Habip Hamza ERDEM
Bir cübbe bir de kaftan var.
Kaftan, örneğin krallar, vezirler ve kadılar gibi yüksek makam sahiplerinin giydikleri cübbeler oluyor.
Bir de cüppe var ki, merak edenler sözlüğe baksınlar, ortalıkta profesör/mrofesör, yargıç/margıç ve savcı/mavcı olarak dolananların giydikleri şeye deniyor.
En azından ben böyle diyorum.
Örneğin Canan Kaftancıoğlu’na ceza kesen yargıç da, o yargıcın kararını onaylayan Yargıtay üyelerinin de giydikleri, o sözde düğmesiz, cübbe ya da kaftan değil, düpedüz cüppedir.
Bu tiplere züppe demenin sakıncası olmadığını da ekleyebilirim.
Ancak ben yeni duydum, Bülent Arınç demiş ki; “Hadsize haddini bildirmek, kırk yetime kaftan giydirmekten yeğdir”.
Güzel.
Ya kırk milyon yoksula kefen giydirenlere ne yapmak gerekir diye sorulacak olursa…
Buna Bülent Arınç’ın aklının yeteceğini sanmam.
Çünkü kendisinin, neden sonra ‘Kral çıplak’ diye haykırmak gerektiğini söylediği züppeye, nasıl otuz yıldan fazla bir süredir ‘kaftan’ giydirmek için çabaladığını anımsatmak gerekebilir.
Bence o ‘kaftan’ı giydirmeye çabaladığı kişinin, ta başından buyana çıplak değil ama üryan olduğunu kendisi de biliyordu.
O nedenle olsa gerek, ‘biz bu yola kefen giyerek çıktık’ diyorlardı.
Şimdi ‘kefen başlarına dolanmış’ bulunuyor.
Türkiye’de kim ki, Araplara özenerek beyaz entari giyerek dolanıyorsa, bilin ki bir tür ‘kefen’le dolanıyor demektir.
Başına dolanmış biçimde…
Ve yine, kim ki Bakanlık kaftanıyla, başta ben İç İşleri, Dış İşleri, Adalet ve vb bakanıyım diyorsa, bilin ki gerçekte insanlıktan uzak olduğunu bir tür ‘cüppe’ ile örtmeye çalışıyordur.
Buna Savunma Bakanı da dahildir.
Kuvvet Komutanları da dahildir.
Tüm, evet evet tüm ‘Mülkî amirler’ de dahildir.
Muhalefet milletvekiline çemkiren polis amiri de en son örnek olsun.
Şimdi, ben bu ‘Devlet’i temsil eden sözde kaftanlıların içinde, ‘Kaftan’ı hakkeden tek/tük insanın varlığını ancak varsayabilirim.
Geriye kalanların gerçekte sırtlarına geçirdiklerinin olsa olsa ‘cüppe’ olduğundan eminim çünkü.
Şu RTÜK başkanı Ebubekir’in az bulunur bir ‘züppe’ olduğunu nereyse her eyleminde görmüyor muyuz?
Hem de ‘şeddeli’si…
Bunları tutup tek tek saymanın anlamı yok.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına, baştan sona ‘cüppe’ geçirilmiş olduğu apaçık ortadadır.
Başında başörtüsü bulunan tüm vali, büyükelçi, subay, yargıç, savcı ya da herhangi bir ‘kamu görevlisi’ gerçekte ‘cüppeli’dir.
Tıpkı Cüppeli Ahmet Hoca gibi…
Başlarken Kaftancıoğlu demiştim, kendilerini pek tanımam ama onun atalarının gerçek ‘Kaftan’ üreticisi olduğu söylenebilir.
Gerçekte, bu ‘Devlet’i kuranlar, Osmanlı’nın başındaki sarığı ve üzerindeki cüppeyi çıkarıp atarak kurmuşlardı.
Şimdi Ordusu dahil, bu ‘Devlet’in başına a’dan z’ye ‘cüppe’ giydirilmiş bulunmaktadır.
Öyleyse, denildiği üzere, Kral ve şürekasını çırılçıplak ederek ‘Devlet’i gerçek kimliğiyle ortaya çıkarmak gerekmektedir.
Tek tek ‘züppe’lerle uğraşmak yerine ‘topyekûn’ bir mücadeleye girişerek.
Gerisi, boşa kürek çekmek olacaktır.
YAZARLAR
22 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce