Un mu, Çin modeli mi?

Un mu, Çin modeli mi?

ABONE OL
9 Aralık 2021 11:26
Un mu, Çin modeli mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Ulusal para biriminin değerini düşürerek yürütülen bir ekonomi politikası diktatör bir sistemin çağrısıdır” diyordu, bir ekonomist liranın tüm para birimleri karşısında değer yitirmesine göz yummayı değerlendirirken…

Ülkenin dışsatımda rekorlara koştuğunu anlatıyorsunuz, on yılların üzerinde üretime ulaşıldığını söylüyorsunuz, bizdeki ekonomik gelişmeleri dünyanın kıskandığını her fırsatta yineliyorsunuz…

Rakamları koyuyorsunuz, aralarına işlem işaretlerini ekliyorsunuz, ancak “eşittir” işareti sonrasında elde edilen veri, rakamların işlevsizliğini gösteriyor!

Şu an sokağın/ pazarın/ marketin yaşadıkları ile dışsatımla sözü edilen rekorun yaşandığını pekiştirecek en küçük belirti yok!

En küçük çöküntüde iğneden/ ipliğe dek her şeyin fiyatları katlanırken, ekonomide yaşanan çıkışın etkisini görmemek/ etkisi dışında kalmak algı tusunamisi olmalı…

***

İşin aslı başka olmalı…

Tamam, dışsatımda atılan adımlar/ büyümeler yaşanıyordur da; dışarıya satılan ürünün ham “girdisi” nerden, yerli ham kaynak mı, arkası var mı, daha ne denli sürebilecek?

Anlatanlardan şunu duyuyoruz; dışsatım girdisinin yüzde yetmişi dışarıdan dövizle sağlanıyor!

Yapılan yüz dolar dışsatım için, yetmiş dolar dışarıya ödeme yapılıyor, demek!

Yükselen kur nedeniyle, “her yeni” dış alımı yapabilmek için daha çok “emek” harcamak gerekiyor!

Dışsatım rekoru kıran firmanın “aynı” biçimde” kazanması için, çalışanın “emeğini” dolar karşısında her geçen gün daha da aşağı çekmesi zorunlu…

Her geçen gün ucuzlayan bir “emek”, her geçen gün eriyen bir alım gücü, her geçen gün yoksullaşan geniş halk yığınları…

Ad bulundu bile: Çin ekonomik modeli…

***

Çin, denilince ilk akla gelen nüfus yoğunluğu, emeğin örgütsüzlüğü, otoriter rejimi, halkın yoksulluğu, halkın derme/ çatma yapılarda yaşadığı, ucuz emeği…

Durum böyle olunca, dünyanın gelişmiş ülkelerinin ulusal firmaları daha ucuz ürettirmek için Çin’in yolunu tutuyor!

Ülkemizden hangi firmalar bu “ucuz emeğe” koşmadı ki?

Beyaz eşya, tekstil, elektronik markaların tamamı üretimlerini Çin’de yaptırıp, gemilerle doğdukları/ büyüdükleri/ serpildikleri ülkelerine getirildi! Daha çok kazanmak, daha çok üretilmeyeni tükettirmek için! Onlarca fabrikanın kapısına vurulan kilit, yüzlerce emekçinin işlerine son verilmesi, sistemin “çalışmadan, yorulmadan yaşamı sürdürmenin” özendirilmesi…

Prof. Dr. Murat Birdal Çin modeli için şunları söylüyor:

“Bu modeller sadece otoriter rejimler altında uygulanabilir. Demokrasiden uzak, emeğin örgütlenmediği ve kimsenin hakkını alamadığı bir ortam yaratır. Nüfus hızla yoksullaşır. Emek kesimi düşük ücretlere karşı direnemez.”

Onmilyona varan Suriyeli/ Afgan sığınmacıların yurda gelmesi, gelmesini istemeyenlerin “ırkçılıkla” suçlaması Çin modeli için mi yoksa?

Yüz yıl öncesinin dağılmışlığında bunları yaşamak zor olmazdı, Ulusal Kurtuluş’un bir parçası sayılabilirdi, yalın ayak dayanılabilirdi, soğuk/ buz gibi havalar aşılabilirdi, kazma/ kürek silah olarak kullanılabilirdi, her tür otorite/ özveri benimsenebilirdi…

Atatürk devrimlerini yaşamış, haklarını öğrenmiş, karşı koymayı bilmiş, onlarca “toplumsal yazgıya” direnmiş, birey olmuş bir halk için Çin modeli olanaksız!

Dahası, “örgütlenmenin” gücünü görmüş bir halk…

***

Sabah, un almak için markete giderken, belediye ekmek büfesi önündeki kuyruğun arasından biri “ekmeği beş taneden çok vermese de yetmeyecek, baksana kuyruğa” diye söyleniyordu!

Bunu kaç kez yazma gereği duydum, daha da ne denli yazacağımı bilmiyorum ama, “önce doymak” gerekiyor!

“İktidarın”, benliklerini yitirmişlerin dediği gibi “yollara, köprülere” bakarak mutlu olmak diye bir şey yok; taşla, demirle, asfaltla doyma olanağı olsaydı, kanımca Ortadoğu ülkeleri de çöl kumlarıyla doymanın bir yöntemini bulurlardı!

Çin ekonomisine de imrenseniz, Almanya modeline de gönül verseniz, Hindistan biçimine de özlem duysanız “önce doymak” zorundasınız!

Ekmek büfesinin önündeki kalabalığın serzenişi bitmeyecek, her şeyden önce!

Un almak için marketteyim! Uzun süre olmasa da, son onbeş gün içerisinde ilk kez geldiğimi belirteyim! Ekmek bilindiği gibi; çocukların beklediği çikolatalar/ bisküviler/ kahvaltılık dolabı/ yağ/ şeker/ deterjan/ temizlik ürünleri…

Sanki on yıldır gelmemiş gibiyim, bir o denli de görmemiş gibi…

Un; biri kiloluk ile iki kiloluk kalmamış, beş kiloluk olan kırk liranın üzerinde…

Markette bulunan bir müşteri “çocuklarımı markete gelmekten utanıyorum artık, geldiklerinde istediklerini alamamak yüreğime hançer saplıyor, bizi buraya sürükleyenler utanmadan dışarıdan para dileniyor” dedi, bakışlarını yere eğerek.

Halkın beklentisi ne model arayışı, ne de Orta doğu kapılarında “para istemek için mi geldiniz” sorusuyla karşılaşmak!

Verimli toprağını kullanabiliyor musun, yurttaşın doyuyor mu baksana!

081121

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP