye bataklığına girmesinin baş sorumlusu, eskinin Dışişleri Bakanı ve Başbakanı, yenilerin altılı masa müdavimi ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü.

Bence, Ümit Özdağ’ın sığınmacı konusunu görüşmeyeceği iki kişi Davutoğlu ve Erdoğan’dır.

Zira, “Anti-göçmen bayrağını elimde ben tutuyorum” iddiasında bir partinin kapısına hiç ama hiç uğramayacağı iki isim vardır; biri Davutoğlu, ikincisi AK Parti!

Bugün, son sekiz yılında ben yoktum dediği Türkiye’yi Suriye bataklığına çekme operasyonunu başlatan kişi olarak Davutoğlu, yüzbinlerce Müslümanın öldürülmesi ve on milyonların ülkemize doldurulmasının baş sorumlusudur..

Bu tarihsel suça AK Parti mutlak yüzde yüz ortaktır ve AK Parti suç bize de bulaşır diye Davutoğlu’nun affedilmez bu insanlık suçlarını görmezden geliyor, yani üstüne gidemiyor!

O nedenle, sığınmacılar politikasının başından beri desteklediğim Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi Genel Başkanı olarak, Ahmet Davutoğlu ile görüşmesine karşıyım ve yanlış buluyorum..

Özdağ’ın Davutoğlu’yla görüşmesine bulduğu sınır bilgileri, sınır mevzuatı konusunda bilgiler kılıfı minareye uymuyor..

Özdağ’a sorarlar: Bu bilgileri bulmanın edinmenin Davutoğlu’ndan başka yolu yok muydu?

Zafer Partisi- Gelecek Partisi buluşması, açıkça, Davutoğlu’na meşruiyet vermek, Davutoğlu’nun ben aslında masumum gibi açıklamalarına kapı aralamak, derin şaibeleri güçlendiren, yakayı ele veren görüşmedir..

Ümit Özdağ ülkeye sığınmacıları bela etmiş Davutoğlu ile buluşması, hem gerekçeleri itibariyle inandırıcı, hem masum olmayan bir buluşmadır..

Özdağ, Türk halkına Davutoğlu görüşmesi nedeniyle bir özür borçludur!..

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP