Her yer Adana’nın sokakları, caddeleri, marketleri, pazar yerleri gibidir!
Son bir hafta içerisinde, bu yurdun sınırları içerisinde olup da, kendi üretimi olmayan bir ürünü dışarıdan almak isteyip de, dolar kurunda yaşanan gelişmelerden bir kişinin bile etkilenmediğini düşünmek; ne akılcı, ne gerçekçi, ne de insancıl durur bana!
Büsbütün kirlenmişlik, büsbütün kanmışlık, büsbütün “yanlış” algı için görevlendirilmiş “gözleri var görmez, kulakları var duymaz” cinsten, yaşamı “yanlış” üzerine kurmaya alışmışlar gelir aklıma!
Ne yanı başında büyüyen acıdan, ne kapanmayan yaradan, ne açlıktan, ne yokluktan yana dönen başları vardır; tanıdıkları/ bildikleri beş kişinin yaşamını tüm ülke insanının içinde bulunduğu koşullar gibi algılatmaya çalışmak için aldıkları ödevi yerine getirmeyi “öncül” bilirler!
Kırılan kırılır; ayakta kalanlar bizimdir!
***
Merkez Bankası’nın politika faizini düşürülmesi değil yurttaşı ilgilendiren; daha geçtiğimiz ay bir puan aşağı çekilmesiyle yaşanan kurdaki artışın ardından, aradan geçen bir ay sonra “nasıl” bir önlem alındı da faiz iki puan daha düşürüldü? Sorun bu?
Öyle ya, birincide yapılan eylem “zamansız/ önlemsiz” olabilirdi denilsin, o nedenle de tüm yurttaşların ekmeğinde küçülme yaşamış olması da bir yana bırakılsın…
Merkez Başkanının, yanındaki danışmanlarının böyle bir “hazırlık” içinde olduklarını düşünmemek olası mı? Günler öncesinden, uykusuz kalınan gecelerde üzerinde çalışılmış olması gerekmez mi?
Enflasyon yüzde yirmiler dolayında ilerlerken, politika faizini yüzde onaltıya çekmek için “elinizde” olması gereken etmenler/ güçler/ etkenler olması gerekmiyor mu?
Sürekli yinelenen “üretimde tarihin doruklarındayız” sözü bir gelişmenin, bir kurtuluşun çağrışımıydı da, bunu görmeyen/ gözleri kara bağlamış/ dışarından emir alan “muhalefet” yaşananları abartıyor muydu yoksa?
Merkez Bankası “muhalefetin” konuştuğu gibi değildi de; kullanılabilecek/ kuru şaşkına çevirebilecek/ iç piyasada ilkyaz havası estirecek bir şeyler mi vardı?
Öyleyse neden yok, “neden” yurttaş kıskacın içinde?
***
Gerçekten anlamam, anlayabilmem olanaksız!
Bu yaşananlar bu yurdun içerisinde; salt Adana’da Uğur Mumcu alanında, Çakmak Caddesi’nde, Pazarlar Caddesi’nde, Atatürk Caddesi’nde, Kocavezir’de, diğer yoğun olan bölgelerde mi yaşanıyor acaba?
Sokağa çıkmanız, pazarda insanların arasına karışmanız, market raflarına normal bir yurttaş gibi dokunmanız hem zor, hem insanların sıkıntılarının dorukta olduğu bir süreçte olanaksız da olsa, “muhalefet/ aklıları havada/ yalancı/ zillet” dediğiniz yayınları/ ekranları günlük on dakika zaplasanız…
Sizin çığırtkanlığınızı yapan, yanlışlarınızı doğru sayan, kaçışlarınızı gerekli bulan medyanızdan günde on dakika ayrılın bakım “ayrıştırdığınız” yanda neler oluyor, neler izliyor, neler yaşıyor?
Bir kez deneseniz…
***
Öyle uzağa gitmeyelim, bir de “ekonomiden anlamayanlar da konuşuyor” demeyelim!
Bundan bir hafta önce maaşlarını alan emekçilerin, maaşlarının alım gücünde yaşanan düşüş nedeniyle içine sürüklendikleri kısır döngüyü düşünmek istemez misiniz?
Söz bana kalsa “düşünmek zorundasınız, çünkü yurttaşın sözü/ istenci/ yetki verdiği sizsiniz, buna zorunlusunuz” derim!
Yirmi yıldır, her seçimde “yenen” olmuş bir “iktidarın”; yurttaşı sırt üstü bırakmak, sorunlarını var saymamak gibi bir düşüncesi olmamalı…
Politika faizinin ne olduğu, nelerde gereksinildiği “tanım” olarak bilinmese de; “içinin” ne anlam taşıdığı, yurttaştan “neler” götürdüğü, emekten “ne” denli çaldığı konusunda herkesin bir açıklaması var!
Herkesi bırakın, ilkokula giden bir yakınımın kızı, sabah kırtasiyecide “ne kurmuş bu ya” demiş!
Ürünün, tarladan tüketiciye ulaşmasına dek geçtiği her basamağın “kur” üzerinden değerlendiğini düşünmek anlamsız değil!
***
Öyle, her yer Adana’nın sokakları, caddeleri, marketleri, pazar yerleri gibi…
Akşam, bir yandaş konuşmacı, yurttaşın içinde bulunduğu zorluğu anlamakla birlikte, “Merkez Bankamız politika faizini indirmişse bir bildiği vardır, inşallah iyi olur” dedi!
Şu an yurttaşın ekmeğinin küçülmesinden, sokakta garipçe davranmasından, yürürken karşılaştığını görmemesinden, gereksinmelerini sağlayamamasından başka ne vardı da görmüyordum!
Bunca yaşanana karşın, algılarını yabancılara döndürerek, yaşadıkları her “olumsuz” olgudan yararlanmaya çalışma uğraşları tası/ tarağı toplatıyor bana!
Yalvarmayı “hiç” sevmedim!
Yönünüzü, bakışınızı, sözünüzü bu ülkeye/ bu ülkenin yurttaşına dönmek zorundasınız!
Bayram havasında dillendirdiğiniz “ufku”, artık yurttaşlara da göstermek zorundasınız!
231021
YAZARLAR
18 saat önceEKONOMİ
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
3 gün önceYAZARLAR
3 gün önce