Oktay EROL
“Ben böyle bir şey görmedim” diyenlerin sayısı çok!
Onlarca yıl yaşamışlar, bir çok ekonomik bunalımların içinden geçmişler, Kıbrıs Barış Harekatı sürecini yaşamışlar, darbeler görmüşler, Amerika ambargosu görmüşler, her on yılda bir darbe “ayak seslerini” duymuşlar, 12 Eylül’e “daha dün”, “5 Temmuz’a “geçen gün” diyenlerden duyuyorum daha çok…
“Ben böyle bir şey görmedim!”
Yağda, akaryakıtta, tekel ürünlerinde, şekerde kuyruk olurdu, “ancak” insanların alım güçlerini zorlamazdı! Dün bir çiftçi/ köylü anlatıyordu, “Ecevit döneminde bile depomuzda dört/ beş bidon fazladan mazotumuz olurdu, bu gün birini alacak gücümüz yok” dedi!
**
Tamam, Ukrayna’da savaş var da; bizdeki bu ete, süte, yumurtaya, yağa, şekere “görülmedik/ duyulmadık” biçimde gelen zamların açıklaması ne?
Geçtiğimiz hafta Et-Süt Kurumu’nun başındaki isim, “dışarıda uzun kuyruk oluyor diye zam yaptık” dedi, yapılan zam da yüzde elliye yakın!
Durup/ dururken mi yapılıyor bu zamlar, “yazı mı/ tura mı” denerek mi yapılıyor bu zamlar, üstelikte ağızlarından düşürmedikleri oruç ayının hemen öncesinde!
Ardından yağ/ şeker…
Haydi, beş lirayken altı lira oldu, diyelim; o da büyük bir acı da…
Beş liradan onbeş liraya, daha üstüne çıkması ne demek, insanaşkına?
Bu yurdun yurttaşının vergileriyle doymayan, üç/ beş yerden “huzur hakkı” alan, bu yurdun yurttaşı için çalışacaklarına “namus sözü” veren “yüzlerce” seçilmiş/ görevli ne yapıyor da piyasa bu denli belirsiz?
İnsanlar “doysun” diye; yapacakları bir şey yok mu, olmamalı mı?
***
Mart ayının enflasyon verilerini açıkladı TÜİK…
“Muhalefet” dışında olan siyasiler, yine bayram havası estirmeye çalışıyor.
Bakan Nebati’nin “piyasada işler elhamdülillah iyi” demesi ilginç, ilginç olduğunca da pişkinlik değil mi insanlar “yoklukla/ yoksullukla” sınanırken?
Daha geçtiğimiz aylarda gözlerinin içine baktıran, sevinç çığlıkları attıran, sokakta yurttaşa göbek attırıp halay çektiren Bakan Nebati, “2022 yılı tam bir dönüş, istikrar ve işlerin oturduğu bir yıl olacak” sözü vermişti; unutmayalım!
2022 yılının dörtte biri gitti; giderken de insanların yaşanacak yerlerini acıttı, umutlarını karattı, öncesinden daha az doyurdu, öncesinden daha az güldürdü, öncesinden daha az mutlu etti!
Biri söylesin; bunca bürokrasinin, kamu çalışanının, bunca seçilenin insanı “mutlu etmek/ doymasını sağlamak/ daha içten güldürebilmek/ geleceğe daha umut dolu baktırmaktan” başka ne ödevleri var?
“Doyurmamak, güldürmemek” diye bir ödev olabilir mi?
***
Yurttaşın elini “uzattığı” tüm temel besinleri el yakarken, “istediği” beslenmeyi yapamazken, bir AKP sözcüsü çıkıp “halkımız, şu sıkıntılı günlerde, başında AKP olduğu için seviniyor” diyor!
Şu an yaşanan bungunlukların “sorumlusu” başkası sanki, yirmi yıldır orada olanlar değil de…
Yine bir başka AKP yanlısı, “iktidar” yandaşı isim, Cem Küçük; ülkede açlık, yoksulluk olmadığını şu sözlerle vurguluyor:
“İnsanlar ekmek bulamıyor, insanlar yiyemiyor diye bir şey yok. Türkiye’de en ucuz sinema bileti 30-40 lira. Bergen filmine 7 milyon kişi gitti, 140 milyon hasılat yaptı. Nasıl oluyor bütün eğlence yerleri, sinemalar dolu oluyor. Millet aç açıkta değil. Bergen filmine nasıl oldu da 7 milyon kişi gitti”
“Akıl” odakları nereden yönetilip, nereye gitmelerini söylüyorsa; Bergen filmine yedi milyon kişinin gitmesi, her sinema biletinin kırk lira dolayında olması “o ülkeyi” varsıl/ tok/ gereksinmelerini karşılayan bir toplum gösterirmiş…
Pazar esnafının sancısını bilmeyen, tüketicinin kaygılarını görmeyen “akılla” ancak bu denli oluyor demek ki…
Eğer biri, yaşanan olayları kendi “çirkinliği” ile örtmeye çalışır, ayrıca sokaktan yükselen sesi duymayacak/ yangını görmeyecek/ canlı olma duygusunu anlamayacak duruma gelmişse, yaşadığım kent Adana’da bunlara “kafayı sıyırmış” denir!
İnsan “kafayı sıyırdığında”; yaşananlardan daha çok, anahtar deliği boyutundan gördüğü ile değerlendirir yaşamı!
Salt o denli yeri görebilirler; yazık!
***
Pazara, çarşıya, sokağa, çarşıya gördüklerimiz “ben böyle bir şey görmedim” dedirtmiyorsa eğer, bunun bedeli insanları yeni kaygıların eşiğine sürükler!
Bu insanların elinde olan belli, kazanımları ortada, yaşamları karşımızda duruyor…
İnsanlar “yaşayamıyoruz/ doyamıyoruz/ açız” diyor.
“İktidar”, kaygıları duymak yerine üzerine örtülü kibri sürdürüyor, beceriksizliğine yeni gerekçeler bulmaya çalışıyor; hiç biri domates, biber, ocak tüpü etmiyor ama…
05042022
YEREL HABER
1 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce