Oktay EROL
Eğer, halk çöpten rızık/ pazarlardan atık topluyorsa, meydanlarda çalışanı/ emeklisi/ dar gelirlisi/ esnafı “açız/ doymuyoruz/ yaşayamıyoruz/ iyi değiliz” diye bağırıyorsa, insanlar aldıkları aylıklarıyla kirayı/ elektriği/ suyu ödemekte zorluk çekiyorsa, nüfusun yarısından çoğu açlık sınırının altında yaşamını sürdürüyorsa, “orada sorun vardır” denir.
Yaklaşan yerel seçim öncesi “iktidar” tüm bunların sorumlusu kendisi değilmiş gibi özgüvenli, “muhalefet” bunları her ne denli gündeme taşımış olsa da yurttaşın “güvenini” kazanma konusunda beceriksiz! Zorlukları yaşayanlar ulu orta yerlerde sıkıntılarını anlatıyor, bazı sivil toplum kuruluşları ellerinden geldiğince bir araya gelerek açıklamalarını yapıyor, ama ilerisi/ bir adım ötesi yok!
***
Hep şunu soruyorum; emekli ya da açlık sınırı altında aylıkla geçinmeye zorlananlar “daha iyi” koşullarda yaşamayı istemez mi? Genel seçimde bunu gördük! Kılıçdaroğlu, avazı çıktığınca “emeklilere ikramiyede, emekliye aylıkta düzenlemeye gidilecek” dedi, üstelik emeklinin “bugün” aklından geçemeyecek rakamlar da verdi! Peki, emekli neden “tamam” demedi? Seçmen neden, açlıkla sınanmışlığını bir yana bırakarak Kılıçdaroğlu’na destek vermekten uzak durdu!
Şimdi de görüyorum; uzun kuyruklarda bekleyenler, aldığı aylıkla aysonunu getiremeyecek olanlar “dellenmiş” sağa/ sola “açız, geçinemiyoruz, yetecek aylık istiyoruz” diye bağırıyorlar! İki adım yanına yaklaşıyorsunuz, ne yapmak istediğini/ yaklaşan yerel seçimde hangi partinin adayını destekleyeceğini soruyorsunuz; o anda, yukarıdan/ kimseye görünmeden kanatlanıp gelen bir güç gözlerini görmez/ kulaklarını duymaz/ yaşadıklarını anlayamaz olduğuna tanık olunca, oracık da donup kalıyorsunuz!
***
Şunu bilmemiz gerek: bir yurdun yönetenleri, yurttaşın “vekili” olmayı “şatafat” sanmaya başlamışsa eğer, herkesin eteğinde taşları orta yere boşaltması gerektiğini gösterir! Yurttaşın sıkıntısı olduğunu, üstelik her gün kabardığını yadsıyan var mı? Ya da şöyle sorayım: yaşamınız, dünden iyi mi? Dünden daha iyi yaşayabiliyor musunuz? Bu sorulara verilecek yanıtın içerisinde çözüm de var!
Küçük bir iş yeri, işin başına koyduğu/ yetkilendirdiği birinin işyerine kazandırdığına bakar! İşyerinin daralması ya da aynı kalması orada sorun oluşturur! Amaç büyümektir! Burada kimsenin anlamadığı bir şey kanımca! Öyleyse, öyle uzun tarikler vermeyeceğim, bir yıl önceyle “iyi yaşayıp/ yaşayamadığınız” karşılaştırın! Sözüm ona, “sizin” yetkilendirdiğiniz yönetim yaşamınızı iyileştirmiş mi, ya da yerinde mi saydırmış, ya da daha üç/ beş doymazın eline tutsak mı etmiş?
***
Baktığınızda şunu görüyorsunuz: halk çöpten rızık/ pazarlardan atık topluyor, meydanlarda çalışanı/ emeklisi/ dar gelirlisi/ esnafı “açız/ doymuyoruz/ yaşayamıyoruz/ iyi değiliz” diye bağırıyor, insanlar aldıkları aylıklarıyla kirayı/ elektriği/ suyu ödemekte zorluk çekiyor, nüfusun yarısından çoğu açlık sınırının altında yaşamını sürdürüyor!
Evet, bunlar yaşanırken/ hiçbir şey olmamış gibi davranıp, “yirmiiki yıldır” yaşatanların arkasından koşmakla “yeni acılara/ kaygılara” çağrı yapıldığı bilinmeli! Bir yandan “düzelteceklerinin” sözünü verip, bir yandan da “düzeltmemelerine” karşın yüzleri kızarmayanlara dersi halk vermeli! “Yeter” demeli! “Sorunları çözemiyorsun” denilmeli! “Halkının sorunlarını çözmek yerine, kendi saltanatını kuruyorsun” denilmeli! Çünkü, bu yurdun yurttaşı “aç kalmayı” hak etmiyor! 090124
YAZARLAR
4 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce